İnsan VS Uzaylı Alegorisi
Bu konuyu başlığına taşıyan 8 bölümlük dizi film serisi yakınlarda Netflix platformunda yayınlandı ve izledim. Hatta bazı sahneleri anlamak için tekrar tekrar oynattım. Çinli yazar Liu Cixin gerçekten müthiş bir hayal gücüne sahip. Aslında bir bilgisayar mühendisi ama son yılların yetiştirdiği bence en önemli bilim kurgu yazarlarından birisi. Bunu izlediğim filmin senaryosundaki her şeyin, olağan dışı olması gösteriyor. Belki bilim okur yazarı olması yönü böyle bir eseri oluştururken bulmacaları birbirleri ile ustaca kenetlenmesini sağlamış. Filmin senaryosundaki geçmişten günümüze olan zaman yolculuğu merakınızı sürekli üst seviyede tutuyor ve bu süreçte bir çok fizik teorisi vurgulanıyor. Bu teorilerin konunun akışı içinde verilişi ilgiyi giderek daha da artırıyor. Bir bilimkurgu sever olarak son 50 yıl içindeki tüm bu tarz filmleri gören bir kişi olarak çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Ancak kitabını henüz okumadım ama başka eleştirmenlerden okuduklarım ve benim gözlemlerimle görsel platformda çok etkileyici görülse de hayal kırıklığına uğradığım konular var. Belirlediğim film özelinde beğendiklerim ve beğenmediklerim?
1. İnsan aklının veya bilincinin heklenebileceğini (yanıltılabilmek) gösterdiler. Belki bir film ama bunu fizik ve biyoloji teorileri ile de gösterdiler. Aslında belki yüzyıllardır illüzyon diye tarif edilen metotlarla bir sahneyi izleyen insanların gözleri önünde bazı şeylerin belki el çabukluğu belki dikkatleri başka yöne çekilerek farklı algılanması sağlanmakta. Ancak gökyüzüne bakan tüm dünyadaki insanların yanıldığı olmamıştı. Bu bana başlangıçta, “asıl anlatılmak istenen farklı” düşüncesini doğurdu. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir gibi. Yazar aslında dünya düzeninden yılan yorulan zarar gören bir insanın haykırışına, olmayan başka dünya canlıları yoluyla yanıt veriyordu. İletişim kurma çabasının sonucu aslında baş karakter bozuk dünya düzenini değiştirmeyi hedeflemişti. Buraya kadar yazarın Alegorik bir anlatım seçtiği de söylenebilir. Çünkü yazar kendisini de en çok etkileyen yazarların başında George Orwell geldiğini belirtiyor. Bu noktada George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” romanından çok etkilendiği için olumsuz şeyleri simgelerle hatta fizik ve uzaylılar vasıtasıyla anlatmaya çalıştığını düşünüyorum. (Ayrıca George Orwell’in bu romanının mutlaka okunmasını da öneririm.)
2. İnsan bilincinin kolayca heklendiğini takılan VR oyun gözlükleriyle gösterdiler. Hatta filmin ilk bölümlerinde gözlük takılmadan da istedikleri insanın beyini içine girip sadece ona çok gelişmiş bir yapay zeka ile bir geri sayım sayacı gösterdiler. Bu olayın şekli gerçekten tahmin edilmesi güç bir durumdu. Çünkü günümüzdeki VR gözlüklerle en fazla sanal alemde sadece ellerimizi görebiliyoruz, gezebiliyoruz ve işitebiliyoruz. Ama bu yeni VR oyun gözlüğü taktığınızda beyniniz tamamen hekleniyor ve sanki ara yüzü değişiyordu. Girdiğiniz dünyada tüm vücudunuzu görüyorsunuz, dokunabiliyorsunuz, tadabiliyorsunuz ve koklayabiliyorsunuz. Yani beynimize giden tüm veriyi gözlük değiştiriyordu. Çok etkileyiciydi. Çünkü beynimiz aslında bir bilgisayar gibi ve çevresel birimler yani duyu organlarımız ile her şeyden haberdar olmakta. Son yıllarda işitme ve görme implantları ile görmeyen ve işitmeyen insanlar bu duyulara tekrar kavuşturulmakta. Gelecekte daha gelişmiş duyu organlarına sahip olabileceğimizin bir göstergesi olabilir.
