Bilindiği gibi kısa bir süre önce on beş ilimizde yeni üniversite kurulması yasalaşmış idi. Meclis hızını alamamış olacak ki, 17 ilde daha yeni üniversite kurulması kanunlaştı.
Yüzeysel bakıldığında, bir ile üniversite kazandırmak gerçekten güzel bir girişim. İlin milletvekilleri, artık “Bakın size üniversite bile getirdik, bir tek deniz getiremedik o da Allah’tan” diye rahatlıkla konuşabilirler. Hemşerilerinden rahatlıkla oy isteyebilirler. İncelemedim, ancak 32, yeni üniversite kurulması iktidarın programında yazılı olması gerekir. Öyle olunca da hükümeti kurar kurmaz, ilk icraatlarından biri olurdu.
Şimdi konuyla ilgili sorularımızı sıralayalım: Neden otuz iki değil de parçalı olarak, önce 15, ardından 17 daha açılıyor. Neden 5 yıl beklenildi? Neden seçimler öncesine denk getirildi? Yeni üniversite açılmasına olan ihtiyaç, hangi resmi-özel kurumlarca belirlendi? Yüksek öğretimden sorumlu devlet kuruluşu, YÖK tarafından mı istendi? Devlet Planlama Teşkilatı mı önerdi? TÜSİAD, ticaret odaları, sanayi odaları, tarafından hazırlanmış istek raporları mı var? İşyeri ve fabrikaları olanlar, Holding sahipleri, devlete bağlı genel müdürlükler ve işletmeler tarafından, üniversite mezunu kalifiye eleman bulunmasında zorluk mu çekiliyor? Doğrusu, 32 yeni üniversite kurulmasına hangi nedenler ön ayak oldu çok merak ediyoruz.
“Sana ne kardeşim. Yetki Meclis’te, biz istersek kasabalara bile üniversite kurarız” diyebilirsiniz. Ancak, birileri de size, “İşsizlik oranı son beş yılda giderek artarken, hiçbir yeni fabrika açılmamışken, mevcutlar kapanırken, şimdiki mezunların bile iş bulamadıkları aşikarken, iş bulmadıkları için evlenemeyen, hatta intiharı bile göze alan gençlerimiz varken, yeni üniversite açmanın ülkeye hangi faydaları olacak?” diye soruverir.
Üniversite açmak için en az iki fakülte olması lazım, bizim ilde komşu ilin üniversitesinin bir yüksekokulu var onu fakülte haline getiririz. Bir de yeni fakülte daha açarız olur biter. Şehrin zenginlerine haber salarız. Kiminden bina, kiminden arazi isteriz. Belediyeler ne güne duruyor. Verirler 3-5 bin dönüm arazi, kurarız yerleşkemizi. Kredi yurtlara yurt yaptırırız. Kadro işini de hükümet halleder. Gördünüz mü, işler ne kadar da basitmiş.
Hükümet 30 bin civarında yeni kadro ihdas ediyor. Yeni bütçeler, yeni inşaatlar, yeni binalar, yeni yollar, yeni yurtlar, yeni kütüphaneler, yeni otomobiller, yeni cihazlar. Yeni yeni, hepsi yeni, gıcır gıcır olacak, güzel olacak. Yepyeni güzel üniversitelerimiz olacak. Yeni akademik kadrolara, yeni atmalar yapılacak. Doktoralı işsizlerimiz, bir günde öğretim üyesi olacaklar.
“Bu işler parasız olmaz, parası nereden çıkacak?” diye soracaklara cevabımız hazırdır. Kanunu çıkaranlar, kadrosunu da, parasal kaynağını da bulmakla yükümlüdürler. IMF’den izin mi alırlar, birkaç şirket mi satarlar, Avrupa fonlarından mı, Dünya Bankasından mı kredi alırlar, orasını biz bilemeyiz. Hep kızmaz mıydınız? “Şu kapıcı, şu taksi şoförü, şu balyoz sallayan, şu kahvede pişpirik oynayan ne kadar da cahil” diye. Bundan 10 yıl kadar önce ‘Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Kanunu’na, ne çok karşı çıkan vardı.
Ülkemiz nereden nerelere geliyor. Çağ atlıyoruz çağ, kıskananlar çatlasın. Sevinmemiz lazım. Yeni üniversitelerimiz vatana millete hayırlı olsun.