Akademikakil.com’un delaletiyle bu yılın son köşe yazısını günün mana ve önemine binaen 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla insan hakları, ötenazi, öjeni kavramlarına değineceğim. Bu konudaki görüşlerimi değerli okurlarımla paylaşacağım. Siz değerli okurların ve site yöneticilerinin hoşgörüsüne sığınarak işlerimin yoğunluğu sebebiyle 2 aydır yazamadım. Ama bundan sonra daha önce olduğu gibi her ay yazmaya devam edeceğim. İnsan haklarının tarihçesi:
İnsan Hakları ABD Bağımsızlık bildirgesi: 1776
Fransa Yurttaş Hakları beyannamesi: 1789
İnsan Hakları bildirgesi: 1791
Magna Charta Libertatum: 1214
Virginia Haklar Bildirgesi: 1776
İnsan Hakları Evrensel beyannamesi: 1948
Veda Hutbesi: 632
Medine Sözleşmesi: 622
Birinci akabe biatı: 621
İkinci Akabe biatı: 622
Ötenazi ”iyi ölüm” anlamına gelen Yunanca bir kelimeden türemiştir. İslam akidesine göre ölmenin iyisi ve hayırlısı Allah’ın insanlara bahşettiği ömrü hakkıyla yerine getirip imanlı ölebilmektir. Bu kelimeyi Eflatun (MÖ. 427-347) ilk kez bahsetti. Eflatun’un ortak mülkiyeti savunması, devletin sağlıklı bireyleri yetiştirmesi gibi ütopik devlet kitabında yazdığı için ötenaziyi savunması siyasal düşüncesiyle örtüşmektedir. F. Bacon (1561-1626) ötenazi kavramını kullanan ikinci kişidir. Darwin’in kuzeni olan S. F. Galton (1822-1911)’un konuyla ilgili çalışmaları vardır. En güçlünün hayatta kalması prensibi gibi. H. Spencer (1820-1903) en iyinin hayatta kalması ilkesiyle hareket etti. Yakın zamanda İngiltere’de Lordlar Kamarası ötenazi yasasını veto etmiştir. Lordlar kamarasında 28 papazın da olduğunu düşünürsek Hristiyan dininin kodlarına dokundurmamışlardır. İslam dininde bizim kadim kültürümüzde ise ötenazi uygulamaları dolaylı veya dolaysız yasaktır. Haramdır. Caiz değildir. Kanıtları:
İsra suresi-33 “Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın (öldürülmesini) haram ettiği cana kıymayın. Kim haksızlığa uğrayarak öldürülürse, biz o ölünün (geride kalan) velisine bir yetki verdik (ölünün hakkını öldürenden ister). O da cana kıyma işinde ileri gitmesin (Şer’î hükümlerin dışına çıkmasın). Çünkü o veli, (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuş bulunuyor.”
Vakıa suresi-60,61. “Aranızda ölüm (ün keyfiyetini, zamanını, mekânını ve ecellerin miktarını) biz (ta’yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.”
Maide-32.” İşte bundan dolayı İsrâiloğulları’na şöyle yazmıştık: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler”.
Enam-151” Onlara şöyle de: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri bildireyim: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; çünkü sizi de onları da biz rızıklandırıyoruz. Açık olsun, gizli olsun hiçbir günaha ve kötülüğe yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. İşte bunlar, akıl erdirmeniz için Allah’ın size emrettiği hususlardır.”
Bakara-178.” Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas emredildi. Buna göre hüre hür, köleye köle ve kadına da kadın kısas edilir. Fakat kâtil, öldürdüğü kimsenin yakını tarafından affedilirse kısas düşer. O zaman affeden, uygun görülen diyeti kabul etmeli, affedilen de diyet borcunu güzelce ve tam olarak ödemelidir. Bu, Rabbinizin bir hafifletmesi ve merhametidir. Bütün bunlara rağmen kim Allah’ın koyduğu sınırı aşarsa, pek acı bir azabı hak etmiş Olur.”
