Bugün modern bir dünyada kendi gerçek ve sanal nesnelerimizle birlikte yaşıyoruz. Modern kavramı genel anlamda, Ortaçağ ve Rönesans sonrasını işaret ederken, yüzyıllardır süren bu aydınlanma çağının ötesi için postmodern gibi yenilenmiş bir kavram altında, biçimleri revize ederek yenilik kazandırıyoruz. İster modern olsun, isterse postmodern günceli takip eden bir insan, sanatçı, aile, toplum, çevre profili ve farklı isimler altında nitelendirilen kuşakları konuşuyoruz.
İnsan, mırıldanarak veya garip sesler çıkararak başladığı iletişim dilini öyle bir noktaya getirdi ki, kablosuz biçimde, kıtalararası görüntülü olarak karşısındakine anlık olarak duygularını dile getirmeyi başardı. Kendisine farklı sanal dünyalar yaratarak dünyanın farklı platformlarında aynı ağa bağlı olan insanlarla ortak oyunlar oynamaya başladı. Hatta bu oyun platformları öyle ileri gittiki burada sanal konserler, partiler bile düzenlendi. İnsanlar bu platformlarda giyecekleri ürünleri sanal ortamlarda satın alarak, avatarlarına giydirdiler ve sosyal paylaşımlarını üst seviyelere çıkardılar. Sanal dünya, modern, modernleşme kavramını konuşurken, biraz daha geriye giderek hayatı 1050 yılında İran’ın Kum şehrinde başlayıp, yine İran’ın Kazvin şehri sınırlarında bulunan Alamut Kalesi’nde 1124’te son bulan Hasan Sabbah’ın, cennet vaadiyle müridlerine sunduğu, gündelik hayatın tüm nimetleri, cariyeler ve sonsuzluk evreni olan sahte dünyasına kadar gitmek gerekir. Bu dünya Metaverse’den çok da farklı değildir. Zaten terminolojik olarak öte dünya anlamına gelen bu kavram ne gerçek ne de gerçek dışı bir dünya sınırlarını çizmektedir. Mutluluk ve hazdan pay alan, ancak olumsuzluğa karşı sınırsız çözüm üretebilen bir dünyadır. Hasan Sabbah bu durumu o kadar iyi çözmüştür ki müridleri haşhaşın da etkisiyle dünya dışı bir varlık gibi hissederek eylemlerini gerçekleştirmiş, sonundaki ölümü bile kabul ederek, bu dünyanın ötesine geçmeyi beklemişlerdir.
Metaverse bize somut dünyada olmayacak bir şeyi vaadediyor. Mesela Çorum’da yaşayan bir devlet memurunun Eyfel Kulesi yakınında arsa ve hatta Eyfel Kulesi’ni bile almasına imkan tanıyor. Bugün beş dolara aldığınız petek şeklindeki bir arsa, yarın on beş dolara alıcı bulabiliyor. Hızla değişen sanat ortamının bu duruma entegre olabilmesi, buradan kendisine ekonomik pazar açabilmesi nasıl mümkün olabilir? Bu soru üzerinden konuyu açarak devam edelim. Beeple takma isimli Mike Winkelmann isimli seksen bir doğumlu Amerikalı tasarımcı, oturuyor bilgisayarının başına ve on yıl boyunca her gün küçük tasarımlar yapıyor. Tabi bu tasarımcı sıradan biri değil, Justin Beiber, Eminem, Katy Perry, Janet Jackson gibi birçok ünlü ile çalışmış, Adobe, Pepsi, Samsung, Nike, Cola gibi dünya çapında pek çok büyük firmalara tasarımlar yapmış birisi. Sonra bu tasarımlarından beş bin tanesini küçültüp birleştiriyor ve büyük bir kolaj tek bir kompozisyon meydana getiriyor. Aslında sadece bir JPEG dosyası, yani taşınabilir bir bellekte her yere götürebileceğiniz bir çalışma. Buraya kadar her şey normalken birden bu ismi, çalışmasını ve dolarları gözümüzün önüne getirdiğimizde işler değişiyor. Normalde yaptığı işlerin basılı halini bile yüz dolara satamayan bu genç, Van Gogh, Picasso fiyatına dijital eser satınca, dünyanın odak noktasına oturuyor. Winkelmann büyük bir sanat camiasına göre yaşayan en değerli sanatçı konumunda bulunuyor. Sanatçı gerçek, eser sanal, para sanal gösterilecek dünya veya galeri sanal. Dünya çok farklı bir yöne doğru gidiyor. Kripto paralardan sonra, artık Kripto sanat eserlerini konuşmaya başladık. Geleneksel anlamda boyama sanatı yerini farklı bir boyuta bırakacak gibi gözüküyor. 70 sonrası çağdaş sanat kavramı terminolojik olarak eskidi. Artık resim sanatı özelinde sanat tarihinin güncellenmesi gerekiyor. Teknolojik evrenle barışık sanatçıların yeni sanat formları üretmesi gerekiyor.
Beş bin günde milyonlarca dolar kazanan bir gencin, Türkiye’deki genç sanatçılara ufuk açacağı inancını taşıyor ve bu tür teknolojik gelişmelerle, kırsalla metropol şehirler arasındaki sanat dünyalarının ayrımının artık çok farklı bir noktaya gittiğini düşünüyorum. Ardahan’da yaşayan bir genç, dijital ortamda eserlerini New York’ta ki bir galeride sergileme ve satma imkanı bulabiliyorsa ve hatta eseri New York’a bir bulut sistemi üzerinden klavye tuşları ile gönderebiliyorsa, güncel sanat için terminoloji ve kavramların yeniden yazılması gerekmektedir. Peki bu konu ile ilgili bir önerim olacak mı? Bu konuya da birkaç sözle değinip konuşmamı bitireyim. Teknoloji anlamında Türkiye’de özellikle birincil sorunlardan olan fiyat pahalılığının giderilmesi gerekiyor. Devletin bu konuda bilgisayar ve teknolojilerine özellikle vergi muafiyeti anlamında destek sağlaması gerekmektedir. Daha yaratıcı, daha üretken insanlar çoğalması, bu anlamda ülke ekonomisine yarar sağlayacaktır.
1 yorum
Modern terimi çoğunlukla Yeni Çağın başlangıcına denk gelen tarihsel dönemi ifade eder (bunun Orta Çağ’dan sonraki dönem olduğunu varsayacağız). “Modern” kelimesi bu çağ için kullanılıyor çünkü bu çağın ana özelliği, yavaş tarihsel gelişime sahip gelenekselci dönemlerin aksine, sürekli modernleşme, yeni bir şeye duyulan arzu, hızlı değişimler olarak değerlendiriliyor. Toplumsal gelişme süreçleriyle karakterize edilir: sanayileşme, bilimsel ilerleme, kapitalizmin zaferi, sivil toplumun oluşumu.