2008 yılının sonuna doğru bazı adli tıp raporlarının medyanın gündemine oturmasıyla, adli tıp yapılanması da gündeme gelmiştir. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumunca, ilgili raporun verildiği kurul başkanının görev yeri değiştirilmiştir. Sorunun kaynağı ve çözümü hakkında ileri geri konuşanlara uyarı cezası verilip, tartışılan raporla ilgili birimde çalışmasalar bile bunların da görev yerleri değiştirilmiştir. Bazı yeni atamalar yapılmış, tartışılan raporla ilgili kurula atanan çocuk psikiyatri uzmanı ile birlikte üye sayısı birkaç kişi arttırılmıştır. Alınan önlemlerin adli tıp yapılanmasına bir katkı sağlamadığı, konuyla ilgili tartışmaların yoğunlaşarak 2009 yılında da devam etmesinden anlaşılmaktadır.
2009’a geçerken, biraz da rakamların dili ile adli tıp işlerine bakalım. 2008 yılı verilerine göre adli tıp kurumu merkezinde yardımcı personel haricindeki uzman, biyolog, mühendis, kimyager vb. çalışanların toplam sayısı 180 kişi olup, bunların 97’si sağlık hizmetleri sınıfındaki uzmanlardır. Kurum merkez teşkilâtındaki 58 ek görevli öğretim üyesinin büyük çoğunluğu adli tıp dışındaki diğer uzmanlık alanlarındandır.
Bir de kurumun iş yüküne bakalım. 2004 Adalet İstatistikleri’nin Adli Tıp Kurumu Genel Kurul, İhtisas Kurulları ve İhtisas Daireleri İş Durumu ile ilgili cetveline göre İstanbul Merkez’de 2004 yılında 105 771 iş çıkmıştır. Adli Tıp Kurumu’ndaki her bir ihtisas Kurulundan yılda ortalama 4-5 bin arasında dosya çıkmaktadır. Kurul üyeleri 7-10 kişi arasında değişmekte olup, her bir kurulun bir o kadar da rapor yazıcısı vardır. Malum bendeniz de 4 yıl kadar değişik kurullarda rapor yazıcılığı yaptığım için, kurullarda asıl işi rapor yazıcılarının yaptığını çok iyi bilirim. Dosyayı kurul üyelerinin değerlendirme ve imzasına hazır hale getirmek onların işidir. Adli tıp uzmanı olan üyelerin dışındaki kurul üyelerinin çoğunluğu ek görevli olup, kurul üyeleri haftada üç gün toplanır. Kurul üyelerinin kendi kurumlarında da asli görevleri olduğundan Kurulların en erken toplanma saati 10.00’dur. Kimisi öğle yemeğine kadar işini bitirmeye çalışır, kimisi öğleden sonranın 1-2 saatini de kullanır. En fazla 5 saatlik ortak çalışma saati olan bir kurul gününde, yaklaşık 30 kadar dosyanın 7-8 kurul üyesi önünde okunup tartışılarak çıkarılamayacağını söylemeye gerek yoktur. Bir dosyaya ayrılabilecek zaman 10 dakikayı geçemez. Bir rapor yazıcısı bir kurul üyesine dosyasını sunarken, diğer bir rapor yazıcısı da başka bir kurul üyesine dosyasını sunar. Bir kurul üyesinin imzaladığı dosyayı diğer kurul üyeleri de imzalarlar. Ama her bir kurul raporunun altında 7-8 imza bulunur. Bir ya da iki kişinin “temel değerlendiren” olduğu bu 7-8 imzalı rapor için binlerce dosyanın Adli Tıp Kurumuna yönlendirilmesinin külfetini bir düşünün. Yargı sürecinin uzaması ve tarafların yıpranması buz dağının görünen kısmı olup, gözden çıkarılamayacak bir mali yükü de vardır. Mahallindeki kurumlar ve insan gücünden yararlanılarak alınabilecek hizmet için, var olan örgütlenme ile alınan hizmetin maliyet-yarar analizini yapabilecek uzmanlar sanırım vardır. Sağlık ekonomisi gibi adli tıp hizmet ekonomisini konu alan tezler yapılsa, konunun öneminin ilgililere anlatılmasına katkı sağlar mı bilmiyorum?
Adli Tıp Kurumu taşra teşkilâtınada gelince; 84’ü teknik personel olmak üzere 167 profesyonel çalışmaktadır. Taşra teşkilâtında 36 ek görevli öğretim üyesi bulunmakta olup, merkezin tersine bunların çoğunluğu üniversitelerde görev yapan adli tıp uzmanlarıdır. Adalet İstatistiklerine göre, 2004 yılında Adli Tıp Şube Müdürlüklerinden toplam 441,595 iş çıkarılmış olduğu görülmektedir. Başka yerlerin uzman ve personel sayılarını net bilmiyorum. Ancak kendi bulunduğum il olan Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünde 1 adli tıp uzmanı çalışmakta olup, 2004 yılı iş hacmi 12,717’dir. Aynı tarihlerde Anabilim Dalımızdaki adli tıp uzman ve asistan sayısı 6 iken bize yansıyan iş sayısı 500’ü geçmemiştir. Mahallinde yapılabilecek işler bir yerde yığılıyor diye serzenişte bulunuyoruz, ama mahallindeki işler de böyle. Bu kadar iş yükü ve bu sistem içerisinde verilen hizmet kalitesi, günde 150 hastaya bakan hekimin verdiği sağlık hizmetinin kalitesi ile karşılaştırılabilir. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumunca, adli tıp hizmet ağını yurt çapında yaymak için çaba sarf edilmektedir. Ancak, hizmet kalitesi açısından gerekli donanım sağlanmadan, her ildeki adliye binalarının içine adli tıp uzmanı yerleştirilmesiyle sorun çözülemeyecektir. Bu durum, aldıkları eğitim ve var olan bilgi ve deneyimlerine uygun bir şekilde çalıştırılmayan adli tıp uzmanları açısından da bir insan hakları ihlalidir. Adli tıp yapılanması ciddi bir şekilde ele alınmadığı takdirde, bu tablo ve tartışmalar hiç bitmeyecektir.
Bugüne kadar önemli rutin hizmetler veren Adli Tıp Kurumu misyonunu tamamlamış ve tıkanmıştır. Çözüm, Adalet Bakanlığı ve merkezi otoriteye bağlı olmayan, adli tıp öğretim üyelerinin öncülüğünde yeniden yapılanmadır. Zorlamalarla bu süreci uzatmaya çalışmanın ülkemize ve adalet sistemimize telafisi imkânsız zararlar vereceği açıkça görülmektedir. Ülkemizdeki adli tıp öğretim üyelerinin ulaştığı bilimsel düzey, sorunun çözümünü sağlayacak birikime sahiptir.