Her ne kadar muhteviyatlarında, eksiklikleri telafi edeceğine inandığım fikirlerimi beyan etmiş olsam da, gerek makalelerimde, kitaplarımda, konferanslarımda ve gerekse televizyon programlarımda üzerinde durduğum hususlarla ilgili olarak, çeşitli yollarla aldığım eleştiriler ve geri bildirimler ışığında, sağlık sistemi, eğitim ve öğretim problemlerinin tespiti yanında, çözüm formüllerinin de talep edilmesi bu makaleyi yazmamı zorunlu kılmıştır. Çok fazla teferruata girmeden, bu konularla ilgili çözüm yollarından bahsetmek istiyorum.
İlk etapta, bölük pörçük olarak sürdürülmeye çalışılan, her gün bir yerine yeni bir yama iliştirmeye gayret ettiğimiz sağlik sistemimiz için model bir modern sistemin baz alınması şarttır.
Dünyayı yeniden keşfetme gayretlerine girmeden, İsviçre, Almanya, Fransa, İngiltere veya Amerika Birleşik Devletleri sağlık modellerinden birini tercih edip, bazı küçük modifikasyonlarla ülkemize adapte edilmesi en makul yöntemdir.
Ancak, hekimi ve sağlık personelini Amerikan standardında çalıştırıp, yaşam kalitesi ve maaşa sıra gelince, emeklilik dâhil, Afrika metodunu tercih etmek ile randıman alınamayacağı gibi, bu insanları aptal yerine koymak olur. Taklitçilikten ziyade, üniversiter sistemimizin yapılanmasında, idamesinde, akademik kadroların oluşturulmasında, unvan ve makamların tevdi edilmesinde de yine aynı ilkelere başvurulmalıdır.
Tıpta Uzmanlık Sınavı’na yarış atı hazırlamak yerine, topluma gerçek manada pratisyen hekim yetiştirilmeli, uzmanlık alanları ve kadroları, ülke ihtiyaçlarına ve belli kriterlere göre saptanmalı ve dağılım yapılmalı, bir hekimin bir günde muayene edebileceği hasta sayısı, bazı özel durumlar hariç, en çok yirmi ile sınırlandırılmalı, aciliyeti olmadığı hâlde Acil’leri meşgul ederek, hakiki acil vakaların hakkına tecavüz eden hastaların sağlık giderleri kendilerine ödettirilmeli, sağlık personeline şiddet uygulayanları ve birinci derece yakınları SGK kapsamı dışına alınmalı, hekim ve sağlık personeli düşmanlığını körükleyici haber ve girişimler engellenmeli, komplikasyonlar için tazminat yolu kapatılmalı, diğer tazminat davalarından kurumları sorumlu tutulmalı, rücu işlemine son verilmeli, şahsi tazminatlar makul çerçevelere çekilmeli, her ne surette olursa olsun eş durumuna riayet edilmeli, mecburi hizmet süresi rasyonel bir müddete çekilmeli, mecburi hizmet sonrası sağlık personeline her türlü kolaylık sağlanmalı, birinci basamak sağlık hizmetleri kuralları yeniden belirlenmeli ve bunlara kesinlikle riayet edilmeli, ihtisas kaidelerine saygı gösterilmeli, ucuz uzmanlık belgesi dağıtılmamalı, muayenehaneler için makul düzenlemeler getirilmeli, insanların özel muayene hak ve talepleri dikkate alınmalı, sağlık personeline yıpranma payı ve vergi indirimi getirilmeli, hasta memnuniyeti araştırmaları yanında, sağlık personeli memnuniyeti anketleri de yapılmalı ve bazı özel hastanelerde meslektaşlarımızın kürek mahkûmu gibi çalıştırılmasının önüne geçilmelidir.
Akademisyenlerin, üniversitelerin ve tıp fakültelerinin sayıları azaltılmalı, kaliteleri yükseltilmelidir. Akademisyenlerin akademik faaliyetlerinin sürekli olması için gerekli tedbirler alınmalı, hakiki manada bilime katkısı olmayanların unvanlarının kullanımına müsaade edilmemeli, periyodik olarak profesörler dâhil, tüm akademisyenler ilmi kurallarla değerlendirilmeye tabi tutulmalı, uluslararası ilmi standartları sağlayamamış, kafi miktarda akademisyen kadrosu bulunmayan üniversite ve tıp fakültelerinin faaliyetleri sonlandırılmalı ya da belli oranda kısıtlanmalı, üniversiteler dışından akademik unvan kazanımının ve kullanımının yolu kapatılmalı, doktora, doçentlik ve profesörlük kuralları yeniden gözden geçirilerek, özellikle jürilerin belirlenmesinde çok sıkı ilmi kriterler getirilmeli, medyatik tıp kat’iyyetle engellenmeli, tıp eğitimi almayanların sağlık ile ilgili icra-i sanatta bulunmaları ve beyanat vermeleri yasaklanmalı, şarlatanlık ve mütetabbibliğin önüne geçilmeli, toplum nezdinde maalesef düşman olarak gösterilmeye çalışılan günümüz hekimine en az kırk yıl evvelki bir tıbbiyelinin sahip olduğu itibar kazandırılmalı, tıp fakültelerine öğrenci alımında adil davranılmalı, adı sanı duyulmamış fason kurum ve kuruluşlardan, gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından yatay geçiş adı altında, alın teri ve toplum vicdanını zedeleyecek uygulamalara müsaade edilmemelidir.
Aslında bu hususlarda yazacak daha çok şey var ama, şimdilik bu kadar ile iktifa edelim.
Müteharris ve müşteki kalemimden sızan göz yaşlarının feryadı olan bir başka güngörmemiş Hicran rubaisi ile sözlerimizi bağlayalım.
ÜRYÂN İSTERİM
(Failatün, failatün, failatün, failün)
Terk edip dünyayı candan, canı Canan isterim.
Vuslatın hasret yolunda, canı kurban isterim.
Nevbahardan katre oldum, amma umman isterim,
Mâsivadan sıyrılıp, hep Yâri üryân isterim.