Türkler çılgınlığı seviyor.
Çılgınlık sözcüğünü duymaları bile onların “patlama” yapmalarına yetiyor.
Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” adlı kitabının kısa sürede 100. baskısını yapması bu tezin en çarpıcı örneklerindendir.
Anlaşılan Türklere çılgınlık yakışıyor.
Çılgın Türkler, altmışlı yıllarda okuma yazma bilmeyen “Köylü Mehmet Ağalar”ı Avrupa’nın dört bir yanına işçi olarak soktular. Şu anda üçüncü jenerasyonunu üretmiş olan “Köylü Mehmet Ağalar” Avrupa’nın dört köşesinde kurumsallaştılar.
Bu çılgınlar, dönerciden kebapçıya, şirketten holdinge, bakkaldan süpermarkete mescitten camiye, dernekten vakıfa, okuldan üniversiteye, sivil örgütlerden parlamentolara uzanan müthiş bir “çılgınlık” sergiliyorlar.
Bu okuma yazma bilmeyen ekmek parası için Avrupa yollarına düşen “Çılgın Türkler”in, bu günlerde okumuşlarına bakalım.
Aşağı yukarı aynı jenerasyon.
Altmışlı yıllarda ekmek parası için Avrupa yollarına düşenlerle, üniversite yollarına düşenler.
Evet! Evet! Aynı jenerasyon.
1968’de meşhur 68 kuşağı, “Kahrolsun Amerika” diye üniversite kampuslarında “çığırırken” üniversitenin adını telaffuz edemeyen “milletin efendisi” Köylü Mehmet Ağa, çoktan Münih’te, Köln’de, Berlin’de, Paris’te, Amsterdsam’da Viyana’da döviz üretmeye başlamıştı.
“Kahrolsun Amerika” söylemini 1968’lerden 2005’lere taşıyan 68 kuşağı, şimdilerde “Kahrolsun Avrupa” dese de olmuyor, demese de olmuyor.
En iyisi eski alışkanlıklarımızı devam ettirmek. “Yürümek”.
Nasıl olsa yollar yürümekle aşınmıyor.
Aşınmıyor ama yürüyenler kurumların sorumluluğunu yüklenmişse kurumlar aşınıyor. Hele hele bu yürüyenler Ankara’dan Van’a kadar yürürlerse nelerin “aşınacağını” varın siz düşünün.
68 kuşağının en dinamik insanları bugün üniversitelerimizi yönetenler. 1980 darbesinin mağdurları.
12 Eylül’ün ürettiği Anayasa’ya “hayır” diyenler.
12 Eylül darbesinin ürettiği YÖK yasasına “hayır” diyenler.
Şimdilerde en “çılgın” savunucuları oldular.
Hem de yürüyüş mesafesini Van’a kadar uzatarak.
“Çılgın Vanlılar”a gelince…
Üniversitelerden size ne?
Neden üniversite yerine medrese üretmeye çalışıyorsunuz?
Bırakın da yürüyenlerimiz “bilim” üretsinler.
“Saidi Nursi”nin üniversite kurmayı düşünmeye ne hakkı var?!
Dindar bir adamın üniversite kurmak istemesi ne demek bilmiyor musunuz?!
Din bilimleri ile müspet bilimleri bir araya getirmek isteyen bu adamın kuracağı üniversite bizim 500 üniversite arasına girmemizi nasıl sağlayabilir?
Çılgın Vanlılar!
Haberiniz olsun, biz Van’a kadar yürüyeceğiz ve tüm yanlış gidişleri düzelteceğiz.
Sayın Rektör Yücel Aşkın konusuna gelince…
E.. kardeşim, sen Türk Ceza Yasası’nı rektör tutuklamak için mi değiştirdin?
Avrupa Birliği bu demek mi?
Hapishanelerde boş yeriniz mi var?
Hergün ceza alan bir yazarı yerleştirirsiniz olur biter. Sayın Rektörü, cezası kesinleştikten sonra hapsetmek yakışıksız mı?
“Yargı da sorgulanmalıdır” yaklaşımı meşrulaşırsa bağlanacağımız “sağlam kazık” kalmıyor.