Ülkemizde ve yakın bölgelerde yaşanan akılla, insani ve etik değerlerle, bilimsel düşünceyle bağdaşmayan gelişmelere ve gelecek için öngörülebilen felaketlere tanık oldukça kaygı duymamak, üzülmemek imkânsız -belki de sorun yalnızca tanıklık yapmakta-
Uygarlıkların, kültürlerin, filozofların, bilim adamlarının, güzel insanların anası Anadolu gözyaşlarına boğulmuştur mutlaka. Anadolu insanlık tarihi ve uygarlıklar yönünden son derece önemli bir coğrafyadır ve önemli göçlere tanıklık etmiş, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Çatalhöyük, Çayönü, Hacılar, Göbekli Tepe ve Yumuktepe bu uygarlıklardan bazılarının ilk yerleşim yerleri olmuştur. Tarih deyince aklımıza nedense yalnızca Osmanlı dönemi geliyor. Ancak Anadolu tarihi neodental çağlara, prehistorik dönemlere dayanmaktadır. Bulunan fosiller, arkeolojik belgeler, DNA analizleri ve gen çalışmalarına bakarak antropologlar 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da bugünkü Etopya-Kenya-Tanzanya’nın bulunduğu bölgede ilk insanın ortaya çıktığını ve buradan dünyaya yayıldığını bildirmektedirler. Homo Erectus’un dünyaya yayılma yollarının en önemlilerinden biri Anadolu topraklarıdır. Avrupa ve Asya uygarlıklarını oluşturan ilk insanların en önemli geçiş merkezidir Anadolu. İnsanın ortaya çıkışı ve yayılma yolları ile ilgili ayrıntılı bilgiler ve belgeler çok sayıda kaynakta bulunabilir. Şu an konumuz bu değil.
Göbeklitepe buluntularından elde edilen sonuçlara göre 11.600 yıl önce “Pre-Pottery Neolithic (Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem)”e kadar uygarlığın izleri sürülebilen Anadolu’da Hatti, Hitit, Urartu, Lidya, Frigya, İyon, Akad, Selevkus, Yunan, Roma, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye gibi pek çok uygarlık ve devlet var olmuştur. Anadolu’da sayısız kültür hazinesinin yanı sıra bu topraklarda ortaya çıkan felsefe ve bilimsel gelişmelere bakıldığında muhteşem bir tablo ile karşılaşılır.
Felsefe tarihinin başlangıcında antik çağ filozofları son derece önemli yer tutarlar. Bu filozofların ve dönemin bilim adamlarının önemli bir kısmı Anadolu topraklarında yaşamışlar ve düşüncelerini yaymışlar, günümüz biliminin öncülüğünü yapan eserlerini vermişlerdir. Antik çağda doğa olaylarının kişileştirilmesine, söylemlerle ve simgelerle mitleştirilip tapınılmasına ve pagan tanrılarına karşı çıkıyor, sorguluyor vearaştırıyorlardı. Sokrates öncesi en önemlileri Miletus’ta ve Ephesus’ta yasayan Anadolulu doğa filozofları evreni anlamaya çalışmışlar, insanı sorgulamışlar, özgür düşünce yöntemi ile doğa olaylarının oluşumunu ele alıp batı uygarlığının temeli sayılan Yunan uygarlığının ve çağdaş bilimin temellerini atmışlardır. Bu bilim adamlarının en eskisi ve ünlüsü, herşeyin kaynağının su olduğunu söyleyen Thales’tir. Her şeyin kaynağının sonsuzluk ve sınırsızlık olduğunu söyleyen Anaksimendros, her şeyin havadan geldiğini söyleyen Anaksimenes, sonsuz sayıda maddeden söz eden ve madde konusundaki görüşleriyle “atomus”u tanımlayan Demokritos’u etkileyen doğabilimci Anaxagoros, Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz. Su akar. Evrendeki herşey hareket halinde ve değişmekte, görüşlerini tarihe yazan Ephesuslu Heraklitus, evrenbilimci Hermados, bunlarınbaşlıcaları.
Anadolu felsefe ve bilim tarihi yalnızca bununla sınırlı değildir. Bir düşünürün ilkel yaşaması gerektiğini ve en üstün iyinin erdem olduğunu söyleyen Sinoplu Diogenes, İlyada ve Odyssea’nın yaratıcısı İzmirli Homeros, Bodrumlu Heredot, İznikli Hippartnos, geometri biliminin başlatıcılarından Pergeli Appollonios, ilk şehir planlamacısı Miletoslu Hippodamos, İskenderiye Feneri’ni yapan mimar Datçalı Sostrates, Ayasofya’yı inşa eden Miletuslu Isadoros, coğrafyanın babası Miletuslu Hecataeus, Frigyalı yeni Platoncu Usta Olalius, Kapodokyalı Ostatius, Lapsekili klinikçi filozof Menedemus, tıp ve sağlık alanında öncüler, eczacılığın temellerini atan ve ilk tıp okulunu kuran Bergamalı Galenos, MÖ 600 yılında bitkilerin yararlarını ortaya koyan Knidoslu hekim Kyrysippos, zehirli hayvan ısırıklarının tedavisini bulan İzmirli Nicandur, Tarsuslu hekim filozof Heredot, antik çağın en önemli anatomi bilgini, ilk otopsiyi yapan İzmitli Herephilus ve diğerleri. Bu filozof ve bilim adamlarının yanı sıra Anadolu’da doğmamasına karşın burada çalışan çok sayıda isim vardır. Assos’ta üç yıl çalışan Aristotales, tıbbın en önemli isimlerinden Hippokrat gibi.
Bu Anadolu toprakları uzerinde yaşadığımız olaylar ve tartışılan konular yakın coğrafyamızda gerçekleşenler ve güncel durum birlikte değerlendirildiğinde çok ciddi şekilde düşündürücü, ağır özeleştiri gerektiren ve hemen harekete geçilmesini zorunlu kılan karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız.
Ağlamak insana özgü. Ama gözyaşı zamanı çoktan geçti. Belki çığlık atmak zamanı. Bu topraklarda yaşayan ve çalışan bir bilim insanının çığlığını gelecek yazıda irdeleyelim.
Saygılarımla.