Eylül-ekim ayları, her branşta kongrelerin en yoğun olduğu dönemdir. Bunlardan belki de en önemlisi, 13-15 Eylül tarihleri arasında İspanya’nın Mallorca Adası’nda yapılan “New European Surgical Academy (NESA)” kongresiydi. Türkiye’den de üç sunumla katıldığımız kongre, cerrahideki ufkumuzu çok değişik bir boyuta taşıdı.
Ülkemizde ve pek çok ülkede, giderek artan sayıda operasyonu laparoskopik yolla yapıyoruz. Uluslararası camiada over kistleri (endometriyozis, dermoid etc), ekstrauterin gebelik vb. operasyonları laparotomi ile yapmak neredeyse meslek hatası muamelesi görüyor. Çünkü “minimal invaziv cerrahi” yöntemler hastalara inanılmaz avantajlar sağlıyor. Ancak görüyoruz ki, endoskopik cerrahide gelinen bugünkü noktaya rağmen hemen her hastanesinde gelişmiş endoskopi sistemleri bulunan ve yüzlerce da Vinci robotunun kullanımda olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde bile histerektomilerin hâlâ yüzde 70’i açık cerrahi ile yapılıyor. Peki, bunun sebebi nedir? Burada karşımıza çıkan en önemli sorun, cerrahın bu konudaki yeteneğidir. Biliyoruz ki, endoskopik cerrahi özel bir eğitim gerektiriyor ve komplikasyon oranları da abdominal cerrahiye göre nispeten yüksek. Tabii uygun endoskopik ekipman ve enstrümanların teminindeki zorluk da, bu konudaki bir diğer sınırlayıcı faktör.
Ancak tüm bu sınırlayıcı faktörlere rağmen, ülkemizde de sık sık eğitim veren Prof. Dr. Michael Stark’ın liderliğindeki NESA, endoskopi dünyasına yeni ufuklar açmaya devam ediyor. Bu konuda sizlere bahsedeceğim son yenilik, NESA’nın obezite ile ilgili yürüttüğü çalışmalar. Lateral hipotalamusa MR guided fokuslanmış USG ile oluşturulacak hasarların iştah merkezini, hiçbir cerrahi girişime gerek kalmadan inhibe edebileceğini gösteriyor.
Giderek artan bir başka uygulama ise transgastrik ya da transvajinal kolesistektomi. Bu uygulamalarda da endoskopik sistemler ağızdan veya Douglas boşluğundan girilerek ilerletiliyor. Uygun enstrümanların geliştirilmesiyle eminim bu yöntemlerin bazıları ileriki yıllarda rutin uygulamaya girecektir.
Bu konudaki en iddialı söz ise kongrenin sonunda Stanford Üniversitesinden Prof. Dr. Camran Nezhat’dan geldi, Nezhat, “Jinekologların 20 yıl sonra, laparotomi görebilmek için sezaryen salonlarına gitmeleri gerektiğini, çünkü 20 yıl sonra laparoskopik yöntemlerin tüm laparotomilerin yerini alacağını” iddia etti
Sizler ne dersiniz?