Dilekçe ve bilgi edinme hakkı ile ilgili yasal düzenlemeler konusunda bilgi sahibi olanlar için yazının başlığındaki soru anlamsız gelebilir. Fakat üniversitelerde verdiği dilekçelere ve bilgi edinme başvurularına cevap alamayan birçok öğretim elemanı bulunmaktadır.
Oysa Anayasamızın 74. maddesinde vatandaşların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına sahip olduğu ve kendileriyle ilgili başvurmaların sonucunun, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirileceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa’nın bu hükmü Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik ve Dilekçe ve Bilgi Edinme Hakkının Kullanılmasına Dair Başbakanlık Genelgesi ile düzenlenmiştir.
Bilgi Edinme Hakkının Kullanılmasına Dair Başbakanlık Genelgesi’nde ifade edildiği gibi bireylerin kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında idari makamlara başvuruda bulunmaları ve kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili konularda bilgi edinme haklarını kullanmaları eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri temelinde demokratik ve şeffaf bir yönetimin gereğidir. İdare-birey ilişkisinde hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi ve saydamlığı sağlayabilmek için, idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında bireysel hak ve özgürlüklere duyarlı davranılması hukuk devletinin en temel niteliğidir.
Fakat dilekçe verme ve bilgi edinme hakkı, Anayasa ve yasalar ile güvence altına alınmış bir hak olmakla birlikte, mevzuatın öngördüğü biçimde kullanılamamaktadır. Bunun en önemli nedenleri arasında ülkemizde kurum yöneticilerinin duyarsızlıkları ve hakkını arayanların haklarını elde edemeyecekleri düşüncesiyle kolayca pes etmeleri bulunmaktadır.
Diğer yandan bazı kurum yöneticileri ise dilekçe ve bilgi edinme başvurularını cevaplamamayı ya da cevap veriyormuş gibi yaparak konuyu içinden çıkılmaz bir hale sokmayı muhalif olarak gördüğü öğretim elemanlarını yıldırmak için kullanabilmektedirler. Nitekim bu politikayı benimseyen yöneticinin olduğu bir kurumda basit bir konuda eksiksiz ve doğru bilgi edinme yaklaşık bir yılı bulabilmektedir.
Bu tür durumlarda bir üst makama [Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı dahil] yapılan şikâyet başvurularının da sonuçsuz kalması kişinin maruz kaldığı "mobbing" uygulamasının psikolojik etkilerini daha da arttırmaktadır. Bilgi edinme hakkı ile ilgili olarak başvurulacak son kurum olan Başbakanlık Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulunun verdiği kararlar uygulanmadığında Kurulun nasıl bir yaptırım uygulayacağının Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmemiş olması ise "mobbing" uygulayan yöneticinin işini kolaylaştırmaktadır.
Herhangi bir dilekçe ya da bilgi edinme başvurusu mevzuatın gerektirdiği biçimde cevaplanmayan ya da sonuçlandırılmayan bir kişinin sonuç elde edememesi onun psikolojik olarak yılması ve hakkını aramaktan vazgeçmesine neden olabilmesi yanında, diğer çalışanların adalet ve hukuka olan güven duygusunu zedelemektedir. Fakat her şeye rağmen bu konuda mağdur olanların yılgınlığı bir tarafa bırakarak sonuç elde etme mücadelelerini sürdürmeleri gerekmektedir. Mağdurların bir üst makama (YÖK Başkanlığı dahil) başvurma hakkı yanında idare mahkemesinde dava açma hakkı olduğu, "mobbing" davası açabileceği ve Kanun’u uygulamayanlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunabileceği unutulmamalıdır.