Hemşire kelimesi Farsça hamşīre “sütdaş, kardeş, özellikle kız kardeş” sözcüğünden alıntıdır. Farsça şiir “süt” sözcüğünden hem+ önekiyle türetilmiştir. Türkçe ’de de kız kardeş anlamına gelmektedir. Kelimenin günlük hayatta sözlü kullanımı daha eskiye dayansa da kayıtlara geçmiş tarihteki en eski kaynak XVII. yüzyıl Osmanlı Türkçesi üzerine hazırladığı eserlerle tanınan Lehistan’ın Osmanlı Devleti nezdindeki temsilcisi olan François à Mesgnien Meninski tarafından yazılan ve kendisine büyük şöhret ve saygınlık kazandıran Türk diline dair hazırladığı üç ciltlik Türkçe-Latince (Thesaurus-1680) sözlükte geçmekte ve kız kardeş anlamına geldiği bildirilmektedir. Türkçe ’de ise Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe Sözlüğün 1. Baskısında (1945) hemşirenin anlamı “diplomalı hastabakıcı kadın” olarak açıklanmaktadır
İnsanın en yakını, kız kardeşine atfedilen tanım hemşirelik mesleğinin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu göstermeye yeterlidir kanımca. 1893 yılında Lystra Gretter tarafından yazılan, hemşirelerin annesi olarak kabul edilen “Floarance Nightingale andı” olarak da bilinen “hemşirelik andı” mesleğin kudsiyetini tam olarak gözler önüne sermektedir. Şöyle and içmektedir hemşireler mezun olduklarında:
“Yüklenmiş olduğum sorumlulukların bilincinde, geliştirdiğim anlayış ve becerilerimle, herhangi bir ırk, inanç, siyasal veya sosyal düzen ayrımı gözetmeksizin, hastalarıma bakacağıma, hayatı korumak, ıstırabı hafifletmek, sağlığı yüceltmek için gereken her türlü çabayı göstereceğime; bakımım altındaki hastaların, bütün değer ve dini inançlarına saygı duyacağıma, bana birileriyle ilgili olarak verilen tüm bilgileri saklayacağıma, hayatı ya da sağlığı tehdit edebilecek her türlü girişimlerden sakınacağıma; sağlık mesleki bilgi ve becerilerimi en üst düzeyde tutmaya çalışacağıma, sağlık ekibinin bütün üyeleri ile işbirliği yapacağıma ve onları destekleyeceğime; bunların tümünü yaparken, uluslararası hemşirelik ahlak yasasının onurunu korumak için gerekecek bütün çabaları sarf edeceğime ve hemşireliğin bütünlüğünü koruyacağıma ant içerim.”
İsmini hemşirelik andına veren ve adı hemşirelik ile özdeşleşen Florance Nightingale’in 90 yıllık hayatının özeti: Hastane şartlarının iyileştirilmesi, hemşirelik mesleğinin yüceltilmesi ve yaşam boyu insanlık için verilen mücadelelerdir.
12 Mayıs 1820 tarihinde İtalya’nın Toscana bölgesinin Floransa şehrinde doğar Florance Nightingale, varlıklı ve elit İngiliz bir ailenin ikinci çocuğu olarak. Anne Frances Nightingale ve baba William Shore Nightingale kızları için iyi bir kariyer ve uygun bir evlilik tasarlar. Özellikle babası tarafından eğitimine çok önem verilen Florence; Yunanca, Latince, Almanca, İtalyanca, Fransızca, Matematik ve Tarih konularında bilgili, aydın ve eğitimli bir kadın olarak yetişir. Londra‘da “Londra King’s Collage” dan mezun olur. Birçok dil bilmesi ve eğitimini en iyi şekilde almasının yanında aynı zamanda fedakar ve çalışkandır. Ailesine hemşire olmak istediğini belirtir. İngiltere’nin Kraliçe Victoria tarafından yönetilen ve tarihe “Victoria dönemi” olarak geçen yıllarında hemşirelik saygın bir meslek değildir ve hemşire olarak çalışan kadınlar daha alt sınıf olarak nitelendirilir ve saygı görmez. Halk hemşirelik mesleğine oldukça uygunsuz anlamlar yükler bu dönemde. Ancak Florance bütün bu toplumsal önyargıları reddederek kendini hayır işleri yapmaya ve hemşireliği kendi başına olabildiğince öğrenmeye ve öğretmeye adar. Bu yıllarda İngiltere’de hastaneler bakımsız, kalabalık ve hijyenik olmadığından ailesi bir hastanede çalışma isteğine karşı çıkar. Bunun üzerine pes etmeyen Florance hastaneleri dolaşıp hastaları gözlemleyerek şartların iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapar ve sonrasında hemşirelik eğitimi için Almanya’ya gider. Hasta bakımı ve hastane yönetim temelleri konusunda aldığı iki yıllık eğitimin ardından İngiltere’ye döner ve Londra’nın Harley Sokağı’ndaki kadın hastaların bakıldığı bir hastanede yönetici olarak çalışmaya başlar. Her zaman hemşireliğin kutsal bir görev olduğuna inanan Florance bu konuda ailesinin mesleğini sürekli küçümsemesi ve reddetmesi nedeniyle sık sık depresyona girer ve 1847’de zihinsel bir çöküş yaşar. İyileşmek için gittiği Roma’da politikacı ve savaş sekreteri olan Sidney Herbert ile tanışır ve arkadaş olur. Herbert’in arkadaşlığı ile depresyonu atlatır.
1853- 1856 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasında olan ve İngiltere’nin Osmanlı imparatorluğunu desteklediği Kırım Savaşı’nda İngiliz ordusundaki yaralı askerlere bakmak üzere Sidney Herbert’ in tavsiyesi ile 38 gönüllü hemşire ve rahibelerle birlikte İstanbul Selimiye’de Selimiye kışlasında kurulan askeri hastaneye gönderilir. Hastanenin bakımsız, insanların sıtma ve çeşitli bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldüğünü gören Nightingale yoğun bir çalışma sonucu, gerekli malzeme ve eksiklikleri gidererek hastaneyi sağlık koşullarına uygun hale getirir. Bu çabalarının sonucunda ölüm oranı yüzde 42’den yüzde 2’ye iner. Savaşın zor koşullarında, gece gündüz demeden yaralılara baktığı ve geceleri elinde bir lamba ile dolaştığı için askerler ona “Lambalı Kadın” adını verirler.
Bu başarılı çalışmaları basına yansır ve İngiltere’de bilinen biri haline gelir. Ölüm oranlarındaki düşüş ve hastane koşullarının iyileştirilmesi nedeniyle Times gazetesi onu ‘melek’ ilan eder.
Kırım Savaşı esnasında hayvanlarla olan temasından geçtiği düşünülen bir enfeksiyon nedeniyle hastalanır. Savaşın yarısında ülkesine dönse de bir daha hiçbir zaman tam anlamıyla iyileşemeyen Nightingale hayatının son yıllarında ağır bir depresyon geçirir ve 13 Ağustos 1910 tarihinde Londra’da 90 yaşında hayata gözlerini yumar.
Kendisi için en büyük ödülü ölümünden sonra, doğum günü olan 12 Mayıs’ın her yıl “Uluslararası Hemşireleri Günü” olarak kutlanması ile alır.
Türk hemşirelik tarihinde de önemli bir yeri olan Hemşire Florance Nightingale’i, sağlık ordusu içinde en ön safta mücadele veren tüm hemşirelerimizi ve COVID-19 pandemisinde kaybettiklerimizi bu özel gün vesilesiyle saygıyla anıyoruz.