Maide-45 ayette. ”Biz Tevrat’ta onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşı kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşı ödeşme yazdık. Ancak kim hakkından vaz geçerse, bu onun günahlarına kefaret olur.”
Enam-152 “Yetimin malına, erginliğe erişinceye kadar en güzel şekilde [yani iyileştirmeyi niyet ederek] olmadıkça yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam olarak yapın. Biz hiçbir nefse kapasitesinden başka bir şey yüklemeyiz. Ve konuştuğunuz [yani şahitlik ettiğiniz] zaman, yakın bir akraba [da olsa] adaletli olun. Ve Allah’ın ahdini yerine getirin. O düşünesiniz diye size bunu emretti.”
Buhari’de geçen hadiste “Hepiniz çobansınız ve hepiniz emriniz altındakilerden sorumlusunuz. Koca ailesinin çobanıdır ve onlardan sorumludur. Kadın evinin ve çocuklarının çobanıdır ve onlardan sorumludur. Devlet adamı da insanların çobanıdır ve raiyetinden sorumludur.”
Veda hutbesinde, “İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları te’dib edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru bir şekilde, her türlü yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamanızdır.”
Öjeni, ABD’den Almanya’ya geçti. ABD’de bu tür çalışmalara Rockefeller vakfı maddi destek verdi. Yahudi ailesinden olan Rockefeller vakfı hem destekledi, sonra Almanya’ya geçen bu uygulamayı farklı yorumladı. Öjeni uygulaması 1886’da Kaliforniya’da başlatıldı. Sonra ABD’de 39 eyalete yayıldı. Üst mahkeme Öjeni uygulamaları o zaman anayasaya uygun buldu. 1907 yılında ilk defa öjeni uygulaması ABD’de başladı. Indiana eyalet meclisi karar aldı. Vali onayladı. “Doğrulanmış şekilde sosyal, zihinsel engelli, istem dışı kurtulma” diye adlandırıldı. Bu yasa 1927’de gözden geçirildi. 1974’e kadar yürürlükte kaldı. 1896’da Connecticut eyaletinde başladı. 1924’e gelindiğinde ABD’de 3000 kişi istem dışı kısırlaştırıldı. Bu kişilerin 2500’ü Kaliforniya’daydı. 1970’e gelindiğinde ise 33 eyalette 60000 kişi istem dışı kısırlaştırıldı. 1907 Indiana eyaletinde çıkarılan yasa 1927’de yüksek mahkemece onaylandı. Indiana eyaletinde 1907-1974 “sterilisation law“ yasası çıktı. Pozitif öjeni iyi ırktan gelen, negatif öjeni ise engellenmesi gereken kişiler olarak gruplandırıldı.
“Öjeni, insanların popülasyonların seçici şekilde yetiştirilmesi yoluyla iyileştirilebileceğini ileri süren bilimsel olarak yanlış bir teoridir.
Öjenistler, soyut insan niteliklerinin (örneğin zeka ve sosyal davranışlar) basit bir şekilde miras alındığını iddia eden Mendelian genetiğinin önyargılı ve yanlış bir anlayışına inanıyorlardı. Benzer şekilde, karmaşık hastalıkların ve bozuklukların yalnızca genetik mirasın sonucu olduğuna inanıyorlardı.”
C. Darwin 1859 “The Origin of Species” adlı eserinde, Erasmus Darvin 1796’da, ”zoonmia” adlı eserinde kısmen bu konuya değindiler. Lamark evrim hakkında yazan ilk kişidir. H. Spencer 1820’de İngiltere’de Öjeni hakkında yazılar yazdı. 1851’de sosyal devrimi yazdı. 1882’de ”The men versus the State“ yi yazdı. Öjeni 1933’lerde Almanya’ya geldi, 12 yıllık Nazi iktidarında uygulandı. Öjeni kısaca üstün soy oluşturma fikridir. Burada saf, rafine sağlıklı üst oluşturalım derken bunun nihai olacağının garantisi yoktur. İkinci olarak sağır, konuşma engelli ve hasta bireylerin suçu nedir? Bu tür insanları kısırlaştırarak ideal insan prototipi çizilmektedir. 100 yıllık süreçte bu fikir başarılı olamamıştır. Burada vurgulamak istediğim hipotezim şu, bir kısım insanın refahı için gelecekte belki hiç zararı olmayacak insanları öldürmenin veya kısırlaştırmanın mantığı olamaz. Bunlara en iyi çözüm bulan İslam düşüncesidir. Dünyanın imtihan dünyası olduğu fikrini bilmektir.
