Binaların yıkılışını hepiniz defalarca görmüşsünüzdür. Belli belirsiz kederlenir insanlar. Özellikle kendi binalarının yıkılışına tanık olanlarda, hüzün daha da belirgindir.
Gelişmiş ülkelerde modern yöntemlerle kocaman binalar bir çırpıda yıkılıveriyor. Bizde ise yıkım işleri daha çok balyozlarla, yani kas gücüyle yapılıyor. Çok değil on beş yirmi yıllık binalar, sırf fazladan birkaç kat ve birkaç daire uğruna yıkılıyorlar. Güm güm balyozlarla, günlerce, kafamızı delercesine, insanlara ve binalara acı çektire çektire…
Yıkım işlerini daha çok bu işte uzmanlaşmış kişiler yaparlar. Bunlar işi götürü usulle alıp, ekip halinde yıkımı gerçekleştirirler. Yıkıcılar sürü gibi ekip oluştururlar. Hepsi birbirinin akrabasıdır. Birbirlerinin ya kardeşi, ya emmi oğlu, ya da yeğenidirler. Aralarına başkalarını sokmazlar. Çoğunun ilkokul diploması bile bulunmaz. En büyük özellikleri güçlü pazularıdır. Fazla konuşmazlar, arada sırada türkü söylerler. Dinlenmelerde birbirlerine sert ve kaba saba şakalar yaparlar. Lastik ayakkabılarıyla binaların en uç köşelerinde bile korkusuzca çalışırlar. Ha babam de babam bıkıp usanmadan defalarca balyoz sallarlar. Çalışırken hiçbir korunma önlemi almazlar. Buna rağmen yaralanmaları ya da inşaattan düşmeleri nadirdir. Yıkımdan başka hiçbir şeyden anlamazlar. Duvar örmek, fayans döşemek ya da sıva yapmak gibi incelik isteyen işleri beceremezler, bilmezler, daha da ötesi öğrenmek de istemezler. Onlar sadece yıkım işlerinde uzmanlaşmışlardır. Önlerine ne çıkarsa yıkarlar. Duvar, kolon, kiriş ya da balkon hiç fark etmez. Bir binanın yıkımı bitince, bir başka binayı yıkmaya başlarlar. Bina yıkımcılarının benzerlerini çalışma hayatının her döneminde ve her işyerinde rahatlıkla görebilirsiniz. Spor yazarları, öğretim üyeleri, doktorlar, öğretmenler ve adını sayamayacağım diğer yüzlerce meslek arasında yıkıcılara her zaman ve hemen her işyerinde rastlayabilirsiniz.
Ne kadar eğitimli, ne kadar deneyimli olursa olsun yıkıcılar hep birbirlerine benzerler. Yıkıcıların genellikle, yıkım işinden başka bir üretimleri yoktur. Ya da bir zamanlar bir miktar üretmişlerdir, hep o üretimlerinin üzerine yatarlar. Kendileri iş yapmazlar, iş yapana mani olmaya çalışırlar. Çoğunlukla gırtlaklarına kadar tembellik, yalan, riya ve sahtekarlık fesadına batmışlardır. Doktorsa vizit yapmaz, hasta bakmaz, laboratuarda çalışmaz, ameliyat yapmazlar. Çalışanı, hasta göreni, ameliyat yapanı hep küçümserler. Kendi açıklarını ona buna çamur atarak gizlemeye çalışırlar.
Meslektaşları, aralarındaki yıkıcıları önceleri ibretle izlerler. Daha sonra tembelliklerini, sahtekarlıklarını fark ederek yavaş yavaş camiadan silerler. Ancak yıkıcılar ne kadar dibe doğru gitseler de yıkıcılıklarına durmaksızın devam ederler.
Değerli meslektaşlarım, aranızdaki yıkıcıları hemen ortaya çıkarıp aranızdan ayıklayınız. Yoksa devamlı çamurlarına muhatap olursunuz. Hepinize yıkıcıları olmayan bir çalışma hayatı dilerim.