Yine uyku tutmadı. Kalkıp bir şeyler yazmak lazım. Pencereden sokağa bakıyorum. Ağaçların yaprakları hafif hafif rüzgârdan kıpırdanıyorlar. Belli belli, onlar da ayakta. Arabaların üzerinde yağmur damlacıkları. Yağmur sanki yağmak istemiş de, sonradan caymış. Belki de bulutlar buraları beğenmemiş de, yağacak başka bir yer aramaya gitmişler gibi.
Acaba gecenin bu vaktinde kimler doğum için bağrışıyor? Acaba hangi bebek daha doğmadan “Beni kurtarın, kurtarın!” diye feryat ediyor. “Sesimi duyan var mı?” diye inleyip duruyor. Hangi meslektaşım, günün bilmem kaçıncı acilinde terlemekte. Belki saatlerdir, kursağına bir lokma bile girmedi, bir yudum suyu bile içecek zamanı olmadı.
Bir ambulans sesi duyar gibi oldum. Acaba kim kalp krizi geçirdi, kim çatışmada yaralandı ya da hangi sarhoş trafik kazası yaptı da, çarptıklarıyla birlikte acile getirildi? Kimin bacağı kırıldı, kimin apandisiti patladı, kim şeker komasına girdi… Hangi bebeğin ateşi çıktı? Kim yalancıktan bayıldı, kim karısını doğradı, anasını babasını kurşunladı? Kim dayaktan, kim gazdan, kim TOMA’dan, kim sobadan zehirlendi?..
Yetişin, yetiş doktor! Serum tak, kanını al, ateşini düşür, yarayı temizle. Röntgen, tomografi anında çekilmeli, laboratuvar sonuçları dakikada vermeli…
Hemen bir şeyler yapılmalı! Ameliyat, müdahale,.. Ne bileyim, ne gerekiyorsa işte o hemen olmalı, hemen bitirilmeli!
Acilde doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları, röntgen teknisyenleri, laborantlar aportta zaten. Makine gibi, robot gibi her an hazır ve amadeler.
Zaten en önemli ve tek hasta, işte o en son gelen hastadır. İlk önce onun işleri bitirilmeli. Teşhis anında konulmalı. Ameliyat hemen yapılmalı. Hastanın acil de olsa ameliyat için riski varmış, şekeri bilmem 500’müş, önceden kalp krizi geçirmişmiş, baypas olmuşmuş, hiçbirisi önemli değil!
Ameliyathaneler mi? Hepsi boştur zaten, aletler dünden hazırdır. Hem de çalışır vaziyette!..
Ekiplerse sabahtan beri steril vaziyette bekliyorlar. Ne, kim gerekiyor? Cerrah mı, kadın-doğumcu mu, ortopedist mi, kulakçı mı, gözcü mü, yoksa ürolog ya da beyin cerrahı mı? Anestezist elde çantası, zaten ayakta hazır. Hastayı kim götürecek, personel hazır. Ameliyathane teknisyeni zebil gibi, hemşire yüz tanesi sırada bekliyor.
Pens, makas iplik, stapler, kateter, dren, sonda, oksijen. Ya ilaçlar, anestezi, uyutma, uyandırma, antibiyotik, serum hepsi elinin altında!
Ameliyatı yapacak doktor nerde be? Nerde olacak, senden önceki acilin ameliyatında! Ya teşhisi koyacak olan? Meraklanma senden önce gelen acili muayene ediyor. Anestezist de, diğerleri de hepsi dünden beri bilmem kaç saattir ayakta ve durmaksızın çalışıyorlar. Steril malzeme kaldı mı acaba? Bugün sabahtan beri, yüz otuzun üzerinde ameliyat yapılmıştı da.
Zor zanaattır bu ülkede sağlıkçı olmak!
Trafikle ilgili yanlış eğitim verilir, her gün kazalar olur. Müteahhit malzemeden çalar, hafif bir depremde bile binalarda masumlar can verir. Belediyeler dere yataklarında inşaata ruhsat verir. Her bir yeri sel basar, insanlar ölür. Sahte içki yaparlar, içenler hiç yoktan telef olur. Küçücük çocuklara bile uyuşturucu satarlar. Birileri köşeyi döner, birileri elde şırınga ölür. Alkollü direksiyona geçerler, kazalarda yüzlerce masum ölür…
Kimsenin umurunda olmaz. Kimse ceza almaz. Kimse vurulmaz, kimse dövülmez.
Devlet dairesine de, mahkemeye de, sabah gider akşama anca çıkarsın. Şirket inşaatı vaktinden beş sene sonra ancak bitirir, ses çıkarmaz, bir de teşekkür edersin.
Amma, acilde bir doktor beş dakika geç gelse, hasta ameliyata on dakika geç alınsa ya da olur a hasta ölse, vurun abalıya! Acilleri basarız, doktorları döveriz, icabında öldürürüz. Sonra da ver hepsini mahkemeye. Bunu okumuşu da yapar, cahili de.
Doktorun hâlinden, sağlıkçının derdinden ancak doktorlar anlar. Yüzde yüz adalet adaletsizliktir, derler. Resmi işlerde, bilirkişilikte, mahkemelerde, adli tıpta, Şûra’da, akla gelen gelmeyen her yerde ve her işte meslektaşlarımızın hâlinden, artık anlayalım arkadaşlar.
Ben burada asla hukuka aykırı ve kanunsuz işler yapılsın demiyorum, sadece meslektaşlarımın haklarına, hukuklarına sahip çıkılsın diyorum.
Hepsi o kadar!..