Birleşmiş Milletlerde, olimpiyatlarda, uluslararası organizasyonlarda, ulusal ve uluslararası derneklerde, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisimizde bile işler çoğunlukla konsensus sağlanarak yapılmaya çalışılır. Başkanlık divanında, komisyonlarda, uluslararası katılımlarda, kuruluşların ve partilerin, üye sayılarıyla orantılı olarak temsil edilmeleri esası kabul görür.
Konsensus sağlanmadan, biz yaptık oldu zihniyetiyle işler kotarılmaya çalışıldığında ise neler olabildiğini sizler çok daha iyi biliyorsunuz.
Konsensus sağlanmadan yapılan, Jinekoloji Derneği Ankara Şubesi seçimleriyle ilgili olarak Medimagazin’de yazdığım yazıyla ilgili olarak, meslektaşlarımdan sözlü, yazılı, çoğunluğu görüşlerime katıldıkları şeklinde olumlu eleştiriler aldım, almaya devam ediyorum.
Arkadaşlar, aslında dün neleri düşünmüş ve neleri yazmışsam, bugün de görüşlerim değişmemiştir ve aynıdır. Özellikle, meslek odalarında ve uzmanlık dernekleri genel merkez ve şube seçimlerinde, önceden belirli kurumlar arasında görüş alınıp işleri konsensusla götürmek en demokratik ve doğru olanıdır.
‘Efendim, biz en kalabalık hastaneyiz. Biz ne dersek o olur, biz her zaman ve herkese istediğimizi yaptırırız’ zihniyetiyle hareket ederseniz, yanılırsınız. Zira büyüklük, bazen nicelikle bazen nitelikle, ancak çoğu zaman her ikisiyle birlikte ölçüldüğünde güzel anlamlar kazanır. Duyumlarımıza göre, görev dağılımı, önceden tahmin ettiğimiz gibi olmuş. Şube başkanı, ikinci başkan, sekreter ve sayman dahil olmak üzere, yöneticilerin tamamı, Zekai Tahir Burak Doğumevinden seçilivermiş.
Keşke meslektaşlar, önceden konuşup, asgari müştereklerde birleşme olgunluğunu gösterebilselerdi. Keşke Ankara Şubesi Başkanımız, seçim öncesinde tüm eğitim kurumlarıyla görüş alışverişinde bulunarak belirli konularda ve adaylarda meslektaşlarımızın konsensusunu sağlayabilmiş olsa idi. Yoksa, seçim sonuçlarında olduğu gibi, Ankara’daki tıp fakültelerini dışlasanız da, dışlamasanız da hiç umurumuzda olmaz.
Mahallede en büyük ve güçlü benim zihniyetiyle, artık önümdeki yoldan Süleyman’ı geçirmemek için yolu herkese kapattım, derseniz başkalarını da etkilemiş olursunuz. Bir ağacın bir dalını sallarsanız, az da olsa diğer dallarında, toplam olarak ağacın tamamının da etkilendiğini görüsünüz.
Hastaneler ve kurumlar aslında birer aile gibidir ve her ailede, gelinlik kızlar, evlenecek delikanlılar vardır. Annelerin babaların yanlış tutum ve davranışlarından maalesef, en çokda onlar olumsuz etkilenir.
Neyse yeri geldi, ben size iyisi mi bir fıkra anlatayım:
Zamanında Ankaralı hacı adayları Mekke’ye vardıklarında, vakit akşam olmuş. Aralarından biri, “Arkadaşlar yarın hac ibadetine başlayacağız, ben yanımda bir şişe rakı getirdim, gelin son olarak şu tepeliklerde içelim, nasılsa bundan sonra içemeyiz” demiş. Tepelere çıkmışlar bir iki derken, hepsi sarhoş olduklarında, aralarından en zom olanı “Mekke şehri, Mekke şehri gözün hacı görsün, hacı” diye naralar atmaya başlamasın mı? Gürültülere gelen Suudi polislerine yakalandıklarında ise olanlar olmuş…
Aman, Ankaralı hacılara benzemeyelim.