2013 yılı Ekim ayının sonlarındayız.
İstanbul 20, Adana 25⁰C. Meteoroloji uzmanlarına göre havalar daha da ısınacakmış. Son zamanlarda “Sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde.” cümlesini sıkça duyuyoruz. Sevinmeli miyiz, yoksa mangal yapmak yerine kendimiz mi mangallık olacağız?
Bilim adamları, küresel ısınmanın derecesini değerlendirmek için yıllık değişimlere değil, 30 yıllık ısı farklılıklarına bakmaktadır. Ancak yaşamımız süresince biz bile ısı artışını hissedebiliyoruz.
Dünya Yaban Hayatı Koruma Fonu (WWF)’nun raporuna göre, Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de 40⁰C sıcaklık mevsim normalleri olacak ve tarım alanlarının yüzde 40’ı kuruyacak. Ülkemiz bu yüzyılın başında 0,5-1,5 arasında, yüzyılın sonunda 2-5⁰C ısınacak. İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsünün hazırladığı bir senaryoya göre, küresel ısınma aynı şekilde devam ederse 2070 yılında yaşanan sıcaklıkların 6⁰C’ye kadar artacağı ve ekosistemin değişeceği, canlı türlerinin yok olma tehlikesi yaşayacağı öngörülüyor. Artışın yalnızca 2⁰C’lik olacağını söyleyenlerin yanı sıra artışın 11⁰C olacağını iddia eden bilim adamları da var. Sonuç olarak, ısı artışının olacağı kesin.
Bu 6⁰C’lik artış ne anlama gelmektedir; 251 milyon yıl önce birkaç on yıl içinde 6⁰C’lik ısı yükselmesinin büyük patlamalara neden olduğu, ekosistemin değiştiği ve doğa felaketleriyle beraber canlıların yüzde 90’ının yok olduğu değerlendirilmektedir. 6⁰C’lik artış dünyayı değiştirecektir. Yağmur ve kar yağışlarının doğal ve adil olmadığını, kuraklık ve sellerin artık sıradan olaylar haline geldiğini gözlemleyebiliyoruz.
Colorado’da aşırı yağışlarla nehrin sularının 50 santimetre yükselmesi gibi, ülkemiz nehirlerinde, İstanbul derelerinde de sular yükselmekte. Selin alacağı tek şehir Çarşamba değil artık.
Önümüzdeki 200 yıl içinde deniz seviyesinin 70-80 metre yükseleceği, 15-50 yıl içinde İstanbul’da deniz seviyesinin ciddi anlamda yükselip İstanbul’a ciddi zarar vereceği bilim adamları tarafından veriler ve iklim modelleri çalışmalarıyla öngörülüyor.
Türkiye, 2006 Aralık ayında alması gereken yağışın sadece yüzde 25’ini alabildi. İlgililer, günümüzdeki yağış oranının yeterli olmadığını söylüyor. Yağmur ve kara ne oldu? Hava kirliliğini biz hissetmemiş gibi yapsak da arabalar hissediyor, sürekli kirleniyor ve hatta sabah kalktığımızda üzerlerinin çamurla kaplandığını görüyoruz. Biz ise bu tozu soluyoruz.
Dünya Sağlık Örgütünün 14 Mart’ta yayımladığı Avrupa Sağlık Raporu’na göre, Türkiye hava kirliliğinde Avrupa Birliği Ülkeleri, Rusya, Türkmenistan gibi 53 ülke arasında ilk sırada bulunyor. Havada bulunan partikül ortalamasında Avrupa ortalaması metreküpte 26 mikrogram/m3, Türkiye ortalaması ise 61 mikrogram/m3. KYOTO Protokolü ekinde yayımlanan ölçümlere göre Türkiye karbondioksit salınımı ve emisyon artış hızında OECD ülkeleri arasında en yüksek ülke. 1990 yılında atmosfere yıllık olarak 200 milyon ton karbondioksit bırakırken, bu salım 2004 yılında yaklaşık 350 milyon tona yükseldi. Türkiye’de 2010 yılında ise bu miktar 400 milyon tonları aştı. Ülkemizin “su zengini bir ülke olmadığını” ve “ gerekli tedbirler alınmazsa yakın gelecekte su problemi yaşamaya aday bir ülke” olabileceğini Orman ve Su işleri Bakanı ve İçişleri Bakanı ile pek çok uzman dile getiriyor (1).