Öjeni Almanca’da Rassenhygine geçen kelimeyi Alman ekonomist Alferd Proetz 1895 yılında kullandı. Francis Galton Eugenics kelimesini “It’s Definition Scope “ adlı .. makalesinde 1883’te kullandı, adı geçen makale 1909’da ABD de yayımlandı. K. Pearson (1857-1936)’un bu kavramı kullanmada amacı “En güçlü olanın en güçlü ulus sosyalleşmesi” mantığıyla hareket etmesiydi. (Bu yıllarda Osmanlı’da Nijerya’dan gelip Osmanlıya yerleşen Osmanlı okullarında yetişen ilk siyahi pilot vardı. Bizde ve onlarda etik, değer, eşitlik, insan hakları yorumuna dikkatinizi çekmek isterim.) Alman biyolog Ernst Haecken şempanzelere Afrikalı spermi aşılamayı ve bu şekilde aşağı ırklar düşüncesini sağlamlaştırmayı düşündü. Rusya’da Rus Öjeni topluluğu kuruldu. 1913’te İngiltere’de akli yeteneklilik yasası çıkartıldı. 1911’de ABD’de Nevada, New Jersey eyaletlerinde kısırlaştırma yasası çıkartıldı.
Bu kavramın tarihsel süreçte kullanılmasında Eflatun, F.Galton (İngiltere), E.Haeckel, C.B. Davenport, R.Fischer (ABD), H.Spencer, E.Rudin.(Almanya), R.Schafer (Şili), A. Ploetz (Almanya), C.R.Richet (Fransa) gibi bilim insanları kullanırken finansal desteğini A. Carnegie ve J.D.Rockefeller gibi kişiler parasal yardımla destekledi.
Ötenazi uygulamasında ise Hollanda, Belçika, ABD ve bazı eyaletleri, Lüksemburg, Çekya, İspanya, Yeni Zelenda, Avusturya aktif ötenazi, pasif ötenazi, gönüllü, ötenazi gibi değişik kategorilerde izin verilmektedir.
Darwinizm, sosyal darwinizm çalışmalarının üzerinden yıllar geçti. Bunun yerini yine muğlak kavramlar aldı. Bazı ülkelerde çıkan bu tür kavramların insan hakkı diye meşrulaştırılması yoluna gidildi. İnsan hakları vasıtasıyla insanları koruyalım derken bu tür yaklaşımlarla insanlığın DNA’sı bozulmaya yüz tuttu.
Sonuç, Ötenazi, öjeni, eşcinsel evlilikler, lgbt gibi uygulamalar İslam dininde yasaklanmıştır. Burada bence en makul analiz Kuran ve sünnette belirtilen kimlerin kimlerle evlenip evlenemeyeceği gibi kurallar dikkate alınırsa sorun çözülecektir. Temel insan hakları dikkate alındığında bu gibi kavramların insan hakkı olup olmadığıyla ilgili tartışmalar temel bilimsel veriler ve dini ve hukuki kurallar çerçevesinde tartışılmalıdır. Yeri geldiğinde insan haklarından söz ederken, yeri geldiğinde mazlum milletlere soykırım uygulayan ülkelerin de yaptıkları bu bağlamda eleştirilmelidir.
