Sağlık alanında yaklaşım, tanı ve tedavide hızlı ve önemli gelişmeler olmaktadır. Bu gelişmeler aynı zamanda, olgulara yaklaşım ve seçilecek tedavi yöntemleri konularında tartışmaları da arttırmaktadır ve standartların sürekli değişmesi, dünya devletleri ve sağlık merkezleri arasında önemli bilgi, deneyim ve olanak farklılıklarından dolayı kimi zaman hasta aleyhine sonuçlara yol açabilmektedir.
Çeşitli bilimsel kurum ve merkezlerce tanı ve tedavi yöntemlerinde yol gösterici olmak ve pratik klinik uygulamalarda güncel standartları paylaşmak amacıyla çok sayıda klinik uygulama kılavuzu yayımlanmıştır. Hazırlanma yöntemleri, hazırlayan kurullar, komiteler, bilimsel nitelik ve güvenilirlik yönünden genel kabul gören, hatta resmi işlemlerde referans olarak kullanılan kılavuzların yanı sıra kılavuzu hazırlayan merkezin kendini öne çıkartmak ve reklam yapmak amacıyla veya ticari nedenlerle hazırlanmış, tartışmalı ve yaygın olarak kabul görmeyen çok sayıda kılavuz vardır.
Bir kılavuzun güvenilirliği hazırlayan kurum, üretim aşamaları, hazırlanma yöntemi, komitelerin ve kurulların yapısı ve üyelerinin niteliğine bağlıdır. Klinik uygulama kılavuzlarının güvenilirliklerinin geliştirilmesi ve değerlendirilmesi için çeşitli standartlar tanımlanmıştır. Şeffaflık, komite üyelerinin uzman ve ticari çıkar ilişkilerinin olmaması, değerlendirilmeye alınan bilgilerin ve çalışmaların niteliği, niceliği ve kredibilitesi, tüm kanıtların bağımsız, adil ve bilimsel olarak değerlendirilmesi, yani gelişmelere açık olabilme, güncellenebilme özelliği, klinisyenler, uzmanlar ve diğer sağlık bileşenleri ile sonuçların tartışılması, oluşturulan kurullar dışından niteliği yüksek bilim adamlarının değerlendirmelerinin alınması bu standartlar arasındadır.
Kılavuzlar klinisyenlere güncel en iyi bakım ve tedavi yöntemi konusunda yol gösterici olduğu kadar, bazı ülkelerin sağlık sistemlerinde, sağlık alanında hukuki sorunlarda ve “malpraktice (malpraktis)” uygulamaların değerlendirilmesinde ve sigorta ve ödemelerde önemli rolleri vardır. Özellikle sağlık alanında hukuki ve mali sorunlar ve değerlendirmeler için bilimselliği, objektifliği, güvenilirliği kanıtlanmış ve genel kabul görmüş bir referans sistemine ihtiyaç olduğu açıktır. Ortak fikir birliği sağlanmış ve kanıtlarıyla birinci tercih olarak kabul edilerek önerilmiş bir yöntemin uygulanmamasının ya da ikinci tercihin seçilmesinin bilimsel ve belgelere dayalı açıklamasının yapılması gerekli olduğu ortadadır. Ancak, aynı zamanda bu düşünceye karşı her hastanın kendine özgü özelliklerinin olduğu ve genelleme yapmanın her zaman doğru olmayabileceği görüşü de son derece önemlidir ve dikkate alınmalıdır.
Kılavuzların sürekli güncellenmesinin gerekliliği ve bazen yeni yaklaşımların eskiye göre tamamen farklı olabilmesi gerçeği nedeniyle klinik uygulama kılavuzlarına kuşkuyla yaklaşanlar ve hukuki ve finansal işlemlerde kullanılmasının uygun olmayacağı düşüncesinde olanlar vardır. Ancak hukuk, etik, bilim, siyaset ve diğer toplum kuralları ve yasalarının da dönemlerle birlikte değiştiği, fakat kendi dönemlerinde esas alınan, zorunlu olarak kullanılması gereken kurallar olduğu ve hatta bu kuralların zaman zaman bilimselliği ve doğruluğu tartışılan yöntemlerle kabul edilip uygulamaya konulduğu anımsanırsa, bilimsel yöntemlere, şeffaflığa, adil olmasına ve bağımsız çalışmaya azami ölçüde dikkat eden ve çalışmanın her aşamasında gereken önemi gösteren kılavuzların önemini ve değerini kabul etmenin doğru olacağı değerlendirilmektedir.
Ülkemizde de ülkemiz koşullarını da göz önüne alan çeşitli klinik uygulama kılavuzları hazırlanıp yayımlanmıştır. Bu çalışmaların başka ülkelerde olduğu gibi sağlık alanında yaşanan yaklaşım ve tedavi yöntemleri konusundaki tartışmaları, zaman zaman yaşanabilen ciddi sorunları en alt düzeye indireceğine kuşku yoktur.