Yazılarımı izleyenler “dışarıdan bakınca” yaklaşımını sık kullandığımı bilirler. Dışarıdan ülkeme bakıp karşılaştırmalar ve örneklemeler yaparak değerlendirmeyi bir tercih olarak düşündüm. Bazen insan düşüncesini ve söylemlerini sınırlandırabilen bu yaklaşım ne yazık ki bazıları için tamamen dışarıdan öylece bakar gibi bakmaya dönüştü. Korku mu? Korku bir refleks, ama insancıl değil ve geleceği olumlulaştırmaz.
Ancak, dışarıdan “bilimsel ve akılcı” bakınca, bu yöntem son derece yararlı olabiliyor. İnsana daha geniş ve objektif değerlendirme, yaşanılan ülkenin yasaklarından, şartlanmışlıklarından, psiko-sosyal baskılardan, yalanlardan bir nebze de olsa uzaklaşıp dünyanın eşsiz deneyimlerinden yararlanabilme ve bütün çıplaklığıyla görme fırsatı sunuyor.
Konumunuz gereği, doğal olarak öncelikle sağlık sistemlerine ve uygulamalara bakıyorsunuz.
Sağlık sistemi denince; sağlığın finansmanından, kaynakların dağılımı ve paylaşımından, ilgili aktörlerin, paydaşların nitelikleri, görevleri ve yetkilerinden, uygulama, değerlendirme ve denetimden söz etmek gerekiyor. Her başlıkla ilgili çok sayıda sayısal veri, istatistik ve anketler incelenebilir, ancak önemli olan ülkelerin ve yönetimlerin sağlık kavramına nasıl baktığıdır: Sağlık, sağlıklı yaşam sosyal bir devlette bir “insan hakkı” mıdır, yoksa ticari bir kavram ve ticari kuralların geçerli olduğu bir “sektör”müdür? Bakış açısına göre sağlık sistemi şekillendirilir, uygulanır. Sayılar, niyetler, söylemler tek başına bir şey ifade etmez. Örneğin; bir hekim tarafından günde beş yüz reçeteye imza atılması mükemmel bir hasta bakımı performansının göstergesi midir?
Reel hayatta sağlık sisteminde en önemli faktörlerden biri sağlığın finansmanıdır. Genel olarak sağlık sisteminin finansmanı ya genel bütçeden ya sosyal sağlık sigortasından ya özel sağlık sigortasından ya vakıflar ve yardımlardan ya da paket dışı özel ödemelerden sağlanmaktadır. Pek çok ülke bu kaynakların değişik oranda kullanıldığı sistemleri uygulamaktadır. Örneğin; Belçika’da “Bismarkian” tip sağlık sistemi vardır. Belçika Sosyal Güvenlik Sistemi’nin yanı sıra sağlık sigorta fonları (mutuelle) ve hastane fonları (mutueliteit) mevcuttur. Tüm Belçika vatandaşları ve bu ülkede geçici veya kalıcı oturma izni olan yabancılar sağlık sistemleri kapsamındadır. Tüm sağlık hizmetleri ve ilaçlar yüzde 100 devlet veya fonlar tarafından karşılanır. Özel doktor ve hastane seçimi için de alternatifler vardır. Her vatandaşa ve Belçika’da oturan yabancılara kredi kartlarına benzer “SIS card” denilen bir kart verilir ve bu kartların uluslararası geçerliliği vardır. Almanya’da ve Avusturya’da da benzer sistem uygulanır. İngiltere, Portekiz, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde genel vergilerden ve genel bütçeden uygulanan ulusal sağlık sistemi uygulanmaktadır. Özel finansmanın büyük ağırlık taşıdığı sağlık sisteminin uygulandığı ülkelere en önemli örnek Amerika Birleşik Devletleri’dir. Bu ülkede bile devletin desteklediği biri yaşlılar ve engelliler, diğeri de yoksullar için olmak üzere iki sağlık sigortası vardır. Son yapılan sağlık reformu ile devlet sigortalarının kapsamı ve ağırlığı arttırılmıştır. Halkın sağlık hizmetleri için katkı payı ödediği sistemlerde de değişik katkı payı ödeme yöntemleri uygulanmaktadır. Sağlık hizmetlerine katkı payı oranlarının ülkelere bakıldığında ülke zenginleştikçe azaldığı görülmektedir. Yoksul ülkelerin önemli bir kısmında yüksek katkı oranları ve doğal olarak yüksek sağlık sorunları mevcuttur. Ekonomik kriz ortamlarında ya da sınırsız kazanç arzularının çılgınca zirve yaptığı zamanlarda gözler hemen sağlık alanına dönmekte, devlet desteği tartışılmakta ve aynı zamanda sağlık alanı birdenbire tatlı ve sürekli kâr getiren ticari sağlık sektörüne dönüştürülme çabalarına girişilmektedir.
Ülkeme dışarıdan bakıldığında, istihdam statülü ve yoksullara tam devlet destekli ve tamamen ücretsiz bir biçimden gelir temelli bir biçime dönüşülmekte olduğu rahatlıkla görülüyor. Eski aktörlere özel sigorta ve özel hastanecilik güçlü ve etkin bir biçimde katılmış durumda. Kamu Hastaneleri Birlikleri uygulamaları, esnek ve hastanenin tipine göre oranları değişen katkı payı zorunluluğu, kamu sağlık sistemi dışında bir hasta grubu oluşmakta oluşu, performans uygulamaları, ilaçta katkı payları, ödemesi olmayan ilaç listelerinin gittikçe kabarıklaşması bu fotoğrafı açıklıkla gösteriyor.
Fotoğraf deyince aklıma geldi. Şu an Türkçe’ye çevrilmiş bir kitabı da bulunan Hollandalı fotoğrafçı yazar Peter Edel’in 2012’de yayımlanmış “De diepte van de Bosphorus” kitabını okuyorum. “Dışarıdan bakınca” tanımına cuk oturuyor. Katılırsınız ya da katılmazsınız, ancak altının çizilmesi gerekli bölümler çok fazla ve değerli bir Türkiye fotoğrafı çekilmiş. Avrupalı bir bakışla, Avrupa’nın artık nasıl bakmaya başladığını görüyorsunuz. Avrupalının yalnızca gülen suratları görmediğini, görünenin ötesini ciddiyetle araştırdığını, demokrasi treninin hedefini, yeni Osmanlıcılığı, adalet ve insan haklarını sorguladığını ve hatta yeni alternatifler aradığını okuyorsunuz. Bana göre herkesin okumasında fayda var. Malum günümüzde dünya çok küçüldü, dengeler her an değişebiliyor. Özellikle ekonomisi, dış işleri bağımlı, iç işleri çok karışık ülkelerde…