60’lı yılların sonunda, 70’li yılların başında çalışma hayatımda ilk şaşkınlığım, Batı’nın bize satmış olduğu, o zamanki üstün teknolojisi ile donatılmış aletlerde meydana gelen arızalar nedeniyle ödenen büyük ücretlere karşı olmuştu. Neredeyse bizim 1 yıllık maaşlarımızı katlayan paralardı. Kullanım ömürleri 10 yılı geçmeyen bu cihazlara ve arızalarına ödenen meblağlar beni hayatım boyunca hem şaşırtmış hem de rahatsız etmiştir.
Devletimiz üniversiteler ağırlıklı olmak üzere çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına dün olduğu gibi bugün de, kullanım ömürleri 10 yılı geçmeyen, çeşitli cihazlara, makine teçhizat faslından paraları ödeyip durmaktadır.
Yeter ki ilim bilim yapılsın. O gün bugündür ilim bilim yapıldı, yapılmadı değil. Fakat götürüsü getirisinden her zaman daha fazla oldu. Zaman zaman bu kısa süreli kullanım ve arızalar yüzünden ilim bilim yuvalarımız alet mezarlığına döndü.
Üniversite değiştirdiğim 80’li yılların başında o zamanın sayın dekanına içimizi acıtan bu acı gerçekle ilgili bir sempozyum düzenlemeyi teklif ettim, kabul etti. Boğaziçi Üniversitesinden ilgili öğretim üyeleri ile birlikte "Biyomedikal cihazlar "isimli bir sempozyum düzenledik. Amacımız bu cihazların yapımı, hiç değilse onarımı için ülkemizde bir şeyle yapılmasını sağlamak ve duyurmaktı.
Bu hassas konu birilerinin daha içini acıtmış olacak ki çok geçmeden üniversitelerimizde "Biyomedikal Cihaz Teknolojileri Bölümü" açılmaya başladı.
Tıbbın her alanını ilgilendiren yüksek teknolojilerle donatılmış çok çeşitli görüntüleme teknikleri başta olmak üzere, çeşitli biyolojik araştırmalarda kullanılan aletlerin güvenilir bir şekilde çalışması ve de uzun ömürlü olması için özel bakım gereklidir. Bu alet ve cihazların yaşam sigortaları bunları kullanan kişilerdir. Yıllarca yöneticiliğini yaptığım kurumdan çok basit bir örnek vermek istiyorum; Dişhekimliği fakültelerinde kullanılan el aletlerinin yanında yer alan çok sayıda ünitlerle ilgili çalışma bitiminde, ünit kompresörünün hava deposundaki hava tahliye edilmelidir. Aksi halde hava içinde bulunan su buharı yoğunlaşarak deponun korezyona uğramasına neden olur. Hava su filtrelerinin kısa zaman aralıkları ile temizlenmesi gibi … Cihaza ait pek çok inceliklerin kataloglarında yazan talimatları yapmak profesyonel bir eleman gerektirir. Her fakültenin ya da kamu kurum ve kuruluşunun kapasitesine göre gerekli sayıda biyomedikal cihaz teknolojileri bölümü mezunlarının istihdam edilmesi gerekir. Oysa bu birimlerde işler yap boz sistemi ile yürütülmeye çalışılır.
Bugünlerde kendi birimimden acı bir örnek vermek istiyorum. Çok özenerek kullandığımız için 17 yıldır sorunsuz çalışan fakat tamir gerektiren bazı cihazlarımız için yetkili servis geldiğinde aldığımız cevap şöyle idi; Bu cihazların ömrü 10 yıldır. 10 yıl sonra başka model geliştirilir, siz şanslısınız müddetinden daha fazla kullanmışsınız." 40 yıl önceki acılarım tekrar depreşti. Acaba biyomedikal cihaz teknoloji bölümü öğrencileri bu cihazların planını ana kartlarını almış ve çalışmış olsalar benzeri bir üretim yapamazlar mı? Bunu denedik, henüz cevap alamadık? Peki yapalım, çalışalım deseler, hurda aletimizi, bu amaçla bir başka kuruma göndermek için ne gibi problemlerle karşılaşırız, bürokratik engeller nedeniyle gönderebilir miyiz, gönderemez miyiz? O konu da başka.
Şimdiki sistemde otoanalizörler gibi kullanımı çok fazla olan bazı cihazların sorumluluğu ilgili yabancı firmalara verilmekte ve gün kurtarılmaktadır. Ancak bu savurganlık nereye kadar. Açılması çok isabetli olan biomedikal cihaz teknoloji bölümü mezunları ülke menfaatine verimli olmaya ne zaman başlayacak?
Özetle söylemek istediğim, 40 yıl önce neyse 40 yıl sonra aynı. Bu konuda ülkemiz menfaatine değişen bir şey olmamıştır. Böyle tablolar karşısında içimiz acımaya devam etmektedir.