Türk Tabipleri Birliği (TTB), “2011 Seçimlerine Giderken Türkiye’de Sağlık” çalışmasını yayınladı. Bu çalışmada, sözde sağlık reformundan sağlık hizmetlerinin finansmanına, tıp eğitiminden işçi sağlığına kadar var olan sorunlar ve TTB’nin çözüm önerileri sunulmuş.
TTB yıllardan beri görünenleri somut bir şekilde ortaya koymuş. Çalışmada şöyle deniliyor: “Kapitalizmin akıl dışılığı, sağlık sektöründe de, dünya genelinde 25-30 yıldır yürütülmekte olan sağlık reformlarıyla birlikte sürdürülüyor. Türkiye dâhil, ülkelerin hemen hepsinde yürütülmekte olan sağlık reformu, toplumların sağlık gereksinimleri üzerinden değil, patronların sermaye birikim hedefi üzerinden gerçekleştirilmektedir. Kapitalizmin sermaye birikimini artırmaya yönelik son 30 yılın “yeni” alanlarından birisi de sağlık sektörüdür. Bunu sağlayabilmek için, sağlık sektörü diğer sosyal alanlar gibi piyasa koşullarına devredilmektedir.”
Bu sürecin nasıl işlediği tarihsel olarak verilmiş. Türkiye’de 1980 Asker Darbesi’yle birlikte bütün hükümetlerin sağlıkta reformun taşeronluğunu yaptığı vurgulanıyor. Yani sağlıkta bugün yaşanan sürecin yalnızca mevcut iktidar tarafından değil, 1980’den sonraki tüm hükümetler tarafından Dünya Bankası, IMF ve Dünya Sağlık Örgütünün dayatmalarıyla oluşturulduğu örnekleriyle birlikte açıklanıyor.
Çalışmada ülkelerin sağlık düzeyleri de değerlendirilmiş. Bu değerlendirmeyi yapabilmek için 169 ülkenin ortalama yaşam süresi, bebek, çocuk, anne ölümleri, ölüm nedenlerinin hastalıklara göre dağılımı, hastalıklara göre yaşam yılı kayıpları gibi çok sayıda veri analiz edilmiş. Ülkeler aldıkları puanlara göre sıralandıklarında en yüksek puan alan ülkenin +22,75 ile İsviçre, en düşük puan alan ülkenin ise -118,57 ile Sierra Leone’nin olduğu görülüyor. Türkiye’nin puanı ise -11,98. Sıralamada 169 ülke arasında ülkemiz 87. sırada yer alıyor. Türkiye’nin üzerinde bulunan bazı ülkelerden örnek verelim: Romanya, Cezayir, Suriye, Ekvador, İran, Libya, Tunus… Bu tablo karşısında insan üzülüyor. O çok övünülen sağlıktaki yerimiz bu tabloyla çok net bir şekilde görülüyor!
Hekim sayısını arttırmaya yönelik çalışmalar hepimizce malum. Ülkemizde hekim sayısı arttıkça doktor kalitesinin düştüğü de bir gerçek. Buna rağmen izlenen politikalar hızla doktor sayısını arttırmaya yönelik durumda. Hatta “ithal hekim” kavramı da temcit pilavı gibi sürekli gündeme taşınıyor. TTB’nin çalışmasında ülkelerin hekim sayılarını belirleyen etmenler saptanmış. Bu verilerin ışığında Türkiye’de olması beklenen hekim sayısının 113.902 olduğu belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütünün Sağlık Bakanlığı kaynaklarından elde ettiği 2009 verilerine göre ise ülkemizde 110.400 hekim bulunmakta. Yani Türkiye’de hekim yetersizliği yok. Ancak patronlar daha çok kazansın diye ucuz hekim gücü yaratılmak istendiğinden mevcut siyaset güdülüyor.
TTB çalışmasını önerileriyle bitiriyor. TTB, önerilerin temel felsefesini şu şekilde sıralamış: Eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı ve demokratik politikalar oluşturulması; zenginliklerin, rantın, faizin de vergilendirildiği ve doğrudan vergilerle oluşan genel bütçenin belirlenmesi; beslenme, barınma, eğitim vb. temel alanlarda asgari düzeyin kamusal olarak sağlandığı toplumsal yaşamın oluşturulması; toplumun bütününün sosyal güvenlik, özelinde de sağlık güvencesi kapsamında olması; toplumsal yaşantının temel üretim ve hizmet alanlarının merkezi olarak ve toplumsal yararlılık önceliği ile planlanması; hizmetlerin planlanması, üretimi ve sunumunda toplum katılımının sağlanması.
Burada çok kısa bir bakış sunduğum çalışmanın her satırının dikkatlice incelenmesi gerekiyor. TTB sitesinden erişilebilecek bu çalışmayı hekimlerin dikkatlice okuması ve mevcut durumun vahametini iyice anlaması gerekiyor. Bu şekilde, zaten gittikçe artan karşı çıkışların daha da genişlemesi ve planlanan oyunların önünün kesilebilmesi belki olanaklı olacaktır.