Tıp fakülteleri 2009-2010 Eğitim-Öğretim Yılı’nda yine Türkiye’nin Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında en yüksek başarıyı gösteren öğrencilerini kabul etti. Bunun tıp fakülteleri için büyük bir fırsat olduğunu tekrarlamak istiyorum.
Altyapı koşulları değiştirilmeden yapılan öğrenci sayılarındaki artış elbette eğitimi olumsuz yönde etkileyecek, en azından eğiticilerin yüksek kaygılarına neden olacaktır.
Yine de Türkiye’de tıp eğitiminin ulusal standartlarının belirlenmiş olması, Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu (UTEAK)nun eğitimde akredite olmak üzere tıp fakültelerinden başvuruları kabul etmesi çok önemli bir motivasyon olmuştur ve tıp fakülteleri için iyi bir fırsattır.
Öncelikle Türkiye için hazırlanan Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Standartlarının Dünya Tıp Eğitimi Federasyon Global Standartları Avrupa Sertifikasyonları ve ABD Tıp Eğitiminde İşbirliği Komitesi (LCME)nin tıp doktoru derecesi veren tıp eğitimi programlarının akreditasyonu için standartlarından yararlanılarak ülkemiz koşullarına uygun şekilde geliştirildiğini belirtmek isterim.
Tıp eğitimi zor ve uzun bir süreçte başarılan, eğitici ve öğrenciyi ileri derecede zorlayan bir eğitimdir. Öğrencilerimiz sınavlarda başarılı olmak ve sürekli sınav ortamında yaşamak kaygısıyla depresyon benzeri ruh dünyası yaşarken, öğretim üyeleri "Neden kliniğe gelindiğinde temel bilgiler unutuluyor?", "Ne yaparsak daha güçlü bir bilgiyi daha kısa zamanda veririz?", "Bbilgiye beceriyi nasıl ulamalıyız?", "Hasta yönetiminde tam donanımlı hekim yetiştirmek için başka hangi yöntemler uygulanabilir?", "Öğrencilerin bu mekanik ortamda insan sevgisini canlı tutması nasıl sağlanabilir?" ve bunun gibi onlarca sorunun yanıtını aramaktadır.
Bir yandan da dev adımlarla büyüyen tıbbi bilgi birikimi, diğer yandan değişen eğitim bilimi tıp eğitimi alanındaki gelişmeleri zorunlu kılmış, eğitici-öğrenci merkezli sistemlerin ya da disiplin-sistem-yaşam döngüsü temelli modellerin sorgulanmasını gündeme getirmiştir.
Hangi sistem ya da model uygulanırsa uygulansın, temel kaygı öğrencilerin iyi bir hekim olarak yetiştirilmesinde düğümlenmektedir.
Bu yıl Fakültemizde de "Beyaz Önlük Giyme ve Ant İçme" törenleri gerçekleştirilmiştir. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olabilmenin sevincini yaşayan öğrencilerin bu mutlu gününe öğrenci aileleri de katılmış, kalabalık bir tanıklar grubu önünde öğrencilerimiz yaşam boyu çalışacakları, bilgi ve becerilerini geliştirecekleri konusunda söz vermişlerdir.
"Beyaz Önlük Andı" adını verdiğimiz bu anlaşma metninde bence en önemli cümle şudur:
"Yaşamın, insanın en kutsal hakkı olduğunu daima göz önünde bulunduracak ve hem toplumun hem bireyin sağlığını korumaya çalışacağım."
Bu yemin öğrencinin bu mesleğe adım atışında önemli bir ilk noktadır. Gelecekteki mesleğinin ne kadar kutsal ve önemli olduğunu kişiye yürekten hissettirebilir.
2009-2010 Eğitim-Öğretim Yılı’nın tüm tıp fakülteleri için başarılı geçmesi dileğiyle saygılar sunuyorum.