Performansa dayalı çalışma sisteminin 1 Şubat 2011 tarihinden itibaren üniversitelerde de uygulanacağını biliyoruz. Ama anlaşılamayan o kadar çok nokta var ki, aslında biz bir şey anlamadık. Bu konuda çok yazı yazıldı ve yazılacak da.
Geleneksel olarak 29 Ekimlerde yapılan Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongre’sinde de konu performansa dayalı gelir getirici sistemdi. Adı bile garip, ben öğrenemiyorum. Sistemde çalışana hakkının verilmesi iyi bir yöntem gibi görünmekte. Ancak sistemin üniversitedeki uygulamalarında bakalım böyle mi olacak? Uzmanın geliri, hocasından fazla olursa ne olacak? Ben, herkesin elinin emeğini yemesinden yanayım; ama herkes bu düşünceyi paylaşmayabilir. Sistemin öyle açıkları var ki! Hem hasta peşinde koşacak gençler hem de yayın yapacaklar ve bilimsel dağarcıklarını dolduracaklar! Nasıl olacak ki bu? Bizim ülkede demek ki süper güçleri olan insan kümeleri var. Öte yandan araştırma yapmak, üniversitede bulunan her öğretim üyesinin olmazsa olmazıdır. Aksi düşünülemez ve kabul edilemez. Hasta bakmaktan bizar olmuş bir hoca nasıl bilimsel faaliyet gösterecek? Ders anlatmak, eğitmek, öğretmek yeni sistemde pek de kabul görmeyen eylemler olarak ortaya çıkıyor.
Belki de tıp fakültelerinin yeniden düzenlenmesi gerekli olabilir. Her fakültenin akademisyen yetiştirmesi gerekli olmayabilir. Bizden istenen sadece mesleği uygulayan insanlar yetiştirmek olabilir. O zaman tıp yüksekokulları açılabilir! Önümüzdeki günlerde bizi böyle bir durum bekleyebilir. Resmen olmasa da fiilen bu durumun ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Sorun o kadar fazla olunca sıralamak da aynı şekilde zorlaşıyor. Performansa dayalı sistemde puan listelerinde büyük sorunlar var. Örneğin; hâlâ anestezi ücreti bazı alanlarda cerrahinin yüzde 30’u. Diş çekimi için anestezi verirseniz işlemin yüzde 30’u kadarı sizin kazancınız. Çok hasta bakmak ilkesine dayanan bu sistemde nitelik önemsiz görünüyor. Bu da bazı branşlarda belki de hiç hasta bakılmamasını getirecek beraberinde.
Sistemle ilgili beklentileri sıralamak gerekirse:
1-Akademik faaliyetlerin muhakkak desteklenmesi ve araştırma fonlarına ayrılan kaynakların artırılması. Bu şekilde öğretim üyesinin araştırırken kazanmasını sağlamak.
2- Eğitim ve öğretimi destekleyici önlemler alınması. Öğretim üyesinin konferans, ders, kurs gibi eylemlerinden dolayı alacağı ücretleri düzenlemek ve gelir sağlamasının desteklenmesi.
3- Akademisyenlerin katılacağı toplantıları puanlandırmak ve bu nedenle gelirlerinin azaltılmaması.
4- Çalışanla çalışmayanın ayrıştırılması, ama bunun sadece hastaya verilen hizmet üzerinden değerlendirilmemesi.
5-Üniversitelerin, eğitim hastanelerinden ve diğer sağlık kurumlarından bambaşka yerler olduğunu akılda tutmak.
6-Öğretim üyesi eğer mesai sonrası başka bir işte çalışabilecek ve üniversitedeki hizmetleri karşılığı döner sermaye gelirlerini paylaşacaksa, bu gelirler herkese yetecek mi?
7- Yeni sistem, muayenehanede çalışan hekimin istismarına daha açık değil mi? Bunların çok az olduğunu bilsek de dile gelmesi gerekli.
Para hakkında çok fazla konuştuğumun bilincindeyim, ancak gelir düzeyi ve yaşam standartları önemli. Çünkü görgü ve bilginin artması, teknolojiye ulaşım ancak belli bir gelir düzeyi ile mümkün olabiliyor. Eğer bundan taviz verirsek, zaten çok cazip olmayan akademisyenlik daha da yara alacak ve gelecekte pek de tercih edilen bir meslek olmayacak.
Bilginin ve bilimin değer bulmadığı bir toplumun ilerlemesi mümkün olamayacaktır. Saygılarımla.