Felsefe sözcüğünün Yunanca aslı “philosophia”dır. Buna göre, felsefe, “bilgelik sevgisi” ya da “hikmet arayışı” anlamına gelmektedir.
Bilgiye ulaşmanın ve doğrulayabilme yöntemlerinin kısıtlı olduğu dönemlerde felsefe ve bilim iç içeydi ve filozoflar aynı zamanda bilim adamlarıydılar. Bu tip filozof-bilim adamlarının en önemli örnekleri Thales, Pisagor, Demokritos, Aristotales’tir.
Filozoflar, genel anlamda edindiği bilgileri yetersiz bulan, eleştiren, varoluşu, süreçleri ve işleyişi açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgiler üreten kişilerdir.
Bilimsel bilgilerin gelişmesi ile beraber bilim dalları felsefeden ayrıldılar. Antik Çağ felsefesini dinsel temelli olarak sürdüren Orta Çağ felsefesi döneminde din ile bilim arasında ve 19. yüzyılda pozitivist felsefenin etkilerinin artması ile birlikte soyut ve somut kavramların, düşünce ile bilimin çatışmaları yaşanmasına karşın felsefe ve bilim birbirlerini etkilemiştir. Windelband’ın rasyonal ve deneye dayalı bilim dalları şeklinde sınıflamasında felsefeyi rasyonel bilim dalı olarak kabul etme gibi görüşlere karşın genel olarak felsefe biliminin farklı özellikleri nedeni ile bir bilim dalı olarak kabul edilmemiştir.
Felsefenin çeşitli tanımları yapılmıştır: Sokrates’e göre felsefe: “Neleri bilmediğimi bilmek”tir. Platonculara göre; gerçekliği değil, ideaları, soyut kendilikler dünyasını betimleyen ve bütün doğruları nihai ilkelerden çıkarsamak suretiyle temellendiren a priori (deneyden önce, denenemeyecek olan) bir kavramdır. Aristoteles’e göre felsefe; “Varlığın ilk prensiplerini, ilk nedenlerini araştıran bir bilimdir.” ve gerçekliğin daha temel yönlerini betimlediği için bilimlerin bir devamı olmak zorundadır ve düşünce ile başlayan süreç duyumlarla algılanan, yani deneysel olan bir süreçle devam eder. Augustinus: “Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek din özdeştir.” demiştir. Epikurosçulara göre felsefe: “Akla uygun olup en büyük mutluluğu aramak”tır.
Felsefenin ortak kabul edilmiş bir tanımını yapmak tarihsel değişimler ve görüş farklılıklarından dolayı güçlükler içerir. Felsefe gözlem ve akılla, kavramlar üzerinde yoğunlaşan, varlık, gerçek, erdemler, adalet, doğruluk, sanat, bilgi gibi konularla ilgilenen, evreni bütün olarak kavramaya ve kavramlarla açıklamaya çalışan sistemli bir bilgi sistemidir. Felsefe doğruyu ve gerçeği aramaktır. Bunları ararken de “ben neyim, evren nedir, yaşamın anlamı nedir, neye inanmalıyız, varlık, zaman ve mekân arasında ne tür bir bağ vardır, güzel nedir, hangi hareketler doğrudur, hangileri yanlıştır, doğru bilginin kökeni ve sınırları nedir?” gibi soruları sorar. Ele aldığı konulara göre ontoloji (varlık felsefesi), metafizik, epistemoloji (bilgi felsefesi), etik (ahlak felsefesi), teoloji (din felsefesi), estetik, mantık gibi alt başlıklara ayrılmaktadır. Günümüz felsefesinde "kesinleşen" bilgiye ulaşma kaygısı, amacı yoktur, amaçları, yöntemleri sorgular, “kanıtlamaya” yönelmez. Bilim günümüzde “ne”, “nasıl”, “niçin” ve “neden” sorularına yanıt arar.
Felsefe ve bilimin farklılıkları şu şekilde özetlenebilir: Bilim; yöntem olarak deneylere, ölçmelere ve gözlemlere dayanır, sonuçları kesindir, objektiftir. Daha özel somut olgularla ilgilenir. Bilimsel açıklama mantıksal olmalıdır, olgusal olarak doğrulanabilmelidir. Bilimsel yöntemlerin belli kuralları vardır ve öğretilebilir. Bilimsel çalışma sonrası elde edilen sonuçlarla yeni teknolojiler üretilebilir, bilimsel yasalar oluşturulabilir. Ancak bilim elde ettiği sonuçları değer yargılarıyla incelemez, bilgileri iyi, kötü şeklinde sınıflamaz, ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız türünden değer hükümleri veremez. Bilim tümevarım (induction) ve tümdengelim (deduction) yöntemi, hipotez gibi bilimsel yöntemleri kullanırken felsefe kuramsal düşünce, sezgi ve birleştirme yönteminden yararlanır.
Felsefe; bir düşünce ve düşünme eylemidir. Subjektiftir, evreni bir bütün olarak ele alır, sonuçları varsayımlıdır, denenemez, ölçülemez, akla dayanır, doğrulanamaz. Felsefenin üzerinde uzlaşıldığı, öğretilen, standart bir araştırma, düşünme yöntemi yoktur. Bilginin niteliğini sorgular, bilgi hakkında değer yargılarında bulunur. Felsefenin alanının giderek daralması üzerine felsefenin bilim üzerinde düşünmesi ve bilimin mantığını yapması fikriyle bilim felsefesi ortaya çıkmıştır ve bilime farklı yaklaşımlar getirmiştir.
Bilim günümüzde son derece hızlı gelişmektedir. Bilimin elde ettiği sonuçların kullanılması ve bilimin amaçları konusunda “iyi” ve “doğru” yaklaşımların yanında günümüz dünyasında denetlenemeyecek felaketlere yol açabilecek “en kötü” yaklaşımların olduğu bir gerçektir. Pek çok bilim adamı bilimin ulaşabileceği bazı olumsuz noktalardan kaygı duymaktadır. Profesor Stephen Hawking "Yapay zekâ, kendisini geliştirmeyi sürdürebilir ve hatta kendisini yeniden biçimlendirebilir. Son derece yavaş bir biyolojik evrimle sınırlı olan insanlar, bu tür bir güçle yarışamaz. Yapay zekâ insanlığın sonunu getirebilir.” diyerek bu kaygılardan birini dile getirmektedir.(1)
Dünyamızın, ekosistemin ve insanlığın geleceği açısından bilim adamlarının yaptıkları bilimsel çalışmaları ve sonuçlarını değerlendirmek için felsefe ile ilgilenmeleri gerekmektedir. Bu şekilde bilimsel bilginin nasıl kullanıldığını, doğru bilginin ne olduğu, koşulları, kaynakları, sınırları konusunda yargılarda bulunabilmeyi, kendisini eleştirebilecek ve bilinçli kılacak etik değerleri, gerçekleri, iyi bir yaşamın tanımını ve değerlerini, kişisel veya kurumsal eylemlerin doğruluğunu veya yanlışlığını gibi çeşitli soruların yanıtları için felsefenin yol göstericiliğinden yararlanmaları mümkün olacaktır. Hangi alanda çalışırsa çalışsın bir bilim adamının sağlam bir mantık bilgisi, etik değerleri ve “iyi”den ve “doğru”dan yana olmak, gerçeği arayıp bulmak zorunluluğu vardır.
Saygı ve sevgilerimle, sağlıklı ve mutlu yıllar dilerim.
1.http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/12/141202_hawking_yapay_zeka