Ülkemizde temel insan haklarıyla ilgili çalışmalar vardır. BM kuralları, AİHM kararları, AYM’nin kararları ana ve türev hukuk bağlamında insan haklarına yer vermektedir. İdari uygulamada ise merkezde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik kurumu, taşrada il ve ilçe insan hakları kurumları aracılığıyla ülkemizde insan hakları etkinlikleri ve çalışmaları devam etmektedir. 5237 TCK’da ise suçlar belirtildiği için muğlaklık yoktur diyebiliriz. Yani ötenazinin yasak olması, eşcinsel evliliklerin yasak olması, vicdani ret kavramı gibi uygulamalarının TCK’da olmaması gibi.
Medeni birliktelik, eşcinsel evliliğin farklı tanımı olarak kaynaklarda geçmektedir. Her ne kadar medeni birliktelik diye geçse de eşcinsel evliliği ve eşcinselliği çağrıştırdığı için bu kavramlara meşruiyet sağladığı için bu kavram da sakıncalıdır. Bazı kişiler “bu kadar devlet izin vermiş”. derse. Her ülkenin ve inancın kuralları farklıdır. Dolayısıyla bazı ülkelerin bunu yasal sayması evrensel insan hakkı niteliği taşıdığı anlamına gelmemektedir.
İnsan hakları evrensel beyannamesi 30 madde.
“İnsan hakları, ırk, cinsiyet, milliyet, etnik köken, dil, din veya herhangi bir başka statüye bakılmaksızın tüm insanlara özgü haklardır. İnsan hakları, yaşam ve özgürlük hakkını, kölelikten ve işkenceden uzak durmayı, fikir ve ifade özgürlüğünü, çalışma ve eğitim hakkını ve daha fazlasını içerir. Herkes, ayrımcılığa uğramadan bu haklara sahiptir.”
Bu hukuk sisteminin temelleri, Milletler Sözleşmesi ve Genel Kurul tarafından sırasıyla 1945 ve 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir . O zamandan beri Birleşmiş Milletler, insan hakları hukukunu, kadınlar, çocuklar, engelli kişiler, azınlıklar ve diğer savunmasız gruplar için belirli standartları kapsayacak şekilde kademeli olarak genişletti; bu gruplar artık birçok toplumda uzun zamandır yaygın olan ayrımcılıktan onları koruyan haklara sahipler.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB), insan hakları tarihinde bir dönüm noktası niteliğindedir. Dünyanın her bölgesinden farklı hukuki ve kültürel geçmişlere sahip temsilciler tarafından hazırlanan Beyanname, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948’de Paris’te, Genel Kurul’un 217 A (III) sayılı kararıyla tüm halklar ve tüm uluslar için ortak bir başarı standardı olarak ilan edilmiştir. İlk kez, temel insan haklarının evrensel olarak korunmasını öngörmektedir. İHEB, 1948’de kabul edilmesinden bu yana 500’den fazla dile çevrilmiş olup , dünyanın en çok çevrilen belgesidir ve birçok yeni bağımsız Devletin ve birçok yeni demokrasinin anayasasına ilham kaynağı olmuştur. İHEB, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve iki İhtiyari Protokolü (şikayet prosedürü ve ölüm cezası hakkında) ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve İhtiyari Protokolü ile birlikte Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi’ni oluşturur
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme 1976 yılında yürürlüğe girmiştir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Komite, Sözleşmenin taraf Devletler tarafından uygulanmasını izleyen 18 bağımsız uzmandan oluşan bir organdır. İsteğe Bağlı Protokolü 2013 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin teşvik etmeyi ve korumayı amaçladığı insan hakları şunlardır: adil ve elverişli koşullarda çalışma hakkı; sosyal korunmaya, yeterli yaşam standardına ve mümkün olan en yüksek fiziksel ve ruhsal refah standartlarına sahip olma hakkı; eğitim hakkı ve kültürel özgürlük ile bilimsel ilerlemenin faydalarından yararlanma hakkı.
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Birinci İhtiyari Protokolü 1976 yılında, İkinci İhtiyari Protokol ise 1991 yılında yürürlüğe girmiştir. İnsan Hakları Komitesi, bu çok taraflı antlaşmanın ve İhtiyari Protokollerinin uygulanmasını izler.
