“…Kadı marifeti olmadan kimesneyi ehl-i örf habs edip incitmeye…” Osmanlı sicillerinden.
“Kollarını sallama hakkınız başkasının burnunu başladığı yerde biter.” La edri.
“Adalet mi? adaleti ahirette bulursun. Bu dünyada sadece hukuk var.” William Gazoldis.
“Nulli vendemus Nulli negabimus. Adaleti kimseye satmayız, adaleti kimseye inkar etmeyiz.”
Akademikakil.com delaletiyle bu ayki köşe yazımda 10 Aralık 2022 İnsan Hakları Günü dolayısıyla “Geçmişten günümüze insan haklarının tarihsel seyri ve günümüzdeki durumunu” değerli okurlarımla paylaşacağım. İlk olarak insan hakları ve benzer insan haklarını konusunda önemli belge veya olay addedilen bazı belgeleri aktaracağım. İkinci olarak insan hakları konusunda bazı belgeleri karşılaştırmasını yapmaya çalışacağım.
Bazı devletlerin imzaladıkları sözleşmeler aşağıda verilmiştir. Bu sözleşmeleri imzalamak veya katılmamak ulus devletlerin takdirindedir. Hatta herhangi bir sözleşmenin bazı maddelerine çekince koyabilirler. Örnek Türkiye Avrupa sosyal şartının bazı maddelerine katılmamıştır. Bu hukuken normal bir durumdur.
Doktrinde insan hakkı temel bir haktır. Başkalarının vaat, söz ve garantilerine bağlı değildir. Örnek herhangi birinin yaşama hakkı bir başkasının “onu öldürmeyeceğim” vaadine bağlı değildir. Çünkü temel bir haktır. İnsan hakkı; insan onuru, eşitlik, özgürlük, başkalarına saygı, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, saygıyı içeren kavramlarla vücut bulur. Yalnız bu kavramlar ucu açık herkesin istediği gibi anlam yükleyemeyeceği kavramlardır. İnsan haklarını devredilemez, bölünemez birbirine bağlı ve bağımlı ilişkiler yumağıdır. En son formel hali 10 Aralık 1948 Birleşmiş Milletlere yayımlanan genelgeyle oluşturuldu.
Hak, “Hukuk tarafından insanlara tanınan menfaatlerdir.” Hak kelimesinin kısa tanımından sonra, İnsan Hakları kavramını açıklamaya çalışacağım. İnsan hakları insanların bir arada yaşamaya başladığı günden beri uygulamada olan kavramdır. Günümüzdeyse bazı yazılı belgelerle sistemleştirilmiştir. Bu kavramın birinci ve ikinci dünya savaşından sonra uluslararası bağlamda incelenmesi anlamlıdır. Çünkü Savaşların getirdiği tahribatla ilgilidir.
Cemiyeti akvam 1920’de kuruldu. O zamanlar üye sayısı azdı. Birleşmiş milletler ise 1945’de kuruldu. İnsan hakları evrensel beyannamesi 10 Aralık 1948’de yayımlandı. 58 ülke oy hakkı vardı. 56 ülke katıldı, 48 ülke olumlu, 8 ülke çekimser oy kullandı. BM’nin 217-A-III. sayılı kararıyla kabul edildi. Günümüzde de 10 Aralık İnsan Hakları Günü olarak anılmaya devam etmektedir.
İnsan hakları konusunda genel olarak batı kaynaklarına atıf yapılmasıyla birlikte ben kronolojik olarak adı geçen belgelerden daha orijinal belgelerin de olduğunu yazmaya çalışacağım. Bunlar arasında Bill of Right, inanç, ifade, kişi özgürlüğü, kötü muamele yasağı, konut dokunulmazlığı, adil yargılama hakkını önceleyen metin sayılabilir.
Magna Charta Libertatum, 1215 yılında İngiltere’de Kral John’la baronlar arasında yapılan belgedir. Bu belge 63 maddeden müteşekkil, Latince yazılmış, 3550 kelime içeren metindir. Yalnız bu belge Kralın yetkilerini özellikle kamu maliyesi ağırlıklı sınırlandıran bir belgedir.
