Bu köşede yazdığım yazıların çoğunlukla felsefi içerikli olması konusunda, olumlu ve olumsuz eleştiriler aldım. Bu eleştirilerin olumlu olanının da, olmayanının da dünya görüşümü pekiştirdiğini söylemeliyim.
Felsefe gibi yaparak öğrenildiği zaman kolay, yaptırarak öğretildiği zaman zor bir kavrama hangi anlamı vererek kullandığımı tekrar açıklama durumunda kaldığımı da söylemeliyim.
Bir yazımda “felsefe, hem bilim hem de yöntemdir” değer yargısını koyduğumda, Doç. Dr. Nazmi Zengin’den aldığım eleştiri diğer olumsuz eleştirilerle de örtüştüğünden köşemizin izin verdiği ölçüde, bir tartışma ortamı oluşturma ihtiyacı duydum.
Az ve öz söz söylemek felsefeyle ne kadar uzak durursa dursun, yine de felsefe yaparak zamanı kullanmak yaşam felsefesiyle örtüşen bir durumdur:
Felsefenin tanımını düşünce yoğunluğu bağlamında ele alırsak şu şekilde tanımlar yapılabilir:
Felsefe: hayatın yaratılış ilkelerini, boyutlarını ve bunlar arasındaki işleyiş süreçlerini düşünerek yaşamaktır.
Felsefe, başka bir tanımla, bilmek ve tüm bilgileri bütünsellik içinde yorumlamak ve bilime göre yaşamak ahlakıdır.
Bilim ise, yaratılış yasalarının ilkelerini ve evrenselliğini keşfetme sürecine girmektir.
Felsefenin amacı gerçek, aracı düşünmek, hedefi evrenseli yakalamaktır.
Bilimin amacı bilmek, aracı metodoloji, hedefi doğru ile yanlışı ayırmaktır.
Düşünce felsefe yapmayı, akıl bilim üretmeyi sağlar.
Düşünen akıl da bilim felsefesini üretir.
Bu yüzden felsefe hem bilim hem de yöntem olarak algılanabilir.
Eşya ve olayların tümü ile ilgili felsefe araç olarak kullanılmalıdır.
Felsefenin aracı olan düşünmeyi harekete geçirebilmek için kullanılacak yöntemler;
Neden, niçin, nasıl sorularını sormaktır.
Bilim, bilim için bilim yapar, doğruyu bulmaya çalışır.
Felsefe, doğrunun gerçeğinin ne olduğunu araştırır.
Bunun için felsefe herşeyi sorgular.
Felsefenin sorgusundan hiçbirşey kaçamaz, kaçmamalıdır.
Din kaçmamalıdır, sorgulanmalıdır.
Bilim kaçmamalıdır, sorgulanmalıdır.
Sanat kaçmamalıdır, sorgulanmalıdır.
Eğitim kaçmamalıdır, sorgulanmalıdır.
Bilim, sanat, felsefe, din evrenseldirler. İşleyişleri, ilişkileri, bağlantıları ve ürünleri yeni evrensel boyutları yakalamaya kaynaklık ederler.
Felsefe bu yüzden bilimdir ve bilimlerin anasıdır.
Felsefe bu yüzden bütünseldir, köktencidir ve yaşamsaldır.
Felsefe cevabını felsefe ile verir.
Felsefe verdiği tüm cevapların yöntemini kendi üretir.
Tarihi süreç içerisinde felsefenin çizgisi ve aktörleri her zaman olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Yaşam süreci içerisinde insanın kendini ve çevresini tanımaya çalışması her aşamada felsefe yapmaktır.
Felsefe yaparak ve yaşayarak öğrenilir.
Felsefe şüphe üretir, bilim bu ürünü kullanır ve yöntemini (metodunu) koyarak araştırır; bilim bu yüzden ‘metotlu şüphelenmektir’.
YARATILIŞTAN YARATICIYA ULAŞMAK VE TÜM YARATILIŞ SÜREÇLERİNİ YAKALAYABİLMEK İÇİN FELSEFEDE DE, BİLİMDE DE, SANATTA DA, DİNDE DE OLMAZSA OLMAZ DEĞER İNANÇTIR.
İnanç yoksa bu değer hükümlerinin hepsi MÜLGA’dır.
25
önceki yazı