Tıp fakültesi öğretim üyesi öğrenci ve araştırma görevlilerine öğretmenlik sıfatı taşıması nedeni ile örnek modeldir. Bir akademisyenin düşüncelerinin dış görünümünden daha önemli olduğunu inanmakla beraber kılık-kıyafetin ve dış görünümün toplumsal kurallar ile çelişmemesi gerekir. Ayrıca bir akademisyenin kliniğe geliş saatleri olağanüstü durumlar hariç standart olmalıdır. Kliniğe gelme yasal mesai saatleri olabileceği gibi her Bilim Dalı kendi uygulamasına göre çalışma saatlerini daha öne çekebilir. Tüm akademisyenler kendi alanlarında bilimsel dergileri takip etme sorumluluğunu taşımalıdır.
Akademisyen olmanın karşılığı Türk Dil Kurumuna göre öğretim üyesi veya öğretim elemanı, Vikipedi ’ye göre ise üniversite veya benzeri yükseköğretim kurumunda öğretim gerçekleştiren, araştırma yapan ve özgün araştırmaları ile alanında katkıda bulunan kişilere verilen mesleki unvandır. Öğretim üyesi klinik bir ana/bilim temel tıp alanında dalında çalışıyor uygulama şekli farklı olacaktır. Klinik Bilim Dalında da yaklaşım Cerrahi ve Dahili Bilimlere göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle nasıl bir akademisyen sorusunu İç Hastalıkları Uzmanı gözüyle cevaplamaya çalışacağım.
Yukarıda Türk Dil Kurumu veya Vikipedia’ye göre bir akademisyenin iki görevi vardır. 1-Öğretmenlik görevi, 2-Araştırma yapma görevi. Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Öğretim Üyesinin öğretmenlik görevi teorik ve pratiğe yönelik gerçekleşir. Teorik alanda öğretmenlik görevi temel olarak Tıp Fakültesi öğrencilerine ders anlatma şeklinde gerçekleşmektedir. Ders anlatmak bir öğretim üyesi için çok önemli olmalı ve öğrencileri sıkmadan yeni bilgiler aktarılmalıdır. Pratik eğitim vizit anında olmaktadır. İç Hastalıklarında her Bilim Dalı kendine ait bir vizite saati seçer. Biz bu alanda 08.30’u tercih ediyoruz. Öğretim üyesi 08.30’a dek günümüzde ekonomik tasarruflar nedeni ile elektronik ortamda yatan hasta tetkik ve grafilerini inceler. İç hastalıklarında temel eğitim vizit anında verilir. Yeni yatan bir hasta mevcut ise bu hasta başında eğer hastanın şartları uygun değil ise eğitim odasında hastanın anamnezi okunur, hasta muayenesi gerçekleştirilir. Öğretim üyesi öğrenci ve araştırma görevlilerine muayene usullerini öğretmekten sorumludur. Daha sonra klinik ve laboratuvar bulgular eşliğinde hastaya ait ön tanılar tartışılır. Bunun nedeni torik bilgiye sahip olan öğrenci veya araştırma görevlisinin bilgilerini uygulanabileceği ortamın hazır olmasıdır. Kıdemli bir öğretim üyesi olarak söyleyebilirim ki bu şekilde elde edilen hastalık bilgileri yıllarca unutulmamaktadır. Yaklaşık olarak vizit ortalama 1.5 saat sürer. Vizit sonrası eğer gerekli ise periferik yayması veya idrar mikroskop altında değerlendirilir. Daha sonra eğitim odasına geçilerek (çoğu zaman öğretim üyesinin odasıdır) ayırıcı tanı gereken veya hastalık seyrinde değişiklik oluşan hastalar öğrenci, intörn ve araştırma görevlileri ile tartışılır. Tüm bu işlemler sırasında akademisyen orkestra şefi olduğunu unutmamalıdır. Yeni yatan bilhassa tanısı belli olmayan hastalara tanısal yaklaşımın öğrenci ve araştırma görevlilerine öğretilmesi ana hedef olmalıdır. Öğle saatlerinde Bilim veya Ana Bilim Dalı seminerlerine iştirak edilmeli ve tartışmalara olunmalıdır. Haftanın belli bir günü de makale saati olarak belirlenmelidir. Sıra ile çalışılan bilim dalına ait ilerlemeler tartışılmalıdır. Öğretim üyesi aynı zamanda polikliniğe başvuran hastaların sorumluluğunu taşır. Polikliniğe başvuran hastalar içinde araştırma görevlilerinin ayıklayamadığı hastalar öğretim üyesine takdim etmelidir. Poliklinik hekimi ile beraber hastaların sorunları çözülmeye çalışmalıdır.
