Üniversitelerde uygulama ve araştırma merkezi (hastanesi) kurulması 2547 sayılı Yasa’nın 7/d maddesinin 2. fıkrasına (“Yükseköğretim Kurumları içinde bölüm, ana bilim ve ana sanat dalları ile uygulama ve araştırma merkezleri açılması, birleştirilmesi ve kapatılması, … doğrudan veya üniversiteden gelecek öneriler üzerine karar vermek”) dayanarak kurulmakta ve yönetmelikleri hazırlanmaktadır. Bu merkezlerin kurulması zorunlu değildir ve hazırlanan yönetmeliklerde birbirinden çok farklı olabilmektedir. Başhekimin atanması, yönetim kurulunun oluşturulması, başhekimin ve yönetimin yetki ve görevleri her üniversitede farklı olabilmektedir. Bir üniversitede sağlık alanında uygulama ve araştırma merkezi kurmak kulağa hoş gelmekte ve tıp fakültesinde işlevlerin ve hizmetlerin büyüklüğü ve görev paylaşımının getireceği rahatlık göz önüne alındığında teoride doğru görünmektedir. Ancak uygulamaların standart olmaması, zaman zaman tıp fakültesi ile uygulama ve araştırma merkezi (hastanesi) nin farklı kurumlar olarak değerlendirilmesi ve başhekim ve yönetim kurulu atamalarındaki bazı uygulamalar özellikle yeni kurulan veya gelişmekte olan tıp fakültelerinde ciddi sorunlara yol açabilmekte, çalışmaların durmasına veya aksamasına neden olabilmektedir. Tıp fakültelerinin mezuniyet öncesi, mezuniyet sonrası, akademik ve sürekli eğitimi ağırlıklı olarak hastanede verilmektedir. Hastane tıp fakültesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak pek çok örneklerde görüldüğü gibi araştırma ve uygulama hastanelerinin başhekimleri, başhekim yardımcıları, diğer yöneticileri, yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tıp fakültelerinin isteği, iradesi ve hatta bilgisi dışında rektörlüklerce oluşturulmakta ve hastane yönetimi tıp eğitim ve öğretimini ikinci plana atarak, dışlayarak hastanecilik hizmetleri ve kâr-zarar üzerine odaklanmaktadır. Özellikle çoğu üniversite hastanesinin ciddi mali ve kadro sorunu yaşadığı ve zarar ettiği günümüzde hastane yönetimlerinin kendi hastanelerini ticari anlamda işletmek ve zarar etmemek üzere yoğunlaşmaları anlaşılabilir bir durumdur. Eğitim-öğretim ve bilimsel çalışmalar hizmeti ise kâr etmez, ticari hedefi yoktur. Bunun yanı sıra bazı örneklerde de görüldüğü gibi başhekimlik atanma şeklinden dolayı tıp dekanları ve başhekimler arasında istifalara varan sorunlar, çatışmalar yaşanabilmekte ve ayrılmaz bir bütün olması gereken tıp fakülteleri ve uygulama araştırma hastaneleri birbirlerinden kopmaktadır. Birkaç tıp fakültesi başhekim seçiminde dekana yetki vererek veya dekan yardımcısını başhekim yaparak bu soruna çare bulmaya çalışmıştır. Ancak bunların sayısı çok azdır.
Tıp fakültesi eğitim ve uygulamaları için sürekli hastane gereksinimi duyması, burada yapılan çalışmaların ve hizmetlerin eğitimin bir parçası olması ve kârlılık amaçlamayan çalışmaları nedeniyle başka hastane kiralama veya başka binalarda hizmet yapma tıp fakültesinin anlamına, felsefesine uygun değildir ve eğitim-öğretim ve sağlık hizmetlerinin kaliteli ve yüksek nitelikli olarak yürütülmesinde ciddi sorunlar çıkması, çatışmalar yaşanması kaçınılmazdır. Tüm bunların ötesinde tıp fakültesi eğitimi hastanecilik işletmeciliği ve kâr etme hedefi tarafından boğulup yutulursa ülkenin sağlık alanında geleceği de tehlikeye girer. Nitelikli doktor, uzman, akademisyen yetişmez, bilimsel çalışmalar ortadan kalkar.
En kötü olasılıklar düşünülerek tıp fakültesi ve “farklı bir birim olarak” uygulama ve araştırma hastaneleri ayrımı sorunu sorunlar daha fazla büyümeden ve çatışmalar derinleşmeden gözden geçirilmeli, uygulama ve araştırma merkezleri hangi birim tarafından kullanılacaksa o birimin adı altında ve bünyesi içinde yer almalı (tıp fakültesi uygulama ve araştırma hastanesi şeklinde), başhekimlik ve hastane yönetimi atamalarında tıp fakültesinin görüşü belirleyici olmalı ve faaliyetlerini tıp fakültesi eğitimi-öğretimi ve bilimsel-sağlık çalışmaları odaklı olarak sürdürmelidir.
Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle.