Bu sayıda, Ceza Yasası’ndaki, çocuklara yönelik cinsel suç düzenlemelerinde değişiklik önerileri hakkında duyduğum haberlerle ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. Duyumuma göre, 9–10 Ekim\’de Adalet Bakanlığında, Ankara Barosu, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü, Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Ankara Çocuk Savcılığı ve partilerden temsilcilerin katıldığı bir toplantı yapılmış. Bu toplantıda, Ceza Kanunu’nun, cinsel suçlarla ilgili maddelerinin uygulanmasında yaşanan sıkıntılar paylaşılıp bazı değişiklik önerileri tartışılmış. Bundan doğal bir şey yok, ancak uygulamada bu tür suçların mağdurlarıyla en sık karşılaşan, mağdur ve şüphelilerin adli tıbbi değerlendirmelerini yapan adli tıp uzmanlarının da görüşünün alınması iyi olurdu diye düşünüyorum. Gelelim tartışılan hususlara…
Medeni Yasa’mıza göre, 17 yaşını doldurmuş olan bireyler evlenebilirler, 16 yaşını doldurmuş olanlar da, çok önemli durumlarda hâkim kararıyla evlenebilirler. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü dokümanları ile Türk Ceza Kanunu’na göre 18 yaşını doldurmamış olan her birey çocuktur. Dolayısıyla Medeni Yasa’mızla kabul edilen evlilik yaşının bile kabul edilmemesi gerekirken, yapılan tartışmalarda evlenme yaşının 14\’e çekilmesi gündeme gelmiş. İnsanın inanası gelmiyor. Hele de zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarma çalışmaları yapılırken… Aile planlamasının “a”sı ile ilgilenmeyen, evlendirilen kız çocukları için evden bir boğaz eksildi diye düşünen, yeri geldiğinde kız çocuklarının üzerinden para kazanmaya çalışan, kız çocuklarını yaşıtları top oynarken, eğitim ortamından kopartarak güçsüz ve donanımsız bir şekilde evlilik ilişkisi sürdürmeye iten yaklaşımı yasalarla desteklemenin bir anlamı var mı?
Ceza Yasası’na göre, 15 yaşını doldurmamış kişinin cinsel dokunulmazlığına yönelik, her türlü davranış şikâyet koşulu aranmaksızın suçtur. 15 yaşını doldurmuş, 18 yaşını doldurmamış küçüklerle gerçekleştirilen cinsel eylemler şikâyet etmeleri halinde suç teşkil etmektedir. Bu sınırın 14 yaşına indirilmesi, 14 yaşını doldurmuş olanların, şikâyetlerinden vazgeçmeleri ve tecavüzcüleri ile evlenmeleri halinde suçun ortadan kalkması gündeme getirilmiş. Tartışmalarda Türkiye’deki cinsel ilişki yaşının 14’e düştüğü, hâkimlerin karşısına 14 yaşında kucağında çocuklu kadınlar geldiği, ailelerin perişan olduğu, toplum gerçekleri göz önüne alınarak düzenlemelerin eskisi gibi olması gerektiği dile getirilmiş. Bir yandan Avrupa Birliğine girmeye çalışıyoruz, uyum için pek çok değişiklikler yapıyoruz, diğer yandan bizim toplumumuzun gerçekleri böyle diyoruz. Ne gerçek ama! Hangi Avrupa ülkesinde 14 yaşındaki çocuğun evlenmesine izin veriliyor? Toplum gerçeklerini değiştirme çabası daha zor tabii ki.
Yine Ceza Yasası’na göre, reşit olmayan kişi ile (15 yaşını doldurmuş, 18 yaşını doldurmamış) kendi rızası dâhilinde gerçekleştirilen cinsel eylemler, şikâyet edilmediği takdirde suç değil. Peki, şikâyeti kim yapacak? Esas olan reşit olmayan bireyin şikâyet edip etmemesi mi, yoksa ana-babanın şikâyet edip etmemesi mi? Bazı yargı mensupları, bu konuda kargaşa yaşandığını, bazı mahkemelerin çocuğun bazılarının ise ebeveynlerin şikâyetini dikkate aldığını, çocukların doğru seçimler yapamayacağını, cinsel ilişki yaşının düşmemesi için şikâyet hakkının anne babaya verilmesi gerektiğini ileri sürmüşler. Şöyle bir olay canlandıralım. 17 yaşında üniversiteye devam etmekte olan genç kız bir gün eve oldukça geç gelir. Aşırı otoriter baba kızını nerede olduğu konusunda sıkıştırır. Kız bir erkek arkadaşından bahseder. Baba kızına bu yaptığının cezasını vermek üzere fiziksel şiddet uygular ve vakit kaybetmeden benimle gelip o adamı şikâyet edeceksin der. Kız, babasına hayır diyemez, birlikte gidip şikâyet ederler. Kızı rapor almak üzere hekime gönderirler. Babasının uyguladığı fiziksel şiddete bağlı bulgular da arkadaşının üzerine kalır. Olay kesindir. Şikâyet vardır, üstelik fiziksel şiddet de uygulanmıştır. Kızın uykuları kaçmıştır. Çünkü şikâyet ettiği kişi sevdiği bir arkadaşıdır. Bu yaş grubundaki cinsel eylemler için şikâyet koşulunun aranması, ergen kişilerin karanlıkta yollarını bulma sürecinde yaşadığı her cinsel eylem nedeniyle karakollara ve mahkemelere taşınmasının önüne geçilmesi içindi. Şikâyet hakkı ana babaya verildiği takdirde oluşacak manzara budur. Bence reşit olmayan küçüğün şikâyetinin de dikkate alınması gerekir.
Cinsellik ne zaman suç teşkil eder, evlilik yaşı nedir, sağlıklı evlilik ilişkisi için ne zaman evlenilmelidir, ana baba ve ergen ilişkisi nasıl olmalı gibi hususlarda toplumu bilgilendirici eğitim faaliyetlerine ağırlık verilmesi oldukça önemlidir. Çocuğunun, arkadaşlıklarını ailesiyle paylaşabileceği bir yakınlık kuramamış, çocuğu gizli saklı ilişkiler ağı içine hapsetmiş ailelere şikâyet hakkı vererek bu sorunları çözemeyeceğimiz ortadadır.
Görüldüğü gibi, adli tıp biliminin ilgi alanına giren konuların hemen hepsi toplum sağlığı ile ilgilidir. Bu yazıda sadece bir konuya dikkat çekilmiştir. Adli Tıp Uzmanları Derneği, Toplum Sağlığını Geliştirme Çalışma Grubunu aktif hale getirmelidir. Öncelikle halk sağlığı, çocuk ve ergen sağlığı ve kadın sağlığı ile ilgili uzmanlık dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çaba sarf ederek, toplum sağlığının geliştirilmesine katkıda bulunması gerektiği kanısındayım. Yapılabilecekler, ilgili birimlerde çalışan kişilerin yaratıcılıklarıyla sınırlı olmakla birlikte, halkı bilgilendirici broşürler hazırlanması, web sayfalarında halka yönelik mesaj ve bilgilendirmelerin olduğu düzenlemelerin yapılması, ortak kahve toplantıları, bu amaçla medyadan yararlanılması aklıma gelenlerden bazıları. Yasaları eskiye doğru değiştirmeye çalışmak yerine toplumun değişimi ve gelişimi için yasalardan yararlanmak, toplumu yeni yasal değişiklikler konusunda bilgilendirmek daha çağdaş bir yaklaşım olacaktır. Sevgi ve dostlukla…