Demokrasilerde parlementer sistemin, iktidarıyla, muhalefetiyle bir bütün olduğunu duyarak ömür tüketen izleyiciler, “Bütünlük” kavramının ne anlama geldiğini yeniden irdeleme ihtiyacı duyuyorlar.
Yetki ve sorumluluğu birlikte taşıması gereken “İktidar sahipleri” yetkilerini kullanmadıkları durumlarda “suçlu” olma niteliği kazanacakları gibi, sorumluluklarını başkalarına yansıtarak izleyicileri (toplumu) yanıltmaları da suç sayılmalıdır. “Bütünlük” kavramı açısından baktığımızda, muhalefet konumundaki “güç”lerin, “İktidarı taşıma” yetki ve sorumluluğunu üstlenme iradeleri, “fazlası bizim, eksiği sizin” yada “doğrusu bizim, yanlışı sizin” gibi çarpık bir mantığı “yaşam biçimi” haline getirmeye hakları olmadığını, açıkça göstermektedir.
Her toplumun sosyolojik yapısı, bu yapıdan kaynaklanan sorunların ortaya çıkması ve sorunların insanların yaşamını etkilemesi, sıradan insanların bile algılayabildiği anlaşılabilir bir durumdur.
Dahası, sorunların, toplumların gelişme, değişme sürecinin her aşamasında farklı özellikler kazanabilecekleri ve çözüm yollarının “zaman ve mekan dilimleri”ne göre yöntem geliştirilerek bulunabileceği de anlaşılabilir.
Artık günümüzde “legal olmayan” ve “çekirdek amaç”ını yansıtmayan örgütlerin, çıkar çatışmalarında ellerindeki araçları en acımasız biçimde kullanıp egemen olmaya çalıştıkları da anlaşılmalıdır.
Olayın “İnsan olma”yla ilgili boyutu “Ahlak sorunu”dur.
Biyolojik bir olayın gelişme sürecinin “Detayını yakalamak” adına “mikrobiyoloji”nin verileri bizi ilkel organizmalarla karşı karşıya getirdiği gibi, toplumsal bir olayın gelişme sürecinin “Detayını yakalamak” adına “Mikro sosyoloji”nin verileri de bizi, “ilkel toplum”un kalıntılarını taşıyan yapılanmalarla karşı karşıya getirecektir.
Tam da günümüzde “ilkel örgütlenmeler”in, toplumumuzda kalıntılarının varlığıyla halen karşılaşabilmemiz, bilim felsefesinde, toplumsal düşüncede (sosyoloji), insanı tanıma biliminde (psikoloji-antropoloji) ki eksikliklerimizi de hatırlatmalıdır.
Toplumsal patolojik süreçleri “İlkellik” aşamasında yakalayıp tedavi edebilecek sosyal psikoloji, makro-mikrososyoloji ve bilim felsefesi boyutlarını taşıyan, “Siyaset felsefesi” misyonuna sahip yöneticilere olan ihtiyaç kaçınılmaz görünüyor.