1628 yılında yayımlanan Petition of Right yani haklar dilekçesi ise İnsan hakları konusunda atıf yapılan belgedir.1679 yılında yayımlanan Habeas Corpus Act kısaca adil yargılanma hakkını vurgulayan metindir.1689 yılında yayımlanan Bill of Right haklar yasası. İnsan Hakları bildirgesi adıyla anılmaktadır.1701 yılında İngiltere’de yayımlanan Act of Settlement. Veraset yasasıdır. İngiltere’de kralın Protestan olma ve patrimonyal sistemi sağlamlaştırmaya yönelik bir metindir. Yukarıda bahsettiğim dört metin dolaylı olarak insan haklarına atıf yaptığı varsayılarak insan hakları konusunda ana referans olarak kullanılmaktadır. 1789 Fransa Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirgesi, 12 madde den müteşekkil belgedir. (1798-1801 yıllarında Napolyon’un Fransa’yla sınır ve aralarında siyasi bir sorun olmamasına rağmen Mısır’ı işgal etmesi ne dereceyle insan haklarıyla bağdaştırılabilir bu ayrı tartışma ve yazı konusudur.)
1767 yılında Osmanlı’da mahzar uygulaması vardır. Bu belgeler kısaca çok imzalı dilekçelerdir. Batıda henüz belgelere teorik düzeyde iken Osmanlı’da insan haklarıyla ilgili dilekçe müessesesi hiçbir ayrım gözetmeden uygulanmaktadır. Bunun kanıtı ise BAO’da (eski adıyla Başbakanlık Osmanlı Arşivi) mevcuttur. Örnek: 7 Müslim, 46 gayrimüslim imzalı adların kendi lisanlarıyla yazmış olduğu belge bunun kanıtıdır (BOA. a DVN .ŞKT. 1023-78).1587’deSultan III. Murat’ın yük hayvanlarına fazla yük yüklenemeyeceğine ilişkin fermanını olması, bırakınız insan hakkını diğer canlılar hakkında da hassasiyetin belgesidir.1856 da Şehremaneti (belediye) Esnaf birlik başkanlarının ürelerinin taşımada kullandıkları hayvanlarının haftada bir gün dinlenmesini söylemesini isteyen belgeler vardır.
Başkan Roosevelt’ın kongreye sunduğu 4 özgürlük başlığı vardı: sözlü anlatım özgürlüğü, vicdan özgürlüğü, yoksulluktan kurtulma özgürlüğü, korkudan kurtulma özgürlüğü. Ama bunların hukuki bağlayıcılık niteliği bulunmamaktaydı.
Bölgesel olarak insan haklarıyla ilgili metin 1950’de imzalanan 1953’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu sözleşme etkin koruma mekanizması getirdi. İkincil kaynaklarsa tüzük, yönerge, karar, tavsiyelerden ibaretti. Avrupa insan Hakları sözleşmesi Türkiye’nin imzaladığı tarih 1952’dir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1950’de imzalandı.1953’de yürürlüğe girdi. Türkiye bu sözleşmeyi 1950’de imzaladı.1954 onaylandı.1954’de resmî gazetede yayımlandı. Bu sözleşmenin denetim organı ise AİHM’dir . Ayrıca Cenevre Milletler Sözleşmesine 1951’de imzalandı. Türkiye 1961’de taraf oldu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi günümüzde üye ülkelerini ve dolayısıyla ülkemiz ilgilendiren kurumdur. Burada Avrupa insan hakları mahkemesi Avrupa Konseyi’ne bağlıdır. Diğer bir ifadeyle konseye üye ülkelerden gelen vaki müracaatlarla yargılama yapar. Üye olmayan devletler insan hakları ihlalleriyle ilgili mahkemeye müracaat edemez. Mahkeme 2 daire şeklinde çalışmakta olup her ülkeyi temsilen birer yargıç bulunmaktadır. Bu mahkeme sözlenmeyi ihlal eden ülkeleri yargılar. Eğer bir ülke adı geçen sözleşmenin bir veya birkaç tanesine katılmayacağını beyan ettilerse o maddelerden dolayı ülkeyi yargılayamaz.
Bu konuda insan haklarıyla ilgili temel sıkıntı ülkemiz açısından şudur. Diğer ülkelerden oranla ülkemizden fazla dosya gitmektedir. Dosyanın tamamını devlet kazanmayacağına göre bunun yargılama, avukat ve tercüme giderleri göz önüne alınırsa ve yargılamadan ülkemiz kaybederse büyük miktarlarda tazminat çıkmaktadır. Bunu insan haklarını ihlallerini minimize etmenin yolu ülkemizdeki yargı mekanizmasının üzerinde düşüneceği ve çözüm arayacağı konu olmalıdır.
Günümüzde insan haklarının sonrasında ekonomik ve sosyal haklar gelmektedir. Bu haklara atıf yapan 1848 Fransa Anayasası,1848 Almanya Anayasası, 1848 İsviçre Anayasası, 1848 İtalya Anayasası’nı sayabilirim. Japonya Anayasası 82. maddede “…insan haklarının söz konusu olduğu mahkemeler her zaman kamuya açık yapılır…” demektedir. Uluslararası emeğin korunması ve uluslararası kamu sağlığı belgesi 1919 da ILO adını aldı.