Öğretim üyesinin en önemli görevlerinden bir tanesi kurumunu ve ülkesinin adını duyuracak, bilime katkı sağlayan araştırmalar araştırma yapmasıdır. Araştırma konuları çoğu zaman öğretim üyeleri tarafından belirlenmelidir. Araştırma ekibi oluşturulmalıdır. Elde edilen sonuçlar yorumlanarak tıbbi dergilere gönderilmelidir. Tıp Fakültesinde araştırma yapabilme olanakları maalesef kısıtlıdır. Araştırma için bütçeler genellik ile üniversitelerin araştırma fonundan tedarik edilebilir. Ancak bu bütçe çoğu zaman yeterli olamamaktadır. Bununla beraber TUBİTAK başta olmak üzere araştırma projelerine destek veren kuruluşla mevcuttur. İyi projeler ile bu kuruluşlardan destek alan öğretim üyeleri değerli araştırmalara imza atmışlardır. Araştırma yapılır iken görev alan başlıca elemanlar araştırma görevlileridir. Akademisyenlik günümüzde sosyal ve ekonomik olarak eski cazibesinde olmadığı için araştırma görevlilerinin büyük bir kısmı ileride akademisyenliği hedef almamaktadır. Bu arada kişilerin akademik hayatında belli noktalara gelmesi için gerekli olan araştırmalar doçent veya profesörlük unvanı sonrası farklılık gösterebilir. Akademisyenler ekonomik sebepler ile araştırmalara daha az zaman ayırmasının önüne geçilmelidir. Günümüzde impact faktörü yüksek dergiler (Örneğin Nature) araştırmaların yayınlanması için bir ücret istemektedir. Binlerce dolar tutan bu ücretleri yurtdışında kurumlar karşılamaktadır, ülkemizde ise araştırmayı yapanların sırtına kalmaktadır. Bu nedenle Üniversiteler belli bir seviye üzerinde impact faktörü olan dergilerde yayınlanacak yazılar için teşvik sağlanması yararlı olacaktır. Ayrıca gerek rektörlük ve gerek ise Dekanlık araştırma yapan akademisyenleri ödüllendirmelidir. Araştırma yapan hekimlerin hastanelerde performans sistemi içinde değerlendirilmesi yararlı olacağı kanaatindeyim.
Ülkemizde Tıp Fakültesinde olmadan da öğretim üyeliği mevcuttur. Bu arkadaşlarımız Eğitim Hastanelerinde görev yapmakta ve genellikle ders vereceği öğrencileri bulunmamaktadır. Eğitmenlik sadece araştırma görevlilerine yapılmaktadır. Bu durumda burada görev yapan öğretim üyelerine araştırma yapmak için daha fazla zaman olabileceği düşünülürse de bazı Eğitim Hastanelerinde iş yükü oldukça ağır olduğunu ifade etmek isterim.
Nasıl bir akademisyen sorusunun cevabını kişinin çalıştığı kurum içindeki olanakları belirlemektedir. Tıp fakültesi olarak ele aldığımızda akademisyenliğin maddi değeri günümüzde oldukça düşüktür, bu durum kabiliyeti ve çalışkan akademik personelin kurum dışına çıkmakta ve akademik faaliyetler son bulmaktadır. Bu nedenle akademisyenlik cazip hale getirilmeli, liyakata dayalı olarak seçilmeli, akademisyen çalıştığı zaman dilimi için hizmet ve akademik olarak puanlamaya tabii tutulmalıdır. Akademisyenlik bir yaşam şeklidir ancak akademisyenliği belirleme de sosyal ve ekonomik faktörlerin çok önemli olduğu unutulmamalıdır.
Son söz gerçek akademisyen sayısı giderek azalmaktadır. Tıp Fakültesi öğretim üyesinin Ana bilim dalına özgü hasta bakma ve araştırma yapma kuralları üniversite yönergelerinde ortaya konulmalı ve kuralların yapılıp yapılmadığı denetlenmelidir. Bu şartlara uyacak bir akademisyen içinde öncelikle akademisyenin sosyal ve ekonomik şartları düzeltilmelidir.
Not: Bu yazı yazarın kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.