Sözleşme, hareket özgürlüğü, kanun önünde eşitlik, adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplantı, dernek kurma özgürlüğü, kamu işlerine ve seçimlere katılım ve azınlık haklarının korunması gibi haklarla ilgilidir. Yaşamın keyfi olarak yoksun bırakılmasını, işkenceyi, zalimce veya aşağılayıcı muamele veya cezayı, köleliği ve zorla çalıştırmayı, keyfi tutuklamayı veya gözaltına almayı, mahremiyete keyfi müdahaleyi, savaş propagandasını, ayrımcılığı ve ırksal veya dinsel nefretin savunulmasını yasaklar.
1945’ten bu yana kabul edilen bir dizi uluslararası insan hakları antlaşması ve diğer belgeler, uluslararası insan hakları hukukunun kapsamını genişletmiştir. Bunlar arasında Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme (1948) , Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslararası Sözleşme (1965) , Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme (1979) , Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989) ve Engelli Haklarına Dair Sözleşme (2006) bulunmaktadır .
Genel Kurul tarafından 15 Mart 2006’da kurulan ve doğrudan Genel Kurul’a bağlı olan İnsan Hakları Konseyi , 60 yıllık BM İnsan Hakları Komisyonu’nun yerini alarak insan haklarından sorumlu kilit BM hükümetlerarası organı haline geldi. Konsey, 47 Devlet temsilcisinden oluşur ve insan hakları ihlalleri durumlarını ele alarak ve insan hakları acil durumlarına yanıt vermek de dahil olmak üzere bunlar hakkında tavsiyelerde bulunarak dünya çapında insan haklarının teşvikini ve korunmasını güçlendirmekle görevlidir.
İnsan Hakları Konseyi’nin en yenilikçi özelliği Evrensel Periyodik İnceleme’dir (UPR). Bu benzersiz mekanizma, her dört yılda bir 193 BM üye devletinin insan hakları kayıtlarının incelenmesini içerir. İnceleme, Konsey himayesinde işbirlikçi, devlet odaklı bir süreçtir ve her devletin ülkesindeki insan hakları durumunu iyileştirmek ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek için alınan önlemleri ve karşılanması gereken zorlukları sunma fırsatı sağlar.
İnceleme, her ülke için evrenselliği ve eşit muameleyi garanti altına almak için tasarlanmıştır ve yılda üç kez toplanan UPR Çalışma Grubu oturumları sırasında gerçekleşir. UPR Çalışma Grubu, Konsey’in 47 üyesinden oluşur.
İnsan Hakları Konseyi ayrıca, insan hakları konusunda tematik veya ülkeye özgü bir bakış açısıyla raporlama ve tavsiyede bulunma yetkisine sahip bağımsız insan hakları uzmanlarından oluşan özel prosedürlere sahiptir . Bu uzmanlara ödeme yapılmaz ve üç yıl daha uzatılabilen 3 yıllık görev süreleri için seçilirler. Kasım 2023 itibarıyla 46 tematik ve 14 ülke görevi bulunmaktadır.
Konsey, 2006’dan beri belirli ülkelerdeki iddia edilen ihlalleri araştırmak için çeşitli soruşturma organları kurdu . Bunlar, gerçek bulma misyonları ve soruşturma komisyonları şeklini aldı. Ayrıca, bir tematik organ, Hukuk Uygulamasında Irksal Adaleti ve Eşitliği Geliştirme Uzman Mekanizması vardır
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, BM insan hakları faaliyetleri için başlıca sorumluluğu üstlenir. Yüksek Komiser, ciddi insan hakları ihlallerine yanıt vermek ve önleyici eylemde bulunmakla görevlendirilmiştir.
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi (OHCHR), Birleşmiş Milletler insan hakları faaliyetlerinin odak noktasıdır. İnsan Hakları Konseyi, antlaşma organları (antlaşma uyumluluğunu izleyen uzman komiteler) ve diğer BM insan hakları organları için sekreterlik görevi görür. Ayrıca insan hakları saha faaliyetleri de yürütür.