3. Kuantum fiziği veya dolanıklığı hakkındaki merakımızı daha da artırdı. Evrenin sınırları hakkında aklımız çok karıştı. Bizlerden başka yaşanabilir ama bizim gezegenimiz gibi stabil olmayan dünyaların 3 güneşin yani 3 cismin etkisiyle oluşan yaşam sikluslarının oradaki canlıların yaşam şartlarını çok zorlaştırdığını öğrendik. Aslında bu yaşam zorlukları bizim dünyamıza da benzetiliyor olabilir. Çünkü bu kaosların yaşanması sırasında çözüm kaosa engel olmaktan ziyade etkilenen çocuğun ve insanların kurtarılmasına odaklanılması gerektiği sonucuna varmaları, dünya için de bir mesaj niteliğindeydi. Doğal olarak savaşma deniliyordu ama nedense insanlık verilen mesajlarla bıçaklarını bilemeye çoktan başlamışlardı.
4. “Fermi paradoksu” ismi verilen teorisi iptal oluyordu. Bu paradoksa göre dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığı oldukça yüksek olmasına rağmen bunu doğrulayacak hiçbir kanıt ya da gerçek bir temas yıllardır olmaması arasındaki çelişkiyi izah eden paradoksu bozuyordu. Bu kadar büyük bir evrende tek olmamalıyız teorisi kanıtlanmış oluyordu. Ve bu temas gerçek bir temas değildi. İletilen radyo sinyalleri ile iletişim kurulmuştu. Buraya kadar her şey çok etkileyiciydi ta ki İngiltere gizli servisi devreye girip bu iletişimin ayrıntılarını elde etmek için bir gemideki 1000 kişiyi kadın çocuk demeden katledene kadar. Bu sahneler hiç olmadı çok üzdü ve hayal kırıklığı oluşturdu. Uzaylıların felsefesine göre canlılar kurtarılmalıydı ama biz kendi insanlarımızı dahi kolayca feda edip öldürerek işe başlamıştık.
5. Başka etkileyici bir kısmı bir fotonun veya sophon (Atom altı parçacıkların) milyonlarca ışık yılı yolculuk edip dünyamıza gelmesiydi. Bu aslında kuantum fiziğinin dolanıklık denen teorisini de ispat etmekteydi. Uzaydaki çok çok uzak bir mesafeden ürpertici bir etkileşim olmaktaydı. Orada yapılan ya da söylenen anında dünyamıza yansımaktaydı. Bu aslında iletişim için bir çığır açıyordu ve bu çok küçük molekül devasa bir yapay zekaya dönüşüyordu. Birbirine atom altı parçacıkları ile bağlı 2 ayrı nesne birbirinin ayna görüntüsüydü. Bu durum gelecekteki iletişim yollarına bir yenisini ekleyebilir miydi? Bilemiyorum ancak belki bazılarına metafizik gibi gelebilir ama bu bana insanın bilincini hatta ruhunu oluşturan gücün bir yansımasının da olabileceğini düşündürdü. Yani bizlerin beyin anatomisi bir çok hayvandan farklı değil ama biz konuşuyoruz düşünüyoruz gülüyoruz üzülüyoruz. Bunlara katkısı olan ayrı bir enerji var ve bu enerjinin de bir uzantısı ya da bir yansıması olamaz mı? Bizim tüm gördüklerimizi gören ve algılayan. Kuantum konusu detaylandıkça bir gün öğreneceğiz.
6. Bir kanser hastasının sağlam beyin dokusunu dondurdular ve uzaya ya da geleceğe yolladılar. Bu sayede belki bir şansı da olabileceği düşünüldü ama bir yandan da bir çok masuma kıydılar.
