Son günlerde dünyadan önemli haberler var.
Ülkemizde bulunan üniversiteler, dünyada ilk 100 üniversite alanı içine girememiş.
Amerikalı bilim adamları Elizabeth Blackburn, Carol Greider ve Jack Szostak, 2009 Nobel Ödülü’ne layık görülmüşler.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var:
Ülkemizde hiç kimsenin bu durumun tersini beklediğini söyleyemeyiz.
Yani, ülkemizin 10 büyük üniversitesi (kapasite olarak) dünyadaki 100 büyük üniversitenin kapsamı alanındadır (!)
Ya da,
Türkiye’de bulunan ve araştırma yapan bilim insanları bilimin evrensel yasalarına uyarak, atomun çekirdeğinin çevresinde dönen elektronların, aslında çekirdek içindeki parçacıkların “denge yasasına” bağlılıkları nedeniyle onlara bağımlı olarak, dengesini sağlayıp dönebildiklerini keşfetmekten korkmadıklarından -Nobel veya benzeri ödüle- layık görülmüşlerdir (!)
Bilim üretmek yanlış yapmaktan korkanların işi değildir. Bulunduğumuz coğrafyada “özgün düşünce” ile kurduğumuz “hipotez”lerin başlattığı süreçler, ilk 100 üniversitenin kapsama alanı içine girebilecek kurumsallaşmayı gerçekleştirebilir.
Osmanlı, özgün düşüncesiyle gemileri karadan yürütmüş, Avrupa’dan derlediği insan kaynaklarıyla Viyana’ya uzanabilmiştir.
ABD, dünyadan derlediği beyin göçüyle ürettiği bilimi dünyaya pazarlamıştır.
Cumhuriyet Döneminin Türkiye’si Avrupa’dan, Almanya’dan derlediği bilim insanları ile üniversite reformu yapabilmiştir.
Yirmi birinci yüzyıl insanının, ülkemiz bağlamında evrensel bilime katkıda bulunabilmek için bilimin evrenselliği ile örtüşen diğer “evrensel değerleri” içselleştirmesi kaçınılmazdır.
Fiziği ıskalamaması için “metafizik boyutu” yakalama sürecine girmelidir.
Metafiziği ıskalamaması için evrensel fizik yasalarının süreçlerini yakalamalıdır.
Moleküler onkoloji laboratuvarları ile donatılmış üniversite birimleri olmadıkça ABD’li bilim insanlarından ödül alanların isimlerini duyurarak kanserin molekül dünyasını tanıyamayız.
Unutmayalım!
Son 10 yıldır Nobel Ödülü’nü kazananlar moleküler düzeyde yaptıkları buluşlarla ön plana çıkmışlardır.
Ülkemizin üniversiteleri, özgün düşünce, bağımsız hipotez, laboratuvar altyapısı ve araştırmada yüreklilik parametrelerini benimseyen doktora tezleriyle yeni bir üretim süreci başlatırlarsa, 15 yıl sonra Nobel alma sırası ülkemizin insanlarına gelebilir.
Saygı ve sevgiler.