Pek çok göl kurudu. Sınırları aşan nehirlerin niteliği ve kullanımı konusunda ciddi sorunlar var. Büyük bir su potansiyeline sahip olan ülkemizde düzensiz kentleşme ve endüstrileşme sonucu su kirliliği hızla yayılma gösteriyor. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının “Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Envanteri Değerlendirme Raporu, Ankara, 2012”ye göre ülkemizde 33 ilde hava kirliliği, 23 ilde atıklar, 22 ilde su kirliliğinin birincil derecede çevre sorunlarının olduğu belirtiliyor. Farlı görüşler olsa da, ülkemizin ciddi oranda orman alanını kaybettiği, çok fazla orman yangını çıktığı, ormanlık ve yeşil alanların vasıflarını yitirdiği, binalaşmanın, betonlaşmanın, çarpık kentleşmenin kontrol edilemez, geri dönülemez boyutlara ulaştığı iddialarının güncel tanıklıklarımızla dikkate alınması gerektiğini görüyoruz.
İklim değişikliklerinin pek çok sağlık sorunu yarattığını bildiren çok sayıda bilimsel bulgu, araştırma ve rapor mevcut. Yale Üniversitesinin 2012 Dünya Çevre Endeksi’nde Türkiye 132 ülke arasında 109. oldu. 2012 yılında aynı endekse göre 163 ülke arasında 77. iken, iki yılda (daha az sayıda ülke arasında değerlendirilmesine karşın) 32 sıra geriledi. Türkiye’de 2010 yılı itibarıyla enerji tüketiminin yüzde 89,30’u fosil yakıtlar (Kaynak: ETKB) ve ülkemizin nüfus artış hızı 2012’de binde 12 oranıyla halen diğer OECD üyesi ülkelerden, gelişmiş ülkelerden ve geçiş dönemindeki ülkelerden daha yüksek.
Peki, ülkemizde görünüm bu şekilde de, diğer ülkelerde, dünyada nasıl?
27 Eylül 2013’te çevre konusunda en önemi uluslararası çalışma grubu olan UN Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin 5. Değerlendirme raporu açıklandı. Bilim adamları, bir dönüm noktası oluşturan raporda insanların 1950’lerden beri küresel ısınmada “baskın etken” olduğunun yüzde 95 oranında kesin olduğunu söylüyor. Raporda önemli noktalar hava, okyanus ve küresel ısınmanın kesin olmasıdır. Panel, sera gazının emisyonlarındaki artışın iklim sisteminin her alanında daha fazla ısınma ve değişikliklere neden olduğu konusunda ciddi uyarılarda bulunmaktadır. Bu değişim, sera gazı emisyonlarında önemli ve sürekli indirimler gerektirmektedir.
Raporda ayrıca küresel ısınma, okyanuslar, deniz seviyeleri, ekosistem değişimleri, CO2 emisyonları gibi çok yönlü çevre sorunları konusunda bilimsel kanıtlar ve sonuçları da sunulmaktadır.
BBC News sitesinde yayımlanan konu ile ilgili haber şimdilik 2 bin 158 kez yorumlanmış durumda. Ülkemizde ise bildiğim kadarı ile genel kamuoyunun hiç bilgisi yok. Akademisyenlerin, medyanın, konu ile ilgili ilgili kişi ve kurumların ya bilgisi ya da ilgisi yok. Sadece bir gazetede küçük bir haber ve aynı gazetede bir yazı yer almış.
Özellikle çevre felaketlerinden ve küresel ısınmadan birincil derecede etkilenecek ülkemizde kıyametin kopmasını beklerdim.
Acaba, nasıl olsa 50 yıl daha yaşamayacağız diye mi düşünüyoruz?
Ya çocuklarımız, ya ülkemizin geleceği?..
Gelecek yazımda bu rapordan, sera gazlarından, küresel ısınmadan, ülkemizle ilgili resmi ve özel raporlardan, alternatif enerji kaynaklarından ve çevre sorunları ve çözüm alternatiflerinden söz edeceğim.
Aslında herkes az çok biliyor ama…
Saygılarımla.
1. http://www.haberler.com/bakan-eroglu-turkiye-yakin-gelecekte-su-problemi-9121483-haberi/