Geliyor, geldi gelecek derken, beklenen oldu. Hükümetin hazırladığı, “tam gün yasa tasarısı” Mecliste kabul edildi.
Doğal olarak, bir günde gelişmedi olaylar. İktidar, zaten programına koymuş. Yıllardır biliniyor. Üstüne üstlük, muhalefet partilerinin programlarında da var. şimdiye kadar yapılanlara baktığımızda, Hükümet, Sağlık Bakanlığı, konuyla ilgili verileri birer ikişer topladı. Sonunda Kanun’u Bakanlar Kurulundan geçirip, Meclisin önüne getirdi.
Peki, Kanun’a karşı çıkan hekimler, tabip odaları, uzmanlık dernekleri, tabipler birliği şimdiye kadar neler yaptı? Bir de ona bakalım.
Konuyla ilgili toplantılar yapıldı, medyaya, televizyonlara çıkılıp demeçler verildi, gazetelerde yazılar yazıldı, ilanlar çıkartıldı. Hepsi o kadar. Derneklerden, tabip odalarından kapsamlı alternatif yasa önerisi gelmedi, şöyle olsun, denilmedi. Getirilen tasarılar, bugünkü sistemin özünü, çok az değiştirecek, kısıtlı önerilerdi. Onlar da zaten, Bakanlık tarafından uygun bulunmadı.
Doğrusu şimdiye kadar izlenilen taktik, eskiden yeniçerilerin uyguladığı ‘istemezük’ ten farklı değildi.
Ben şahsen başından beri şunu savundum, -muayenehanesi olsun olmasın, tüm hekimler sabah 8, akşam 17’de hastanelerinde çalışırlar. Hasta muayene ederler, poliklinik yaparlar, hasta yatırırlar. Hastanelerinde girişim, tetkik, tıbbi ve cerrahi tedavileri uygularlar. Çalışmaları karşılığında, performans ve döner sermaye getirilerinden yararlanırlar. Akşam 17’den sonra takati kalanlar, isterlerse sabaha kadar muayenehanelerinde çalışırlar.
Ama kimse bunu istemedi. İstenilen, öyle ya da böyle, şimdiki düzenin devamıydı. İstanbul ve Ankara’da “part-time” çalışan hocaların bazıları, haftada, on beş, hatta ayda bir gün fakülteye gelip dersini verecek, pratik eğitimini yapacak, geri kalan günlerde özelde çalışacak, mesai saatlerinde muayenehanesinde hasta bakacak, fakültede olması gereken saatlerde, özel hastanede ameliyat yapacak, bundan da kimsenin haberi olmayacak. Bilenler ise, göz yumacak. Sorarım size, işler ayyuka çıktı da, üniversite idarecileri, arada bir fakültelerine uğrayan hocalara şimdiye kadar ne gibi yaptırımlarda bulundu?
Buna kimse göz yummaz arkadaşlar. Biz dönerden katkı payı almıyoruz deseniz de, bize çöpçü maaşından az para veriyorlar, deseniz de kimse göz yummaz. Sağlık Bakanı yıllardır söylüyordu. Sonunda, Sayın Başbakan da, grupta yaptığı konuşmasında, bundan açıkça bahsetti.
Yasa iptal olur mu, eski bozuk düzene yeniden dönülür mü, orasını ben bilemem. şimdiye kadar bu düzende çalışmaya alışmış olanlar, akıllıdır. Önlerinde düşünmek için bir yıl kadar, uzun bir süre var. Düşünürler ve çözümlerini bulurlar. Şirketlerini yakınlarına, genç hekimlere devrederek, gizli gizli çalışabilirler. 1979-1980 tam gün uygulamasında evindeki bir odada, eşinin, arkadaşının muayenehanesinde illegal çalışanları eskiler hatırlarlar.
Arkadaşlar, aslında olan, Anadolu’da türlü zorluklar içinde görev yapan benim tertemiz meslektaşlarıma oldu. Onlar, muayenehanesi olsun olmasın her gün aksatmadan, gece gündüz hastanelerine giderler. Kendileriyle ilgili tüm sağlık hizmetini omuzlarlar. Hastanelerinde çoğunlukla karşılık beklemeden her türlü sağlık hizmetini yapmaya çalışırlar. Poliklinik yaparlar. Hasta yatırırlar, ameliyat yaparlar. Onların şimdi bundan böyle salt evrak takibi yapan memurdan hiçbir farkı kalmadı. Hekimlik gururları, kalpleri kırıldı, onurları rencide edildi. Bundan sonra riskli hastalara nasıl yaklaşırlar. Her türlü riski göze alarak, eskiden olduğu gibi hekimlik yapmaya devam ederler mi, bilemeyiz.
Kuşkusuz, bundan sonra yasanın iptali için çalışmalar başlayacak. İş işten geçti ama, şimdiye kadar, karşı öneri ve yasa tasarısı getiremeyen kuruluşların, bari bundan sonra yeni önerilerle ortaya çıkmalarını, yeni yasa tasarılarını geliştirmelerini dilerim.
Bundan sonra, nerede olursa olsun, ister devlette ister özelde çalışan meslektaşlarımızı zor günler bekliyor. Her türlü zorluğa ve olumsuzluğa karşı hazır ve uyanık olun arkadaşlar.