Hayata Bakışımız Önemlidir
Hayatı kendilerinden ve kendi fikirlerinden ibaret sayanlar, bazı çevrelerin yaptıkları yanlışlardan hareketle eleştiri kılıçlarını çekip savaş pozisyonu alabilirler. Ancak hayata bir şeyler katma derdinde olan ve fıtri doğrular çerçevesinde bir araya gelip kendilerine daha geniş sınırlar çeken kimseler engin denizlere benzerler. Engin denizler gibi insanları kucaklar, ötekileştirmezler. İlim ve hikmet Çin’de bile olsa gidip alırlar. Eleştirel düşünürler, farklı sözleri dinleyip içinden en doğrusunu seçip alırlar (Zümer 17-18). Olumlu veya olumsuz, dinli veya dinsiz, yetişkin veya çocuk her bir kimseden hikmeti bulup devşirebilirler. Kimseyi yerin dibine geçirmez ve aşırı yüceltmezler. Sadece doğrunun ve iyinin peşinde olurlar. Bilgi sahibi olmakla yetinmezler, bilgiyi doğru amaçlarla kullanırlar.
Hayata bakışımız önemlidir. Yapılan yanlışlara odaklanmak suretiyle şu yanlış, bu yanlış diye sayıp dökebiliriz. Veya ben hayata hangi değerleri katabilirim, kimlerin kalbine dokunabilirim diye düşünebiliriz. Bakışımızı değiştirirsek kavganın, dövüşün, ötekileştirmenin yerine daha adil, daha paylaşımcı bir düzen kurabiliriz diye düşünüyorum.
Bir toplumda adaletin, barışın ve paylaşımın merkezinde olduğu bir düzen kanunlar, yönetmelikler yoluyla oluşturulamaz. Zorla oluşturulması da neredeyse imkansızdır. Toplumda adaletin, barışın, paylaşımın ve hürriyetin gerçekleşebilmesi ancak insanların hem kafalarına hem kalplerine hitap edebilecek, sorumluluk ve görev bilincine sahip fikir adamlarının varlığıyla mümkündür (Küng, H. 1995. Evrensel Bir Ahlaka Doğru). Bu nedenle ilim, hikmet ve fikir adamlarının hayata değer kattıklarını düşünüyorum.
Kötüler İçinde İyi Değil, İyilerin İçinde Daha İyi Olmalıyız
Allah Teala yeryüzünde insanın sahip çıkmasını istediği tevhidin (birlik, adalet, barış, paylaşım ve hürriyet) kendi istek ve arzularından başka kural tanımayan Kabil’in Habil’i öldürmesiyle bozulduğunu haber verir (bkz Mâide: 27-31). Harari’nin Sapiens kitabında anlattığı insan Kabil’in kafasında giden insanlardır. Allah Teâlâ kötü insanları iyilerin eliyle savmasaydı ve yeryüzü bu gibilerin eline kalsaydı bugün çoktan yaşanacak bir yer olmaktan çıkmıştı (bkz Bakara 277).
Aliya İzzet Begoviç, Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazımdır, diyor. İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız. Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit eder! Din, hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder…. İyilikten yana insanlar olarak bizler temel evrensel değerlerde uzlaşma sağlayamazsak insanlar kaosa ve ümitsizliğe sürüklenir, menfaatçi zümrelerin eline düşerler. İnsanlığın geleceği, doğruların, iyilerin, gerçeklerin hiç kimsenin veya hiçbir grubun ve toplumun tekelinde olmadığının, olamayacağının anlaşılmasına bağlıdır. Bu durum, kötülerin içinde iyi olmak yerine, iyilerin içinde daha iyi olmak şeklinde düşünmek anlamına gelecektir (bkz. Hucurat 13, Mü’minun 57-61, Fatır 33, Maide 5). Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.
Fikirler Çiçekler Gibidir, Hayatımıza Renk Katarlar
Ali Şeriati’nin tabiriyle fakirlik arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik düşünmeden geçirilen bir gecedir. İnsanlar fikirlerini söylerken ağızlarını kapatmak, benim gibi düşünmek zorundasın moduyla engellemeye çalışmak, ben merkezci sınırlar çizmek, herkesi kendi inandığımız değerlere göre yaşamaya zorlamak sorun çıkarıyor. Bu nedenle bu nevi geniş düşünce platformları kurmak, insanların fikirlerini saygı ve sevgi çerçevesinde paylaşmasına zemin hazırlamak güzel bir çabadır diye düşünüyorum. Çünkü insanlar ancak sevdiklerine ilgi duyarlar, benimsedikleri fikirleri hayatlarına aktarırlar. Fikirleri çiçekler gibi düşünürsek, evinin çevresine güller, papatyalar dikenler her bakışlarında gül ve papatya görürler ve kendilerini daima cennetteymiş gibi hissederler.
Güzel İşlere Layık Olduğu Değer Verilmeli
Akademik Akıl Platformunun değerlendirilmesiyle ilgili yazı teklifi geldiğinde düşündüm. Yıllar öncesi Mülk suresinin ilk ayetlerini kendisinden dinlediğim güzel insanın cümleleri beynimde yankılandı. Ancak mülkün sahibi olan Allah övülmeye, takdir edilmeye layıktır. Birbirimizin egolarını övemeyiz. Kazandığımız mevki, makam ve statüler, elde ettiğimiz mallar, övgüye ve takdire layık değildir. Ancak hayata sorumlu bir çerçeveden bakanların ve sahip oldukları akıl, fikir, sıhhat, mal, mülk ve mevki gibi nimetleri Allah’ın takdir ettiği güzel şeyler yapmaya harcayanların yaptıkları takdir edilmeye layıktır. Bu düşüncelerle insanları bir araya getiren, farklı fikirlerin, düşüncelerin ve renklerin sergilenmesine vesile olan bu platformu ve benzer çabaları gösteren insanların yaptıklarını takdire şayan buluyorum. Bu tür çabaları değerli buluyorum. Karanlığa küfretmeyi bırak bir mum yak demişler. Kendilerini dar bir dünyaya kapatan; tek tip bir düşünceyi, fikirleri birbirlerine dayatan; gücün, mevki makam ve statünün egemenliğini esas alan; ayrıştıran, bölen, parçalayan; insanları mezheplere, meşreplere ve ırklara bölenlerin hâkim olduğu bir dünyada, kendinden başkasına hayat hakkı tanımayanların var olduğu bir dünyada umut ışığı olarak görüyorum. Selam hayata değer katma çabası içerisinde olanların üzerine olsun.