Ülkemizde en az bilinen ya da bilinse de yeterince dikkate alınmayan konulardan biriside “toplantı kültürü”dür. Tüm katılanların görüşlerini rahatça açıklamalarına olanak verilmesi toplantıların verimli geçmesini sağlaması yanında çalışanların yönetime katılmasını ve daha az hata yapılmasını da sağlamaktadır. Bu tür toplantı kültürünün gelişmediği kurumlarda yapılan toplantılar imza atmak için bir araya gelinmesinden öte bir anlam taşımamaktadır. Toplantıların işleyiş biçimi o kurumun aynası gibidir. Otoriter bir yönetimin bulunduğu ve herkesin susturulduğu bir kurumdaki toplantılar ile demokratik bir yönetimin bulunduğu ve hoşgörünün egemen olduğu kurumlardaki toplantılar çok farklı olmaktadır.
Bir kurumda sağlıklı bir toplantı kültürünün gelişmesi için o kurumu oluşturan herkese çeşitli görevler düşmekle birlikte en büyük sorumluluk yöneticilere düşmektedir. Yöneticiler öncelikle toplantı yönetiminin genel ilklerine titizlikle uymalıdır. Toplantıya zamanında başlanmalı, mümkün olduğunca toplantı ertelenmemelidir. Gündem toplantıya katılacaklara önceden bildirilmeli ve bilgi toplanması gereken bir konu varsa raportör seçilmelidir. Tartışmalı ve zorlu konular “oldu bittiye” getirilmemeli, o gün karar alma zorunluluğu yoksa karar alınması ertelenmelidir. Toplantıya katılanların görüşlerini serbestçe açıklamalarına izin verilmeli ve bunun ancak demokratik bir iklim yaratılarak oluşabileceği unutulmamalıdır. Toplantıların güven esasına göre yürüdüğü hiçbir zaman unutulmamalı; güven ortamı oluşturulmalı ve güveni sarsacak tutumlardan uzak durulmalıdır. Yöneticiler toplantıya katılan üyelerden hiçbir bilgiyi saklamamalı, yanlış bilgi vermemeli ve onları yanıltmamalıdır. Mümkün olduğunca konu dışına çıkılmamalı, toplantının öngörülen süre içinde bitmesi sağlanmalıdır. Görüş bildirenler uygunsuz biçimde eleştirilmemeli, aşağılanmamalı ve tehdit edilmemelidir. Alınan kararların uygulanması mutlaka sağlanmalıdır.
Ülkemize bakıldığında ise üniversitelerde bile olumlu bir toplantı kültürünün gelişmediği görülmektedir. Üniversitelerde genellikle “kurul” toplantısı adıyla yapılan toplantılar ne yazık ki çoğu zaman yöneticilerin yasal süreci tamamlamak için toplamak zorunda oldukları kurumlara dönüşmüştür. Rektör ve/veya dekan, “kurul”larda her türlü kararın istedikleri biçimde çıkmasını sağlamakta, istedikleri kararın çıkamayacağını düşündüklerinde ise o “kurul”u atlamanın bir yolunu bulmaktadırlar. İşin asıl üzücü yanı ise birçok “kurul” üyesinin yöneticinin getirdiği her türlü kararı gözü kapalı imzalaması ve imzaladığını beyan etmesi, hatta imzalanması gerektiğini savunmasıdır. Yetkilerini tehdit unsuru olarak kullanan bir rektörün varlığında ise bu durum anlaşılır bir davranış olarak görülebilmektedir. Bazı “kurul”larda ise “sen, bana; ben, sana” taktiği uygulanmakta, onayladıkları kararların içeriğine ve birilerine zarar verip vermediğine bakılmamaktadır. Kurul üyeleri çoğu zaman onayladıkları her kararın yasal olarak sorumluluğunu taşıdıklarını göz ardı etmektedirler.
Fakat üniversitelerimizin yapısına bakıldığında olumlu toplantı kültürünün gelişmesinin esas olarak üst yöneticilerin yönetim tarzına bağlı olduğu görülmektedir. Ülkemizde üniversitelerde her türlü “kurul”da (özellikle kritik) kararların dayatıldığı, “kurul”larda farklı görüşlerin ifade edilmesine olanak tanınmadığı, hiçbir çatlak sesin bulunmayacağı “kurul”ların oluşturulmaya çalışıldığı, “kurul” üyelerin açık ya da gizli tehditlerle yönlendirildiği, “kurul”da görüşülmemiş olmasına karşın bir konunun “kurul” kararı haline getirildiği, “kurul”da konuşulanlardan farklı bir kararın imzaya açıldığı, “kurul” başkanının her ortamda kendinde kurul adına konuşma hakkı gördüğü, “kurul” başkanının “kurul” üyelerine yanlış ya da eksik bilgi verdiği, yandaşların kayırıldığı ve rakip olarak görülenlerin çeşitli biçimlerde (ders vermeyerek, izinleri geciktirerek) cezalandırıldıkları sık görülmektedir.
Bu tutumların doğal bir sonucu olarak da öğretim üyelerinin tüm motivasyonları kırılmaktadır. Bu tür motivasyon kayıplarını ortadan kaldırmak için toplantıların işleyiş biçimi tüm ilgili kişiler tarafından gözden geçirilmeli ve her türlü “kurul” toplantıları yerine getirilmesi yasal olarak zorunlu olan bir işlem olmaktan çıkarılmalıdır.