Cinsel suçlarda çocuk ruh sağlığını değerlendirmenin ne kadar önemli olduğunu öğrenmeyen kalmadı. Ama bazen de öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki. Birkaç örnekle konuyu paylaşmak istiyorum.
Kız 14 yaşında, 17 yaşında sevgilisi var. Buluşup görüştüklerini aile öğrendiğinde onay vermiyor. Erkek arkadaşı ile zaman geçirmemesi için bazen baskı düzeyine ulaşacak şekilde telkinde bulunuyorlar. Kız, arkadaşına haber uçurup, ev ortamında ne kadar bunaldığını, ailesinin onunla ilişkisine engel olmaya çalıştıklarını anlatıyor ve kendisini kaçırmasını istiyor. Oğlan da bunu yapıyor. İlk yalnız kaldıklarında da cinsel birliktelik yaşıyorlar. Cinsel beraberlik yaşadıklarının bilinmesi halinde, kızın ailesinin olaya rıza göstereceği düşünülüyor. Ailenin, kızının oğlana olan ilgisini bildiğinden onunla kaçtığını tahmin etmeleri zor olmuyor. Hemen şikâyet edip yerlerini buluyorlar. Sonra yargı süreci başlıyor. Bu süreçte aile, kızlarına yaptığının ne kötü bir şey olduğunu olanca ağırlığıyla hissettiriyor. Kız yemeden içmeden kesiliyor, yataklara düşüyor, doktorlara götürülüyor, hatta intihar girişiminde bulunuyor. Ruh sağlığının bozulduğu gözleniyor. Aradan 3-5 ay geçmesine rağmen durumunda değişiklik olmuyor. Kızın ruh sağlığındaki bozulmanın kaynağı nedir sizce?
Bir örnek daha; 14 yaşını bitirip 15 yaşı içinde bulunan kız çocuğu için Mahkeme tarafından, 2 ay önce maruz kaldığı cinsel istismar iddiası nedeniyle “beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığı” soruluyor. Kızımız, babanın, hem anneye hem kızına şiddet uyguladığı bir ailede yaşıyor. İlköğretim 8. sınıfı bitirmiş, liseye annesi babası yollamamış. İddia olunan olay öncesinde de ailesiyle bir takım problemleri var. Evden kaçmaları okuldan eve gelmemeler, geç gelmeler vb. Okulun rehberlik ve araştırma birimince de bir çocuk psikiyatrına yönlendirilmiş, ama gitmemişler. İddia olunan olay günü, kızı markete gönderiyorlar, yolda erkek arkadaşıyla karşılaşıyor, karşılıklı telefonla nasıl iletişim kuracaklarını planlıyorlar, gecikmeli olarak eve gittiğinde annesi geç kaldığı için dövmeye başlıyor. Kızımız daha fazla dayak yememek için kaçıyor. Parkta erkek arkadaşı ile buluşuyor. Akşam olduğunda arkadaşı seni eve bırakayım diyor, kız gitmek istemiyor. Erkek arkadaşı, kendisini sokakta bırakamıyor. Hava iyice soğuyunca birlikte oğlanın bir tanıdığının boş evine gidiyorlar. Orada sabahlıyorlar. Ailenin kendilerini bulması zor olmuyor. “Arkadaşımın suçu yok”, bana bir şey yapmadı demesine rağmen inandıramıyor, dosdoğru karakola. Esasen, aile içinde yaşanan bir çocuk istismar ve ihmali vardır. Kızımız, evde bulamadığı sevgiyi, değişik yollarla bulmaya çalışmaktadır. Böyle bir olgunun genital muayeneye tabi tutulması bile istismardır aslında. Sonuç olarak, küçüğün ruh sağlığı ve ruhsal gelişimini normal olarak değerlendirmek mümkün mü? Öncesi bir yana 2 aydır evde bu olay konuşulup kız suçlanıyor. Kurum kurum dolaştırılıyor. Ruh sağlığında bozulma, şüphelinin eylemiyle mi ilişkili sizce? Çocuk koruma ve sosyal birimlerin yaygınlaşmadığı ülkemizde, bunun gibi, ana, baba ve toplumsal istismarların faturası da küçüklerin sevdiği ya da sevdiğini sandığı kişilere çıkabilmektedir.
Kimi kez 15 yaşında veya daha küçük kızlar, düğün dernek yapılarak dini nikâhla evlendiriliyor. Üzerinden 2 yıl geçiyor. Derken iki aile arasında anlaşmazlık çıkıyor. Kızı aldıkları gibi kendi evlerine, oradan karakola… Reşit olmayan mağdurenin alıkonulduğu ve cinsel suç işlenildiği iddia ediliyor. Doktor faslı başlıyor. Bu arada, evlenirken de ne olduğunu anlamamış olan kızcağızın kafası karma karışık. Bu çocuklar, bir yandan kişilik gelişimleri kesintiye uğrarken diğer yandan erişkin rolünü üstlenmek zorunda kalıyorlar. Ruh sağlığının bozulmaması mümkün değil. Kızın ruh sağlığındaki bozulmanın sorumlusu kimdir sizce?
Bu tür olgular, TCK 102/5 ve 103/6 fıkraları açısından “beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığı” karşımıza geliyor. Yargı, belli bir olay için, ak ya da kara, var ya da yok gibi net karar istiyor. Bozulmamıştır demek mümkün değil. Bu tür olgularda, kişinin ruh sağlığındaki bozulmanın kaynağı ya da neden sonuç ilişkisi hakkında görüş beyan edilmesi gerektiği kanısındayım. Biz adli tıp uzmanları ruhsal değerlendirme konusunda, mutlaka psikiyatri ve/veya çocuk psikiyatri uzmanlarından destek alıyoruz. Meslektaşlarımızın, yaptıkları ayrıntılı değerlendirme ve incelemeler sonucu, kişinin ruh sağlığındaki bozulmanın kaynağı ya da neden sonuç ilişkisi hakkında da görüş belirtmelerinin yararlı olacağı kanısındayım.
6
önceki yazı