Siren sesinin kesilmesiyle ambulans kapıda beliriyor. Açılan kapıdan çatır çutur gürültüler arasında bir sedye indiriliyor. Boyunluk ve sargıları görünce bunun bir kaza olduğunu tahmin etmekte zorlanmıyoruz.
Bilinci bulanık olan hastayla iletişim kurmak çok zordu. Ambulans görevlilerinden öğrendiğimiz kadarıyla kendi kullandığı arazi aracıyla bir otomobile çarpmış.
Tansiyonu normaldi hastanın. Anlamsız da olsa konuşuyor olması biraz olsun rahatlatıyor bizi. Alnındaki pansumanı kaldırdığımda parçalı bir kesi görüyorum. Dikiz aynasına çarpmış olmalı.
Alnını parçalayacak kadar şiddetçi çarpışma beynin ön kısmında bulunan düşünce merkezini zedelemiş olabilir. Mesela, tam da şimdiki anlamsız konuşmaları bu hasara bağlı olabilir. Umarım burada bir sekel kalmaz.
Bağırıp çağıran hastayı susturmak zor görünüyor. Kendisini tutmaya çalışan güvenlik görevlilerini yumrukluyor genç adam. Kolundaki serumu ve boyunluğu da çıkarmaya çalışınca ellerini sedyeye sabitliyoruz. Tekme atınca bacaklarını da sabitlemek zorunda kalıyoruz. Ama çenesini bağlamamız mümkün olmadığı için bol keseden küfürler savuruyor.
Beyin tomografisinde ameliyat gerektiren bir sorun çıkmıyor neyse ki. Ama kandaki alkol düzeyi epeyce yüksek, 2,4 promil.
Yarım promil alkol düzeyi araç kullanımı için yasal üst sınır. Bir promil olduğunda kişinin tepki verme süresi bozulur. Bir buçuk promilde denge bozukluğu başlar yani değil araç kullanmak düzgün yürüyemez bile kullanıcılar. Üç promil artık bilincin iyice bozulup hastanın komaya girdiği düzeylerdir. Bu durumda hastamızın saçma konuşmaları, küfür ve hakaretlerinin kaynağını bulmuş oluyoruz.
Artık kırlaşan saçlarım ve alkolün beyne yaptıklarına dair tıbbi bilgilerim tüm bu saçmalıklara bir nebze anlayış göstermemi sağlıyor. Ama küfrü yiyen genç güvenlik görevlileri bozuluyor. Bozulmak bir yana sinirleniyorlar. Hatta birisi elini yumruk yapıp “Şimdi geçireceğim bir tane,” diyor ama neyse ki bu söylemini eyleme dökmüyor.
Biz yaşananları sineye çekmeye çalışıyoruz ama hastanın durumu da kolay değil. Kılık kıyafetinden anladığımız kadarıyla varlıklı bir adam. Saldırgan bir boğayı zapt etmeye çalışır gibi müdahalemiz ve elini kolunu bağlamamız onun da onurunu incitecektir. Neyse ki kanındaki alkol düzeyi şimdilik bunun farkında olmasına izin vermiyor.
Ama aradan bir gün geçtiğinde birisi bu yaşadıklarını kendisine anlatsa hatta meraklı birisi çıkıp yaşananları kameraya çekip yaptıklarını gösterse eminim utancından yerin dibine girmek isteyecektir.
Alnındaki kesiler dikilse de biraz iz kalacak gibi görünüyor. En kötüsü de ömrünün sonuna kadar vicdanını sızlatacak bir anısı var artık…
Müdahalemizi sürdürürken polisten olayın ayrıntılarını öğreniyoruz. Daha küçük olan diğer otomobildeki sürücü bayan bu kadar şanslı değilmiş. Olay yerinde yaşamını yitiren kadıncağızın küçük çocukları yetim, genç kocası dul kalıyor.
Bir insan neden kendisini böyle bir duruma sokar?
Alkollü içeceklerin tarihçesine göz attığınızda binlerce yıllık bir öyküsü olduğunu görürsünüz. Pek çok insan sosyal hayatın ve sofraların vazgeçilmezi olarak görüyor bu içecekleri. Bir de bağımlılar var ki, durumları içler acısı.
İşin uzmanları diyor ki, insanları bağımlı yapacak kadar alkol tüketmenin en önemli nedenlerinden biri yetersizlik hissi ve özgüven eksikliğidir. Mesela, eğlence mekânlarında şarkı söylemek ya da pistte dans etmek için kanındaki alkol düzeyinin yükselmesini bekler bazıları. Bu en masum örneklerden biridir. Alkol almak sahte bir cesaret hissi verse de daha iyi dans etmez ve örneğin daha iyi şarkı söylemezsiniz. Hayattaki diğer yetersizlikler için de geçerlidir bu.
Aile içi şiddet ve boşanmalar gibi çocukluk travmaları bir başka önemli neden olarak gösterilir alkol bağımlılığında. Ne acıdır ki, alkol kullanımı da aile içi şiddet ve boşanmaların en önemli nedenlerinden biridir. Bir tür kısır döngü!
Zevk ve eğlence olsun diye alkol alıyor bazı insanlar. Tuhaftır, kısa süren zevk aşamasını bir kenara bırakırsanız alkol kullanmak depresyona eğilimi arttırıyor.
İçmeye başladığında insanların ilk hissettiği şey keyif ve mutluluk sanırım ama iş bununla kalmıyor. Zamanla zihinsel ve bedensel yetenekler zayıflıyor. Dili sürçmeye, bacakları dolanmaya ve dengesi bozulmaya başlıyor insanların. Muhtemelen bu aşamaları net hatırlamadığı için keyif aşamasına odaklananlar bir dahaki sefere tekrar alkol almak konusunda daha istekli olabiliyor.
