İnsanlığın başlangıcından bu yana insanlar toplu halde yaşamışlardır. Zamanla yabani hayat geride kalmış ve insanlar arasında medeniyet gelişmiştir. İnsanların toplu halde yaşamaları, değişik idare ve yöntemler halinde sürmüştür. Cahil ve eğitimsiz toplumlarda güçlüler egemen olmuş, güçsüzler, özellikle kadınlar ezilmiştir. Eğitim ve öğretim geliştikçe, o oranda insanların hür idarelerine hak tanınmış, idare alanında sosyal adalet uygulanmış, toplumsal uzlaşı ve barış sağlanmıştır. Ona göre tarih sürecinde çeşitli idare şekilleri gelişmiştir. Kendi kişisel kanaatime göre toplumsal idarenin en güzel şekli, tüm insanların hür iradelerine saygı göstermek ve seçim yoluyla kendilerini temsil etmelerine hak tanımaktır. Bu tür idare sistemine ne isim koyarsanız koyun, ben bunu İslam dininin ana temeli olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (sav.) sünnetine en uygun idare şekli olarak görüyorum.
Çünkü Hz. Muhammed (sav.) Medine’de toplumu idare ettiği zaman, her kabileden temsilciler çağırıyordu. Her kabile kendi aralarından temsilciler seçerek onları Hz. Muhammed’e (sav.) gönderiyorlardı. Her kabilenin temsilcilerini seçme konusunda iradelerine engel konulmuyordu. Her türlü seçim, insanların iradelerini kullanmaları demektir. İnsanların iradelerine engel koymak, İslam ve insanlıkla bağdaştırılamaz. Hz. Muhammed’in (sav.) uyguladığı Medine sözleşmesinde, bütün farklı etnik ve inanç temsilcileri bir araya gelmiş ve herkes kendi taraftarlarını temsil ederek beraber toplumu idare etme yoluna gitmişlerdir.[1] Hz. Muhammed’in (sav.) bu uygulaması, seçim ve toplum idaresinde en güzel bir uygulama örneğidir. Kur’an-ı Kerimde de tüm farklılıkların tanınması ve kendilerini seçim yoluyla temsil etmelerini kabul etmenin gereği dile getirilmektedir. Aşağıdaki ayette bu hususa dikkat çekilmektedir:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanışmanız için, sizi halklara ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında sizin en değerli olanınız, ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”[2]
وَلاَ تَسُبُّواْ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ فَيَسُبُّواْ اللّهَ عَدْواً بِغَيْرِ عِلْمٍ كَذَلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِم مَّرْجِعُهُمْ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
“Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyiniz. Sonra onlar da cahillikle ileri giderek Allah’a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik. Sonra onların dönüşleri rablerinedir. O, onlara işlediklerini haber verecektir.”[3]
Bu ayette haber verildiği gibi Allahtan başka şeylere tapan insanların taptıklarına küfrederseniz, onlar da gazaba gelip sizin taptığınız Allah’a küfrederler.[4] Ayrıca bu ayette her toplumun, kendiişlerini yani genel olarak kültürlerini sevdikleri anlatılmaktadır. Her insan kendi din, dil, tarih, örf, adet, gelenek gibi unsurlardan oluşan kültürel değerlerini sever. Herhangi bir insan, başkalarının bu gibi değerlerini benimsemeye bilir. Biz, kendimize ait bu gibi değerlerimizi seviyoruz ve değerli kabul ediyoruz. Hiç şüphesiz başkaları da aynı şekilde kendilerine ait değerleri severler. Biz, kendi maddi ve manevi değerlerimizin korunmasını arzu ettiğimiz, herhangi bir şekilde rencide edilmesini istemediğimiz gibi, beğenmesek bile başkalarına ait maddi ve manevi değerleri kabul edip onlara da gerekli hakkı tanımalıyız. İnsanların seçim yoluyla temsil etme hak ve hürriyetleri de aynı şekilde değerlendirilmelidir.
Bu gibi konulara işaret eden daha pek çok ayet ve hadislere yer vermek mümkündür. Ona göre toplum idaresinde her kişinin kendini temsil etme, bu gaye ile oy kullanma hak ve hürriyeti vardır. Her konuda olduğu gibi, pat kurma ve ona göre oy kullanma konusunda herkese eşit hak ve hürriyeti tanımak gerekir.
Seçim süreçlerinde başkalarını değerlendirirken kırıcı, azarlayıcı, hakaret içeren ifadeler kullanmak, bizim şahsiyet fukaralığımızı göstermektedir. Ayrıca bu tür kişilere cevap verirken, onların kullandığı üslupla küfür, hakaret ve çirkin ifadeler kullanmamız, bizi onların düzeyine düşürmekten başka bir işe yaramamaktadır. Her konuda olduğu gibi bu alanda da erdem ve edebimizi muhafaza etmemiz, bizim onurlu, şahsiyetli ve şerefli olduğumuzu ortaya koymaktadır.
Netice olarak 2023 seçimlerinde herkese, her düşünceye ve her partiye eşit düzeyde hak ve hürriyet tanıma gerekir. Şu veya bu şekilde seçimde çeşitli farklılıkların kendilerini temsil etmelerine engel olmak, asla kabul edilecek bir davranış değildir. Bu tür olumsuz davranışlar, ancak birer terör hareketi olarak kabul edilebilir.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
[1] Bkz. Ali Bulaç, Medine Sözleşmesi, Çıra Yayınları, İstanbul 2020, s. 135 vd.
[2] el-Hucurât 49/13.
[3] el-En’âm 6/108.
[4] el-Mâverdî, en-Nüketü ve’l-Uyûnu, II, 155.