7. Uzaylılar ile ilgili günümüze kadar yapılan filmlerde neye benzedikleri hakkında hep bir tahmin vardı, yada dünyayı ziyaret ederlerdi ancak ilk kez onları hiç göremedik ama tüm insanlık çok korktu. İnsanları korkutan tüm dijital ekranlara gelen “siz bir böceksiniz.” Sözüydü. Bu aslında bence bir çelişkiydi çünkü bu aslında bizlerin karıncaları görmemiz gibi bir benzetmeydi ve bir aşağılamaydı. Ama ancak bir insan kibri ile yapılabilir bir benzetmeydi. Bizden çok akıllı olduğu düşünülen bir toplum böyle yapar mıydı?
8. Doğal kaynakları tükenmiş yok olma tehlikesi olan çok çok uzaklardaki ayrı akıllı bir türün böyle yanımıza gelmeden haberdar etmesi beklenen bir şey değildi. Daha önemlisi Fermi paradoksu ile çelişiyordu. Yani akıllı olan söylemez ve sinyallere cevap vermemeliydi. Düşünün günümüz emperyal toplumlarını içimizdeler ve bizi kullanıyorlar ama bizim ruhumuz bile duymuyor. Ya da sözde modern Amerika’da Kızılderili diye bir tür kalmadı. Ama bu soykırım sayılmıyor ama yöneticileri sözde ermeni soykırımı vardır diyebiliyor. Yani akıllı uzaylı toplumu bence böyle yapmazdı. Yani bizi böyle bir mücadeleye hazırlamazdı. Ama ilgi çekici senaryo için, insan VS uzaylı gerekliydi. Bu mücadelenin olması şarttı ve hep dünya kazanmalıydı. Ancak bu karşılaşma böyle kolay olmayacak diye düşünüyorum. Bunu da destekleyen bilimsel hipotezler var. Özellikle bununla ilgili “karanlık orman hipotezi” günümüzde bildirilmekte. Fermi’nin sorduğu uzaylılar nerede sorusunun yanıtı bunun ile verilmiş. Uzaylılar neden radyo dalgalarına yanıt vermiyor? Veya neden dünyamızı ziyaret etmiyorlar? Hayatta kalma içgüdüsü ile yabancı bir türle temas doğası gereği çok riskli bir durumdur denilmekte. Ya da 2 ihtimal var. Birincisi bizi, bizim böcekleri gördüğümüz gibi onlarda bizleri böyle algılayabilirler ve cevap veremezler. İkincisi de zarar görmekten korktukları için asla cevap vermezler. Ama bence bizim dünyamıza ihtiyaçları varsa 3. bir yolu da seçebilirler, bizi köleleştirmeyi seçeceklerini ve bunu bize hiç hissettirmeden yapacaklarını düşünüyorum.
9. Son olarak hayal kırıklığına uğratan bir başka durumda dünyamızı kurtaracak seçilen 3 donanımlı insandan 1 inin kitapta yazdığından çok farklı bir kişi çıkması. PKK üniforması ile sahneye çıkarılan kuzey ırakta ve Suriye’de PYD için çalışan Leyla Ariç’in gösterilmesi ve özellikle gerilla savaşlarında uzman bir kadın olarak övgülerle bahsedilmesi. Yani gerilla savaşı uzmanı bizleri uzaylılardan koruyacak mı kurtaracak mı? Bilinmez ama Amerika veya İngiltere kurtaramayıp bir taşeron kullanmayı dizide dahi düşünmüş. Belki bizlerin soyunu da kurutunca savaş biter. Yani bu da çok alegorik olmuş ve kitap tahrip edilmiş ancak yazarın suçu yok.
10. Son olarak beni de çok etkileyen bilim ve bilgi dolu sahnelerin birinde hiçbir şeyin tesadüf olmayacağına vurgu yapılması güzeldi. “Never Play With God.”
Tabiiki insan hayal gücünün yeni keşiflerin yapılmasında çok önemli olduğunu düşünüyorum ve filminde beğenmediğimiz tarafları olsa da devamını merak ediyoruz. Sağlıcakla kalın, Bilimle kalın.