Temel insan hakları anlaşmalarının çoğu, anlaşmayı onaylayan ülkeler tarafından uygulanmasını incelemekle sorumlu bir denetim organına sahiptir. Hakları ihlal edilen kişiler, insan hakları anlaşmalarını denetleyen Komitelere doğrudan şikayette bulunabilirler.
“İnsan hakları, barış ve güvenlik, kalkınma, insani yardım ve ekonomik ve sosyal ilişkiler gibi temel alanlardaki tüm BM politikaları ve programlarında kesişen bir temadır. Sonuç olarak, neredeyse her BM organı ve uzman kuruluş insan haklarının korunmasında bir dereceye kadar yer almaktadır. Bazı örnekler şunlardır: Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin merkezinde yer alan kalkınma hakkı ; BM Gıda ve Tarım Örgütü tarafından savunulan gıda hakkı ; Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından tanımlanan ve korunan işçi hakları ; BM Kadın tarafından yayımlanan cinsiyet eşitliği; çocukların, yerli halkların ve engelli kişilerin hakları:
“BM Sistemi, 10 Aralık 2023 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yıl dönümünü kutladı.BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), 150 Üye Devlet, STK, işletme ve BM kuruluşunun kadın haklarının ve çocuk haklarının ilerletilmesinden iklim değişikliği konusundaki taahhütlere ve engelli kişilerin yasal reformları güvence altına almak için güçlendirilmesine kadar çok çeşitli insan hakları konularında taahhütlerde bulunduğu İnsan Hakları Girişimi adlı bir yıllık anma etkinliği düzenledi .”(Kaynak.www.ohchr.org./en/human rights)
Adam Smith in “etkin birey” hayali, Nietzsche’nin “üst insan” hayali, Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” adlı ütopya kitabındaki insan prototipi adı üstünde ütopik ve hayalidir. Öjeni adı altında saf ideal insan tipi oluşturma, ötenazi adı altında kısmen rahatlama ve sabırdan imtina etme, medeni birliktelik ve eşcinsellik kategorileri adı altında insanın doğasına ters uygulamalar yapma bunları da insan hakları hukuk adı altında meşrulaştırma değişen ve gelişen bilimi ve bilimsel şablonuyla kabule zorlamak doğru değildir. Kadim tarih ve sosyal hayat olgusu insanları farklı renk, dil ve karakterde yaratılması dünyanın imtihan dünyası olgusundan geçmektedir. İslam akidesine göre yaşamak da her inanan insanın doğal hakkıdır. Yukarıda sıraladığım kavramlar batıda gelişmesine rağmen Filistinli, Gazzeli, Sudanlı, Pencaplı, Myanmarlı Müslümanlar ölmemelidir. Bu tür kavram ve olgular tartışılırken değer, etik, kavramları da birlikte bilimsel olarak tartışılmalıdır. Zira insanlık tarihinde Eflatun MÖ .471’deki sözleri günümüze nakledilirken onlardan 1500 sene önce yaşamış Larsa devletinde (Bağdat yakınlarında kurulmuş) yönetme, inanç, sosyal yaşantı, ticaret, trigonometri bilgisi yanında 15 şehirden müteşekkil şehir devletleri vardı. Bunlardan da bahsetmek gerekmez mi? Akabe bir ve akabe iki biatları, Medine sözleşmesi, veda hutbesine de atıf yapmak gerekmez mi? Asr-ı saadet döneminde uygulanan insan haklarına saygı örnekleri günümüzde daha çok atıf yapılarak karşılaştırılmalıdır.
Öjeni, ötenazi, eşcinsel evlilikler, lgbt’yi zımnen de olsa savunanlara şu soruyu sormak isterim. “Yapay zeka” ile argümanlarınız çelişmez mi? Engellilere temel insan haklarını vermek ve onlara yardım etmek ve korumak temel insan haklarının başında gelir kanaatimdeyim..
Selam ve saygılarımla.