Anlamsızlık hissi bir başka önemli nedendir alkol bağımlılığında. Oysa anlamlı bir yaşam için okuyup araştırmak ve düşünmek gibi etkili yollar varken alkole sığınan insanlarda anlamsızlık hissi daha da derinleşir.
Başlangıçta sosyal içicilik aşamasında olan alkol tüketimi zamanla bağımlılık haline geliyor. Bir kadeh içme niyetiyle masaya oturanlar, zihinleri bulanınca bu planı unutuyor ve keyfine keyif katmak için ikincisini de istiyor. Artık üçüncüsünü reddetmek için sağlıklı bir zihin kalmıyor ortada. Derken kantarın topuzu kaçıyor…
Sosyal içicilik kavramının tam çerçevesini bilmediğimi itiraf etmeliyim. Ama bildiğim bir şey varsa bu meret şişede durduğu gibi durmuyor. Yani her gün birkaç bardak çay içmeye devam edebilirsiniz ama her gün birkaç duble rakı içmek aynı istikrarla devam etmez genellikle. Çünkü alkol dediğimiz bu içecek türünün bağımlılık yapmak gibi kötü bir huyu var.
Pek çok insan kendince masum bir alkol alımı ile alkol bağımlılığına geçişin bulanık çizgisini fark etmez. Aklı başına geldiğinde ise artık çok geçtir.
Sonuç?
Yüz milyardan fazla nörondan oluşan harika bir beyin devre dışı kalmış, bu beynin sahibi birkaç atomdan oluşan zararlı bir sıvının esiri olmuştur. Haliyle ayakta bile duramayan adam bu haliyle otomobil kullanmaması gerektiğini idrak edecek halde değildir artık.
Kendisi olmaktan uzaklaşmış bir adam, araç kullanmaya kalktığında neden olduğu felaketler, evde ailesine yaşattıkları ve tüm bu hengâmeleri kazasız atlattığını sananları bekleyen depresyon…
Kazalardan gayrimeşru çocuklara, aile içi şiddetten cinayetlere pek çok şeyin arka planındaki alkol bu vahim sonuçlar için hafifletici sebep olabilir mi?
Otomobiliyle çarptığı çocuk ölünce alkolik genç katil sayılmaz mı? Peki, ya ölen çocuğun annesi babası ne düşünür bu konuda?
Ya da mesela alkollüyken ne yaptığını bilmediğini ifade eden genç adam yaşadığı bir yasak ilişki ve doğacak gayrimeşru bir çocuğun dramlarımdan sorumlu değil midir?
Çevreye -insanlar, hayvanlar ve doğayı kast ediyorum- zararı dokunmadığı müddetçe kimsenin bir başkasının özel yaşamına müdahale etmemesi gerektiğine inananlardanım. Helal haram konusu insanların inancıyla alakalı bir konudur, inanç ise kişisel özgürlük alanıdır. Alkolün neden olduğu kaza, şiddet ve cinayetler hukuk meselesi olup bu konuyu işin uzmanlarına bırakmak en iyisi. İyi de bana ne oluyor? Neden bu konuda zihnimi yoruyorum?
Alkolün neden olduğu şiddet, kaza ve yıkılan yuvaların neticeleri insanları hastaneye -özellikle de acil servise- yönlendiriyor. Mesela, kendi hayatına son veren her dört kişiden birinin alkolle ilgili sorunu var.
Bu badireleri atlatanları ise mide problemlerinden ölümcül pankreas kanserine varıncaya kadar pek çok tehlike beklemektedir. Yani bu insanların da vazgeçilmez durağı acil servislerdir. Beden ve ruh sağlığı işimiz olduğuna göre bu konuda üç beş şey söylemem umarım haddini aşmak olmaz.
Alkolle dumura uğramış bir beyin, sarhoşun neden olduğu acılar için hafifletici sebep olarak gösterilebilir. Ama felaketlerle sonuçlanma ihtimali yüksek olan karanlık yola girmeden önce -ilk kadehi almamak gibi- bir seçeneği var herkesin.
Hayatında hiç alkol almamış olanlar, lütfen dikkat! Aile ya da arkadaş kurbanı olmayın! Bir eğlence ortamında size kadehi uzatıp “Bir kerecikten bir şey olmaz,” diyen insanlara dikkat edin. Hayatınızı karartacak bir alışkanlık tam da bu türden basit, sıradan ve çoğu kez masum görünen adımlarla başlar.
Sorunları aşmak ve mutlu olmak için daha güzel seçeneklerimiz olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Kalın sağlıcakla… Beden ve ruh sağlığıyla…
3 yorum
Bunca iş yoğunluğunda, böyle güzel çalışmalarda yapıyorsunuz. Maşallah.
Eline ve gönlüne sağlık…
Bu tür yazilara ; çok güzel çok faydalı dememek mümkün mü.!!?
Şu hayatta sağlıktan daha önemli ve öncelikli ne olabilir ki…helede beyni uyuşturup ne dediğini ne yediğini bilmez hale getiren alkollü içecekler kullanmak..
Rahmetli N.Fazil Kısakürek’in bu konuda güzel bir dualı cümlesi var. Şöyle diyor: Ya Rabb’im alacaksan herşeyimi al, ama aklım bana kalsın….
Kaleminize sağlık
Biyopsikososyal yaklaşım gerektiren birinci basamak sağlık hizmetlerinde bahsettiğiniz psikososyal problemlere daha çok tanık oluyoruz,ailece zarar görüyorlar😔