Eskiden hanımlar hamamda, kabul günlerinde, erkeklerse kahvehanelerde toplanırlardı. Hanımların, en azından bir kısmı çalıştığından, kabul günleri azaldı gitti. Kahvehanelerde de, zaten sigara bile içilmediğinden, kahve kültürü yok olmasa da giderek azaldı.
Nerede toplanıp dertlenecek bu millet? Bir şeyler dinlemeli, bir şeyler söylemeli, dertleşmeli, hatta bilse de bilmese de her konuda ahkâm kesmeli. Nerede olacak bu işler? Bir araya gelip toplanacak, konuşacak zaman da yok. Şehirler çok büyüdü, yollar uzun, trafik malum. Maçlarda neredeyse sadece slogan atılıyor. Gösteriye giderseniz, gaz yemek var, cop yemek var, tutuklanıp götürülmek, hatta yaralanıp ölmek var.
En iyisi internette gezinmek. İstediğini açıp okur istediğin konuda görüş bildirip yazarsın. Karışanı da yok, görüşeni de.
Otobüste, trende, metroda. El bilgisayarı, artık cep telefonunun içine girivermiş. Herkesin eli, gözü, kulağı telefonunda. Ya internette bir yerlere bakıyor ya birilerini dinliyor. Devamlı bir şeyler okuyup, bir şeyler yazıyor. Kimsenin kimseye baktığı yok, dinlediği hiç yok.
İnterneti olmayan eski telefonlar neredeyse tarih oldu gibi.
Başparmakla yazma yarışması yapılsa, eminim birinciler hep bizden çıkar.
Telefon ya da bilgisayar, internet. Hangisi olursa olsun, nerede olursa olsun, yeni dedikodu mekânları.
Yaz babam yaz. Ama her konuda yaz. Gelene geçene, her yazı yazana sen de bir cevap ver. Günde elli konuda en az beş yüz kişiye cevap vermezsen asla olmaz.
Herkesin belli konularda bilgi birikimi vardır. Kendisiyle ilgili konularda araştırma yapması, bilgilerini ve bildiklerini, deneyimlerini meslektaşlarıyla paylaşması, diğer arkadaşlarının görüşlerini izlemesi hem doğal hem de faydalı. Zamanın varsa bu türden işlere girersin. İster sadece okursun ister hem okuyup hem cevap yazarsın.
İnternette birtakım gruplar oluşturulmuş durumda. Sınıf arkadaşları, meslektaşlar, dernek üyeleri vs…
“Facebook”, “linkedin”, “tweetter”dan -ben bilmiyorum, belki başkaları da vardır- her gün ileti ile arkadaş istekleri geliyor. Tanıdıklara evet diyorum, sonradan oraya nasıl girilecek, şifre mifre, işte onlar zor işler. Zaten zaman da yok. Şimdilik gelenleri sadece okumakla yetiniyorum.
Beğenseniz de beğenmeseniz de, sanal âlemde bu türden işler olup gidiyor.
İnternette mesaj gönderdiğin kişiyle karşı karşıya olmadığın için istediğini yazıyorsun, istediğin konuda istediğin şekilde ahkâm kesiyorsun. Nasılsa tartışma, atışma, münazara gibi anında karşıt fikirlerini alçak ya da yüksek sesle söyleyen de yok. Seni susturan, engelleyen yok. Sansür zaten çoğunlukla yok. İstediğini söyle istediğini yaz. Karşı taraf, okuyanlardan biri ya da birkaçı, hatta hepsi kırılırmış, üzülürmüş, kızarmış, kimsenin umurunda değil.
Geyik muhabbetleri, zaten çoktandır internete taşınmış durumda. Kimsenin -özellikle gençlerin- özeli, saklısı gizlisi, mahremi, kalmamış durumda. Çekilen fotoğraflar, videolar, anında internette. Adresler, telefonlar havalarda uçuşuyor.
Bütün bunların iyi tarafları da, mahzurları da, hatta kötü tarafları bile var. Çoğu zaman bir yazı ya da bir fotoğrafın internete girdikten sonra anlaşılıyor olumlu yönleri ya da olumsuzlukları. Artık geriye almak ne mümkün! Anında karşı komşuda, yan apartmanda, hatta dünyanın öbür ucunda.
Sevseniz de sevmeseniz de, girseniz de girmeseniz de, yazsanız da yazmasanız da, internet yeni dedikodu mekânımız olmuş durumda.
Sevmeyenler, bir gün severler. Girmeyenler bir gün girerler. Dikkatli olmak, karşımızdakini incitmemek kaydıyla, hepimize hayırlı olsun.