Kadınlara seçme hakkını, Norveç 1913, Danimarka 1915, Estonya 1917, Rusya 1917, Kanada 1917, Avusturya 1918, Almanya 1918, Polonya 1918, Hollanda 1919, ABD 1920, İsveç 1921, Türkiye 1930 tarihlerinde verdiler. Görüldüğü gibi bu hak konusunda ülkeler arasında büyük zaman farkı bulunmamaktadır.
Eski Mısır yazıtlarında M.Ö. 2000 “…aşağı ve yukarı mısırda dilekçe sahipleri…” kelimeleri geçtiğine göre yaşanan ihlalleri önlemeye matuf terimler bulunmaktadır. Hammurabi Kanunları (M.Ö. 1775.) 282 maddeden müteşekkil olup dolaylı olarak haklarla atıf yapılmaktadır. (1792-1750 M.Ö.). Cyrius silindiri (M.Ö. 539.) Ahameniş İmparatorluğu zamanında (M.Ö. 532-330.) aslı Londra’da müzede bulunan küp üzerine yazılı metindir. Medine Sözleşmesi (622), Veda Hutbesi( 632) can, mal, namus ,din özgürlüğü, akıl emniyeti güvence altına almıştır. I. Akabe Biati ve II. Akabe Biati bence insan haklarıyla ilgili hem yazılı hem uygulaması olmuş özgün belgelerdir. 622’de Peygamberimizin yaptığı 47 maddelik Medine Vesikası da referans alacağımız ve kaynak göstereceğimiz özgün belgedir. Zeynel Abidin Risalesi (h.820) 50 maddeden müteşekkil belgedir. Korukuan Fouga ise 1190 Mali imparatorluğu zamanında 44 maddeden müteşekkil kişi haklarını ve kamu haklarını sınırını belirleyen belgedir. Bu belgede “… Açlık iyi bir şey değil. Kötülükte iyi bir şey değil.” cümlesi geçmektedir. 1981 Afrika İnsan Hakları Sözleşmesi, Afrika Birliği örgütü tarafından kabul edildi. Cengiz yasalarında da Kamu haklarını çağrıştıran maddeler bulunmaktadır. Fatih ahitnamesi (1463) Osmanlılarda örfi yasları arasındadır. Batı dünyasında buna benzer belge Nantes fermanıdır. 1598 yılında Osmanlıda Protege sistemi yabancılara can, mal, mülkiyet, ticaret serbestîsi tanıyan belgedir. Selçuklularda ise (Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Kirman Selçuklu, Suriye Selçukluları birebir aynı yasaları ve yönetim sistemini uygulamamakla birlikte) din özgürlüğe, vicdan özgürlüğü, ticaret hürriyetini sağlayan binlerce yazışmaların olması İslam dünyasında temel insan hak ve hürriyetlerine ne derece önem verildiğinin kanıtıdır. Senedi ittifak 1808 yılında yayımlanmış olup, 7 madde ve bir zeyl (ek) den ibarettir. Bazı araştırmacılar buna. Osmanlının “Magna Charta”sı deseler de ben katılmamaktayım. Çünkü sened-i ittifak padişahla ayanlar arasında iktidar ve yetki paylaşımı içermekte ve merkezi otoritenin aleyhine olan bir belgedir. Tanzimat (1838) temel insan haklarıyla ilgili madde içermekle birlikte gayrı Müslimler lehine olan maddeler fazladır. Batılı kaynaklar ve araştırmacılar 1857 yılında Tunus’ta çıkarılan Ahd el Aman yani Tunus Kanuni Esasisi, insan hakları ilgili belgeler arasında özgün bir belge olarak kabul edilmektedir. O zamanlar Tunus Osmanlıya bağlıdır. Osmanlıda kanuni esasi çıkmadan Tunus’ta çıkarılmıştır. Bu kamu yönetimiyle ilgili maddeler içeren metindir. Osmanlıda kanuni esasi ise 1876 yılında çıkmıştır.
BM insan hakları evrensel beyannamesi 30 maddedir. Bölgesel düzeyde ise Avrupa konseyi Avrupa sosyal şartı gelmektedir. AİHM, Avrupa konseyine bağlıdır. ABD, Japonya, Kanada, Meksika, Vatikan gözlemci statüsündedir.
