Tıp Bayramı törenlerine ilk olarak öğrencilik yıllarımda, staj yaparken katılmıştım. Hekimlerin sorunlarından bahsedilmişti. Gerçeği söylemek gerekirse yadırgamıştım. Çünkü o dönemde hocalarım görebildiğim kadarıyla meslekleriyle ilgili önemli zorluk yaşamıyorlardı. Tanıdığım veya bir şekilde tanışıklığım olan hekim büyüklerimin hallerinden şikayetleri pek yoktu. Kendime; “O halde niçin şikâyetçiler?” diye sordum. Elbette hekim olarak görev yapmadığım için sağlıklı bir yorum yapmam mümkün değildi.
Yıllar geçti, 14 Mart Tıp Bayramlarını kutladık ve söylenenleri dinledik, söyledik. Açıkça “Kutladığımız bayram mı değil mi?” pek anlayabilmiş değilim. Çünkü sorunlar devasa boyuta ulaştı. Düzelttik dedikçe aslında düzelen pek bir şeyin olmadığına şahit olmaya başladık.
Hepimiz biliyoruz ki, yaşayan tüm varlıkların ortak değeri olan sağlık ile ilgili yapılacak düzenlemelerde hiçbir zaman bireysel çabalarla başarı sağlanamaz. Paydaşlardan birinin ya da birkaçının memnuniyeti üzerine inşa edilen her düzenleme yetersizdir ve paydaşlar arası dengesizliğe yol açması sebebiyle sorunu büyütecektir.
İyi niyetle olduğuna gönülden inandığım son 5 yıldır yapılan uygulamalar hemen daima hasta memnuniyetine ve son dönemlerde de Sağlık Bakanlığı hastaneleri personelini (muayenehane açmamayı ve muayenehaneleri kapatmayı özendirmek amaçlı) desteklemeye yönlendirilmiştir. Özel hastanelerin açılımı özendirilmiş ve hemen her yerde devasa boyutta harcamalar yapılarak özel hastaneler açılmıştır. Hastalar istedikleri hastanelere gider oldular. Hekimler de yaptıkları tüm uygulamalardan performans sistemi uyarınca destek alır oldular. Aslında tıp fakülteleri bu sistemin dışında kaldıkları için fakülteler dışında hem hastaneler hem de hastalar memnun olmalılar. Ama biz toplum olarak bugünü iyi görürüz ama yarının ne getireceğini pek hesap etmeyiz. Öyle bol keseden dağıtır olduk ki, 200 bin nüfuslu bir ilde 4\’ü resmi, 2\’si özel MR (Manyetik Rezonans Cihazı) cihazı hastaların (?) MR ihtiyacını karşılayamaz duruma geldi. İnsanlar köyden, ilçeden ile herhangi bir sebeple indiğinde, gelmişken şöyle bir hastaneye uğrar oldular. Eskiden ilaçlar eve kadar ulaşır, evde ilaçlar toplanırdı. Şimdi araba bagajlarında ilaçlar, radyolojik tetkikler yerlerini aldılar. Bunca rahatlık, kolay ulaşılabilirlik ve bunca sağlık kurumu sorunu çözdü mü? Gerçekten birçok kara delik kapatıldı. İlaçta ve malzemelerde fahiş fiyatlandırma önlendi. Neredeyse her zümreye, meslek grubuna ait hastane karmaşasından kurtulundu. Ama hasta beklentileri, devlet desteğiyle yaşamını sürdürmek durumunda olan özel teşebbüslerin devasa giderleri, mevcut ekonomik tablonun durumu da dikkate alındığında asla ekonominin kapatamayacağı bir kara delik oluşturmuştur.
Bu sistem gerçek hastayı tedavi olabileceği hastaneye taşıyamadı. Bu sistem çoğu zaman hastalar için olması gerekeni değil kurumlar/işletmeler için olması gerekenin yapılmasına izin verdi. Bu sistem, tedavi edilen hasta sayısından ziyade hastanelere müracaat eden (?) kişi sayısını astronomik rakamlara ulaştırdı.
Diyorum ki; hep birlikte öncelikle durumumuzun bir analizini yapalım. Yapılan doğruları yapanların artı hanesine, hatalı uygulamaları ve acil ve/veya uzun vadeli yapılması gerekenleri tüm paydaşların yapması gereken ödevler listesine yazarak hep birlikte yapalım ve gelecek 14 Mart’ları daha az sorun dillendirilen bayramlara dönüştürelim.
Tüm hekimlerimizin bayramı kutlu olsun.