Sağlık Bakanlığının 23.12. 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik’in geçici maddesinde 31.12.2009 tarihinde tüm Yerel Etik Kurulların görevinin sona ereceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm bazı tıp fakültesi dekanlıkları tarafından yanlış yorumlanmış ve üniversitenin kendi yönetmeliği ya da yönergesi ile kurulmuş olan etik kurulların kapatılmasına yol açmıştır. Oysa Sağlık Bakanlığının üniversitelerde yükseköğretim mevzuatı ile kurulmuş olan etik kurulların görevini sona erdirme yetkisi yoktur. Bu etik kurulların görevlerinin sona erdirilmesi ancak üniversitelerin kendi mevzuatı çerçevesinde mümkündür. Üniversitenin kendi yönetmeliğinin ya da yönergesinin yürürlüğünü kaldırmadan Sağlık Bakanlığının çıkardığı bir yönetmeliği dayanak alarak tıp fakültesi dekanlıklarının kendi etik kurullarının görevlerini sona erdirmeleri hukuka aykırıdır. Nitekim hukukta yönetmelik, kamu kuruluşlarının kendi görev alanlarına giren konularda yaptığı düzenlemeler olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik dikkatli bir şekilde incelendiğinde Yönetmelik’in geçici maddesinin 29.01.1993 tarihli ve 21480 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İlaç Araştırmaları Hakkında Yönetmelik dayanak alınarak oluşturulan yerel etik kurulları kapsadığı görülmektedir. Tıp fakültelerinde oluşturulan etik kurullar aynı zamanda yerel etik kurul işlevi görüyorsa; bu hüküm, etik kurulun yalnız bu işlevlerini görememesi sonucunu yaratır ve etik kurulun Sağlık Bakanlığının görev alanlarına girmeyen konulardaki araştırmaları (örneğin; depresyon belirtilerine kültürün etkileri) değerlendirmesini engellememektedir. Ayrıca Sağlık Bakanlığının kendi görev alanına girmeyen konularla ilgili araştırmalar için böyle bir karar alma yetkisi de bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığı dışında tüm dergi, kurum ve kuruluşların bu etik kurulları halen tanıdığı da unutulmamalıdır.
Diğer yandan konu incelendiğinde tıp fakültesi dekanlıklarının "klinik araştırma" kavramının tıpla ilgili her türlü araştırmayı kapsadığını düşünerek kendi etik kurullarını kapattıkları görülmektedir. Oysa "klinik araştırma" daha dar bir kavramdır ve tedaviye ya da iyileştirmeye yönelik her türlü uygulamanın güvenliliğini ve etkililiğini inceleyen araştırmalar için kullanılan bir kavramdır. Nitekim Yönetmelik’in tümü dikkate alındığında Yönetmelik’in "klinik araştırma" kavramını daha dar anlamda kullandığı çok açık olarak görülmektedir.
Tıp fakültelerinin kendisine ait etik kurullarının olmaması ve "klinik araştırma" kavramının tıpla ilgili her türlü araştırmayı kapsadığı düşünülerek yapılacak uygulama çeşitli sorunların yaşanmasına yol açacaktır: 1- Çeşitli eğitim ve öğretim yöntemlerinin etkililiğini araştırmayı planlayan bir tıp fakültesi öğretim üyesi hangi etik kuruldan onay alacaktır? 2- Üniversitede çalışan bir öğretim üyesi Sağlık Bakanlığının görev alanı ile hiçbir ilgisi olmayan araştırmasının etik kurul onayını Sağlık Bakanlığına bağlı bir etik kuruldan almak zorunda kalacaktır. 3- Yurt içindeki ve yurt dışındaki dergiler etik kurul olarak yalnız Sağlık Bakanlığının Klinik Araştırmalar Etik Kurulunun onayını koşul olarak getirmediğine göre, öğretim üyeleri her çalışma için bu etik kurullardan onay almaya zorlanamaz. 4- Yönetmelik’in 32. maddesi bu Yönetmelik kapsamına giren araştırmaların Yönetmelik’e ve/veya ilgili diğer mevzuatta belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak yapılması durumunda araştırma sonuçlarının yayınlanmasının yasak olduğunu hükme bağlamıştır. Bu uygulanması mümkün olmayan bir hükümdür. Az sayıda da olsa bazı dergilerin etik kurul onayı aramadığı unutulmamalıdır. 5- Yönetmeliğin 33. maddesi bu Yönetmelik hükümlerine aykırı araştırma yaptığı tespit edilen destekleyici, sorumlu araştırmacı veya araştırmacıların, Bakanlıkça süreli veya süresiz olarak araştırma yapmaktan men edilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu uygulanması mümkün olmayan bir hükümdür; Sağlık Bakanlığı bir öğretim üyesini araştırma yapmaktan men edemez. 6- İster dar ister geniş anlamda yorumlansın, klinik araştırma olarak nitelenemeyecek bir araştırmayı (örneğin; sosyokültürel özellikleri farklı iki grup arasındaki utangaçlık düzeyi araştırılmak istendiğinde) Sağlık Bakanlığının Klinik Araştırmalar Etik Kurullarının görüşüp görüşemeyeceği belirsizdir.
Tıp fakültesi dekanlıklarının ve öğretim üyelerinin bu uygulamalar karşısında hiçbir şey yapmamaları ya da yapamamalarının en önemli nedeni ise ne yazık ki önceki etik kurulların yeterince "etik" çalışmamasından kaynaklanmaktadır. Daha önce konuyla ilgili mağduriyet yaşayan bir öğretim üyesi olarak şimdiki uygulamadan memnun olduğumu, fakat bugünkü uygulamanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve konuya gerekli duyarlılığı göstermemelerinin de üniversitelerin ayıbı olduğunu düşünüyorum.