Negatif Statü hakları, insanın insan olduğu için verilen haklardır. Dokunulamaz haklardır. Yaşama fikir, hürriyeti, seyahat hürriyeti, inanç hürriyeti gibi hakları içerir,
Pozitif statü hakları, seçme seçilme gibi hakları içerir. Bazı koşullara bağlı olan haklardır.
Ekonomik ve sosyal haklar, günümüzde sosyal ekonomik ve siyasal değişimin doğası gereği oluşan bazı haklardır. Sigorta, patent, marka, telif hakları bunlar arasındadır.
İnsan haklarıyla ilgili sivil toplum kuruluşlarda bu alanda faaliyet göstermektedir. Örnek, Amnesty International’ın kuruluşu 1961’lere dayanır. İnsan Hakları izleme örgütü ise 1978’de kurulmuştur. Bunlar günümüzde bazı verilere dayanarak hazırladığı raporlar ve yazılı, sözlü, görsel iletişim aracılığıyla dünya kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Örneğin günümüzde 3.6 milyar insan güvenli wc’lerden yoksun ve 2 milyar insan temiz suya ihtiyacı var. Her gün kolera, beslenme yetersizliği gibi nedenlerden binlerce çocuk ölmektedir. Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere İnsan Haklarıyla ilgili tespit edebildiğim sözleşme sayısı 2022 sonu itibariyle 28 tanedir: Siyasi Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortada Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme, İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Avrupa Sosyal Şartı.
Kölelik Fransa’da 1794 yılında kaldırıldı 1802 yılında Napolyon sömürge ülkeleri için köleliği geri getirdi. İspanyol sömürgeleri ve Şili’de 1811’de, Arjantin’de 1817’de, Peru’da 1821’de, Meksika’da 1829’da, İngiltere’de 1833’de, Fransa’da 1848’de, ABD’de 1865’de, Osmanlıda 1854’de Kafkaslardan gelenler için 1857’de Afrika’dan gelenler için kölelik kaldırıldı. Yukarıdaki tarihlerde görüldüğü gibi ülkeler arasında bu durumla ilgili anlamlı bir fark gözükmemektedir.
1031’de Endülüs’de Kurtuba Devleti yıkıldı.711’de Endülüs Emevî Devleti kurulmuştu. Valencia da Kurtuba devleti zamanında kurulan 1000 yıllık su nehri mahkemesi sembolik olarak hala devam etmektedir. Müslümanları İspanya’dan çıkaranlar oradaki camiyi katedral yaptı. Günümüzde sembolik olarak 8 nehrin su mahkemesi devam etmektedir. Bunu kuranlar Kurtuba İslam devleti yöneticileridir. Devamında Anadolu’daki Selçuklulardaki divanı mezalim İnsan Haklarının en somut günümüzde test edilebilir kanıtlarıdır. ABD ve Avrupa devletlerinden önce UNESCO tarafından da tescil edilmiş somut varlıktır. Endülüs Emevî Devleti 756’da franklara karşı savaştı buraları aldı. Başkent Kordoba idi 1031 de devlet yıkıldı. Orada dünyanın ilk mahkemesini Müslümanlar kurdu. Tribunal de las aquias. Endülüs Emevîleri kurdu. Valensiya’daki su mahkemesi, 8 nehirden gelen sulama kanallarını yararlananlar arasındaki sorunları çözmek için kurulmuştur.1238’de cami yıkıldı. Katedral yapıldı, Müslümanlar giremeyeceği için yine eski mahkeme formatı cami dışında yapılmaktadır.
İnsan hakları günü dolayısıyla 1 milyon 828 bin metre kara alana sahip milyonarca doğu Türkistanlının, Myanmar’daki Müslümanların, Filistin, Gazze’deki insanların, 222 000 km kare alanda binlerce Keşmirli Müslümanın hakkında düşünmenin günün mana ve önemine uygun olacağı kanısındayım.
İnsan haklarıyla ilgili Roma’da bulunan Avrupa ceza mahkemesinden söz etmeyeceğim. Türkiye üye olmadığı için kararları ve süreç ülkemizi ilgilendirmemektedir. Yalnız Lahey Adalet Divanı, Birleşmiş Milletlerin organıdır. Her ne kadar ağırlıklı olarak devletler arasındaki sınır anlaşmazlıkları gibi konulara mahkeme olarak baksa da savaş suçları konusunda savaş suçu ve bariz insan hakları ihlal edenleri yargılamaktadır. Bosnalı Müslümanları katledenleri yargılanması örneğinde olduğu gibi.
İnsan hakları gününü kutlarım.
Selam saygı ve dua ile.