Uzun yıllar öncesinde, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve ABD’den Johns Hopkins Üniversitesi işbirliğinde, üreme sağlığı ve aile planlaması alanlarında ‘JHPIEGO’ adı verilen bir proje başlatıldı. Bu proje kapsamında, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerine, üreme sağlığı ve aile planlaması eğitimlerinin belirli bir program çerçevesinde standart olarak verilmesi için, 8 öncü tıp fakültesinden öğretim üyeleri için eğitimler başlatıldı. Bu öncü fakültelerden biri de benim fakültem olan, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi idi.
Bayan Lowry’yi, ‘Klinik Becerilerin Geliştirilmesi’ kursundan sonra katıldığım ikinci kurs olan ‘Eğitim Becerilerinin Geliştirilmesi’ kursunda tanıdım. Kendisi bizim eğitmenimiz idi. Aldığımız eğitimler sonunda aile planlaması ve üreme sağlığı konularında, ‘master eğitmen’ olduk. Daha sonra düzenlenen kurslarda, aramıza yeni katılacak olan öğretim üyelerine verilen eğitimleri, Elaine’nin gözetiminde, bizler gerçekleştirmeye başladık. Kurslarda, her günün sonunda, gözetmenimiz önderliğinde, o gün yapılan toplantıların değerlendirme ve eleştirmeleri yapılırdı.
Yine bir akşam, Elaine, sesimizin monotonluğundan, gruba olan hakimiyetimizin azlığından başlayıp, hemen her konuda bizleri öyle bir eleştirdi ve neredeyse hepimizi yerle bir etti. Ben dahil bir kısmımız mosmor olduk. Bir hanım arkadaşımızın gözlerinde yaşlar belirdi. Bunu gören eğitmenimiz, bugün bile aklımdan çıkmayan şu sözleri söyledi: “Siz Türk’ler, olumsuz eleştiriyi hiç sevmiyorsunuz, olumsuzluklarınızın, eksikliklerinizin ve yanlışlarınızın size söylenmesini istemiyorsunuz. Bu tarz yaklaşımlara hiç tahammülünüz yok. Bundan sonra size, sadece olumlu eleştiriler yaparak daima pembe tablolar çizeceğim. Ama, bu yaklaşım sonucu, sizler gibi düşünen bireyleri olan devletlerin ilerleme kaydettikleri hiç görülmemiştir.”
Yorum sizlerin. Bizde, ‘doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’, gibi deyimler bile vardır. Çok akıllı bilim adamlarımız vardır, buluşu ve patenti olanımız yok gibidir. Bilim alanında Nobel alanımız var mı? Hepimiz çok akıllıyızdır da, Kıbrıs savaşında kendi gemimizi batırırız. Deprem olmadan bile, müteahhitlerin yaptıkları binalar çöker. Dere ağızlarına mahalleler kurarız, sel gelir hepsini götürür. Yüz yıl öncesi teknolojiyle döşenen raylarda, hızlı trenler yürütmeye çalışırız. Kazalar olur insanlar ölür. Onay verenlere bir şeycikler olmaz. Haydi, sıkıysa eleştirin bakalım.
Biz doğruların yanında olsalar bile, negatifleri gösteren eleştirileri hiç sevmiyoruz. ‘Kral çıplak’ demek yasaktır bizde. İşte o kadar. İşini bilen memurumuz çok dürüsttür, hocalarımız çok akıllıdır, asla hata yapmazlar. İnsanımız çok çalışkandır. Kapkaççımız, hırsızımız yoktur, rüşvet alanımız hiç yoktur denildiğinde, yine bazılarımız, kıs kıs gülerek bildikleri olumsuzluklara devam edeceklerdir. Hiç kuşkunuz olmasın.
Ta ki cesur birileri, gerçekleri yazıp çizene, birileri yüksek sesle söyleyene ve bu sayede olumsuzluk ve eksiklikler düzelene kadar.
Kulakların çınlasın sevgili Elaine.