Kadın-doğum hekimlerinin ana derneği olan “Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği”nin Genel Kurul Toplantısı, 2 Kasım 2014 Pazar Günü Ankara’da yapıldı. Genel Kurul öncesinde, yönetimde olan arkadaşlara karşı, “Jinekolojide Değişim Platformu” adıyla bir grup daha ortaya çıktı. Buraya kadar olanlar çok doğal. Zira iktidarlar bir süre sonra kendi muhalefetini yaratırlar.
Uzunca bir süredir -haklı haksız-, karşılıklı suçlayıcı bir mail trafiği vardı. Çoğunu okusam da hiçbirine yorumda bulunmadım. Polemik içine girmedim.
Genel kurul, öğleyin 12.00’da başlayacak. Yurt dışından henüz akşam dönmüşüm, son olaylardan haberim bile yok. Sabah yönetim kurulu var dediler, kalktık gittik. Orada önümüzde bir de ne görelim. Yeni doğmuş, nur topu gibi iki bebeğimiz olmuş. Toplantı masasından bize el sallıyorlar.
İlki, on meslektaşımızın dernek yönetim kurulu başkanı ve denetleme kurulu üyelerine gönderdiği noterden çekmiş oldukları bir ihtarname. İkincisi ise denetleme kurulunun raporu.
İhtarnamede arkadaşlar, “İşlerinizi, tüzüğünüze ve Dernekler Kanunu’na uygun yapın, yoksa…” diyorlar. Oldu mu? Olmadı arkadaşlar!
Denetleme kurulu raporu da, “Aman, bir hatamız olmasın.” diyor. Özetle, raporda, dernek tüzüğüne göre şube genel kurullarının olağan genel kuruldan en geç iki ay öncesinde yapılması gerektiği belirtiliyor. İki ay önceden genel kurul toplantılarını yapmamış olan dört şubeniz genel kurula katılamazlar, deniliyor.
Yönetim kurulunda oturduk tartıştık, oylamada 8’e 5, katılamazlar şeklinde bir karar çıktı. Oldu mu? Olmadı arkadaşlar!
Arkadaşlar işi gücü bırakıp, tatil günü değişik yerlerden kalkıp gelmişler. Genel kurula katılamıyorlar. Oldu mu? Hem de hiç olmadı!
Delegeler divan başkanlığına beni seçtiler. Ben, yine de ilk iş olarak konuyu delegelere de anlattım. Düşünüp karar vermelerini istedim. Bu işi nasıl tatlıya bağlasak da, arkadaşlar mağdur olmasalar, genel kurula katılsalar diye çırpınıyorum. Oylamada, oy çokluğuyla katılmamaları şeklinde bir karar çıktı. Oldu mu? Olmadı arkadaşlar!
Yönetim iki yıllık faaliyetini anlattı. Arkadan denetleme kurulu raporu okundu. Özetle denetleme kurulu, bazı şube delegelerinin genel kurula neden alınmamaları gerektiğini bir kez daha anlattı. Hatta ne yönetim kurulunda ne de genel kurulda bu konuda oylama dahi yapılmaması gerektiği vurgulandı.
Ben zaten bu kez yönetim kuruluna aday bile olmadım. Maalesef, iki yanlış bir doğru etmiyor. Noter kanalıyla ihtarname gönderen arkadaşlar, bunu yine kendi meslek derneklerine gönderiyorlar! Kendileri yine aynı derneğin yönetimine gelmek istiyorlar! Bunun izahını ben yapamıyorum. Biz Ankara Şubesi olarak bunu çok acı şekilde yaşadık. Olay mahkemelere gittiğimizle kaldı. Dostlar, meslektaşlar, hiç yoktan birbirine kırıldı.
Bu genel kurulda iyi gelişmeler de olmadı değil. Örneğin; bundan sonra, yönetim kurulu üyeliği ardışık olarak en çok üç kez ve genel başkanlık bir kez yapılabilecek. İstanbul’da her iki yakada çok fazla meslektaşımız var. Aylık toplantılar çoğunluk Avrupa Yakası’nda yapılıyor, karşı yakadaki arkadaşların devamlı yakınmaları oluyordu. Bu nedenle iki şubemiz olsun denildi.
Arkadaşlar! Dinlerde mezhepler, ülkelerde partiler, dernekler hep iktidar olmak arzusu nedeniyle ortaya çıkmıştır. Hatta Birinci Dünya Savaşı sonrası Ürdün devleti bile, iktidar kavgasının bir ürünüdür. Ülkeler savaşır, garibanlar ölür. Ülkeler bölünür, birileri iktidar olur.
Her görüşe, katılsam da katılmasam da saygı duyuyorum. Her görüşteki meslektaşımı aklıselime davet ediyorum. Devir kavga değil, birlik beraberlik devridir. Koca bir ülke bölünmeye çalışılıyor. Haberiniz var mı?