5-8 Haziran, 2007 tarihlerinde İstanbul, Zeynep Kamil Hastanesinde düzenlenen ‘Plasenta’ konulu ‘Jinekopatoloji’ kongresindeyiz. Düzenleyenler, bu yıl yirmi beşincisini yapıyoruz dediler. Şimdiye kadar bu kongrelere sıklıkla katıldım. Ancak bu kadar eski ve köklü oluşu ilk defa dikkatimi çekiyor. Arada yaz tatili olduğundan şimdi basılabiliyor.
Geriye doğru baktığımızda başlangıç yılının, 1982 olduğunu görüyoruz. Oysa bizler ulusal kongrelerimizin 1983 yılında, zamanın ‘Ankara Jinekoloji Derneği’nin başkanı, rahmetli büyüğümüz Dr. Necdet Erenus’un önderliğinde Ankara Dedeman Otelinde başladığını, daha sonra 80’li yılların sonlarında Turgay Atasü hocamız ile ivme kazandığını ve bu günlere gelindiğini bilirdik. Zeynep Kamil Hastanesi çalışanları, onlardan bile önce başlatmışlar.
Kongrelerini hiç aksatmadan, her yıl kendi hastaneleri içinde yapıyorlar. Katılım neredeyse ücretsiz. Hastane çalışanları arı gibi çalışıyorlar. Beyaz gömlekleriyle işlerinin arasında toplantılara katılıp yeniden görevlerine dönebiliyorlar.
Yaptıklarını öncelikle kendi hastanelerinin dergilerinde yayınlıyorlar. Dergilerini düzenli olarak çıkarıyorlar. Katılımcılara kongre esnasında da dağıtıyorlar.
Kongre öncesinde uygulamalı ‘Pelvik Organ Prolapsusu ve Üriner İnkontananas’, ‘Histeroskopi’, ve ‘Obstetrik Ultrasonografi’ kursları düzenlendi.
Öğleyin kumanyalarımızla asırlık ağaçların altında, dostlarla birlikte olduk. İlk günün sonunda, bir Zeynep Kamil’li olan Fatih Erkoç konseri, ertesi akşam tekne turu. Sabah bilim, akşam sosyal etkinlik. Müthiş bir dayanışma ve dostluk gördüğüm hastaneden çok olumlu duygularla ayrıldım. Bu nedenle bu kongrelere ön ayak olup başlatanları, başta başhekim olmak üzere, kongre başkanı, sevgili kardeşim Dr. Sadiye Eren’i ve tüm çalışma arkadaşlarını candan kutluyorum. Arkadaşlar, ister üniversitede ister eğitim hastanesinde, ister sağlık ocağında, nerede olursanız olun, çalıştıkça ve ürettikçe öne çıkarsınız. Yoksa bulunduğunuz kurumların içinde, odalarınızdan burnunuzu dışarı çıkarmadan ve bilim adına -hiçbir şey- yapmadan, sadece ama sadece hasta bakarak bir şeyler yaptığınızı sanırsanız, giderek bir süre sonra hem kendinizi hem de çalıştığınız kurumları gerilere götürürsünüz.
Bu tip toplantılara yabancılar ‘Alumni toplantıları’ adını veriyorlar. Öncelikle kendi hastanelerinden uzman olmuş olanlar ile halen çalışanlara yönelik olmakla beraber, diğer meslektaşların da yararlanması düşünülüyor. Bu nedenle bu türden alumni toplantılarının fiziki olanak varsa, kendi hastanelerinde, yoksa aynı şehirdeki başka mekanlarda yapılması daha mantıklı. Ancak ne yazık ki, bazı eğitim hastanelerinin olayı giderek büyüterek turistik yörelere taşımaları, hem kendilerini hem de ülkemizdeki kadın doğum disiplinindeki diğer ulusal kongrelerimizi baltalamaktan öteye geçemiyor. Üstüne üstlük destek almayı düşündükleri endüstriyi de güç durumda bırakıyor.
Ülkemizde büyük doğum hastanelerinde günde gerçekleştirilen doğum sayısı, yurt içinde ve yurt dışında, kendine büyük diyen başka hastanelerin aylık rakamlarının da üzerinde olması, onlara bu nedenle başka görevlerde yüklüyor. Uluslararası yayınları izliyoruz. Yeterli vakası olmayan hastaneler, diğer merkezlerden destek alarak araştırma ve yayınlarını çıkarabiliyor. Çok merkezli yayınlarla ancak seslerini duyurabiliyorlar.
Zeynep Kamil gibi, büyük hastanelerimizden çıkacak, çok vakalı ve prospektif ciddi klinik yayınların, özellikle perinatoloji – maternal- fetal tıp alanında, uluslararası bilime de ciddi katkıda bulunacağına ve yön vereceğine yürekten inanıyorum. Ülkemizde bu potansiyel fazlasıyla var arkadaşlar. Yeter ki iyi kullanalım.