Geçen yazımızda değindiğim OTC konusunun üzerinde biraz daha durup, ilaç-OTC-reklam konularına devam etmek istiyorum.
Konuya ilgim sadece ilaç sektörü çalışanı olmamdan değil, eczacı olmamdan da kaynaklanıyor.
Bugün eczaneler kanımca temel olarak üç’e ayrılıyor:
1-Ciroları ağırlıklı olarak devlet tarafından bedeli ödenen ilaç reçetesi ile gerçekleşenler
2-Alışveriş merkezleri ya da sehirlerin alışveriş caddeleri gibi reçete ağırlığı düşük, yüksek oranda elden dermokozmetik başta olmak üzere geri ödenmeyen ürün satanlar,
3- “Semt eczanesi” dediğimiz karma eczaneler.
Her tür eczanenin farklı sorunları ve fırsatları var.
İlk grubun hastayla çok ilişkisi olduğunu söylemek mümkün değil. Temel ilişkileri SGK programı yüklü bilgisayarları ile, 2. grup, tüketene tavsiye ilişkisi yüksek, eczane metrekaresini yasal zorunluluğun çok ötesine taşımış, tezgahının önü zengin eczaneler, 3. grup, bildiğimiz alıştığımız, çocugumuzun ateşi çıkınca koşuverdiğimiz aile eczacılarımız. Yani eczaneler gelirlerini elde ettikleri ürün grubu ağırlığına göre sınıflandırılabilirler.Ürünler de; devletin bedelini ödediği ya da ödemediği ilaç, OTC ürünler, kozmetikler vb. olarak sayılabilir.
14 Mayıs Eczacılık Bayramı nedeniyle dergilerde çıkan yazıların neredeyse tümünde eczacıların ilaçta reklama karşı olunduğu belirtiliyordu.
Bu karşı duruşun temel nedeni olarak da, reklamın ilacın eczacı denetimi olmadan marketlerde satılmasının önünü açması gösteriliyordu.
Doğrudur; ilaç sadece ve sadece eczanelerde satılmalıdır.
Bu, dünyanın her yerinde böyledir.
Yani bizde olduğu gibi kalfa ya da eczacı olmayan eczane çalışanı ilaç vermez, reçete karşılamaz, sorulara yanıt vermez. Eczanede her zaman eczacı vardır, beyaz önlüğünü giymiştir, reçetesiz satılan ilaçlar için ise danışmandır.
O halde, OTC ve “ilaç”ı birbirinden ayırmak, tanımları akıl karıştırıcılıktan uzaklaştırmak gerekiyor.
Türkiye ve Avrupa için ilaç ,CTD dosyası olan, hangi dozda hangi hastalığı tedavi ettiği ve yan etkileri klinik yayınlarla kanıtlanmış, geri ödenen, doktor tarafından reçetelenen üründür.
OTC ise, içeriği, çogunlukla yıllarca kulllanımla etkisi ve yan etkisi denenmiş, tedaviye yardımcı, tedavi eder iddiası olmayan, genellikle satın alınabilir ucuzlukta, reçete edilen ya da edilmeyen, dünyanın hiçbir yerinde CTD dosyası ile izin başvurusu gerektirmeyen, düşük dozlarda etkin madde içeren ürünlerdir.
Bir de yayınlanmış çalışması olan ya da olmayan, hastalık tedavi etmek gibi bir iddiası hiç olmayan, CE belgeli olarak sınıflanan ürünler var. Standart dışı teknolojilerle üretilen deri kanserine karşı koruyucu güneş kremleri, mekanik yolla virüslerin boğazın altına inmesini önleyen soğuk algınlığının başlamasına engel olabilen ürünler gibi.
OTC ürünlerin bilimsel dayanağı olmasaydı, AB\’de böyle uydurulmuş bir kategori olmazdı. OTC sınırları belli bir kategori ise, bedelini tüketen cebinden ödüyorsa, ilgili bakanlıklardan izin alınıp pazara sunuluyorlarsa, satın alacak kişinin ne için alacağına karar vermesi konusunda bilgilenmesi gerekir, bilgi ve algı yanlış ise, eczacının uyarma sorumluluğu vardır. Yani denetimli tanıtımları mümkün kılınmalıdır.
Örneğin, prebiyotikli yoğurtlar belli durumlarda sağladıkları yararın reklamını yapabilirken, bunu yutulabilir tablet vb. hâline getiren üretici reklamını yapamıyor. Üstelik eczacılarımız çoklu etken madde içeren soğuk algınlığı ilaçlarının reklamı olacak diye itiraz ederken, reçetesi olmayana isterlerse antidepresanlar dahil pek çok ilacı veriyor ve hasta bunları ilk kez mi kullanıyor yoksa reçete tekrarı mı diye sorgulamıyor. Hatta küçük çocukların eline verilen kağıtlarda yazan ilacı dahi veriyor.
Bugün, onkoloji kongresinde domatesin içeriği ve yararları konuşuluyor. Sektörde bu alanlarda üretim yaparak, yararı tüketici ile buluşturuyor.
OTC ürünler, temel faaliyet alanı ilaç üretici ve pazarlayıcıları için, tüketici ile buluşmalarını sağlayan, kuruluş adı olan ana markaya duyulan güveni destek alanlarına taşıyan, portfolyo riskini azaltan, ilaca göre hızlı pazara verilebilen destek ürünlerdir.
Eczacılar için, bedelini devletin belli vade ve çoğu zaman gecikmelerle geri ödediği ürünlerin yanısıra nakit sattığı, böylece işletme riskini azaltan ve danışmanlıklarını gerçek anlamda kullanabildikleri ürünlerdir.
Tüketici için, hasta olmamak amacıyla ya da hastalığın ilaçla tedavisi sürecinde destek aldığı, kendini daha iyi hissedip, sağlıklı yaşamak için satın aldığı ürünlerdir.
Sorun, bunların nerede satılmaları gerektiği.
Elbette 22 bin eczanesi olan ülkemizde eczanelerde satılmalılar. Yakın geçmişte, aseton, kolonya, bebek mamaları, oje, diş macunu, kadın bezi gibi ürünlerle, eczanelerde kazanılan nakit girişleri bugün markete kaydı.
Çünkü marketler belli volum satın alma karşılığı belli indirimler alıp, rekabet nedeniyle aldıklarının bir bölümünü tüketiciye yansıtıyorlar. Eczaneler de kâr marjlarını bu ürünlerde bağımsız değerlendirip tüketiciye yansıtmayı düşünmeliler.
Bir sonraki yazımda sektörün OTC\’ye bakışını özetlemeye çalışacağım.