Önümüzdeki aylarda üniversite hastanelerinde köklü değişiklikler olacağı açıkça ortada iken basından izlediklerimizden ve yaşadıklarımızdan yola çıkarak öğretim üyelerinin bu değişimi yeterince yakından izlemedikleri, hatta kayıtsız kaldıkları söylenebilir. Bir erteleme söz konusu olmazsa bir buçuk ay sonra uygulamaya geçilecek performans uygulaması ile ilgili tıp fakültelerinde bir sessizlik, bir hareketsizlik hüküm sürüyor. Bu kabulleniş midir, değişime bir direnç midir, yoksa öğrenilmiş çaresizliğin bir yansıması mıdır, bunu zaman gösterecek, fakat bütün bunlar üniversite hastanelerinin ve öğretim üyelerinin yeni sisteme yeterince hazır olmadığının kanıtı gibi görünüyor.
Öncelikle öğretim üyelerinin tepkisiz-kayıtsız bekleyişlerini anlamak gerekmektedir. Bu tepkisizliğin anlamı zaman içinde anlaşılabilecek olmakla birlikte, bu durum öğretim üyelerinin ne olacağını bekleyerek görmek istediklerini düşündürmektedir. Gözlemler birçok öğretim üyesinin bir yandan performans uygulamasının eleştirilen yönleri ile ilgili kaygılar taşıdığını bir yandan da gelirlerinin artabileceği umudu içinde olduklarını göstermektedir. Fakat görülmesi ve kabul edilmesi gereken konulardan biri de ülkemiz gerçekleri dikkate alındığında performans uygulamasının günümüzde başka türlü sağlanması mümkün olmayan düzenlemelerin yapılmasını sağlayacak olduğudur. Sağlık kurumlarının ve çalışanlarının içinde bulunduğu ataleti aşmanın uygulanabilir başka bir modeli yok gibi görünmektedir. Performans uygulaması üniversite hastanelerini daha verimli çalışmak zorunda bırakacaktır. Bu nedenle kısır bir karşı duruş yerine eninde sonunda bir şekilde uygulanmak zorunda kalınacak bu sistemin olumsuz yönlerini gidermek için elden gelen her türlü çabanın harcanması gerekmektedir.
Performansın en çok eleştirilen yönlerinden biri de hekimleri gelirlerini arttırmak için etik dışı yollara başvurmaya zorladığıdır. Bu nedenle haksız kazanç sağlamanın önüne nasıl geçileceğinin yolları mutlaka bulunmalı ve caydırıcı yöntemler yürürlüğe konulmalıdır.
Çeşitli yetkililerin yaptığı açıklamalar ek ders ücreti ve bilimsel çalışmalar için verilecek maddi desteklerin de döner sermayelerden karşılanmasının hedeflendiğini göstermektedir. En azından bugünkü sistemle döner sermayelerin bu yükü kaldırması mümkün gibi görünmemektedir.
Kendilerini bir rekabet ortamında bulacakları kabul edilerek üniversite hastanelerinin üstün özelliklerini geliştirmeleri ve öne çıkarmaları gerekmektedir. Çağdaş bir uygulama olan sevk zincirinin eninde sonunda yürürlüğe gireceği ve bunun üniversite hastanelerine ayaktan başvuran hasta sayısında ciddi düşüşler yaşanmasına yol açacağı dikkate alınmalıdır. Hastaların daha seçici olarak gelecekleri ya da aile hekimleri tarafından yönlendirilecekleri göz önüne alınarak hizmet sunumunda farklılıklar (örneğin; daha özelleşmiş poliklinikler) oluşturulması düşünülebilir. Her türlü iletişim kanalı kullanılarak sunulan hizmetlerin tanıtılması sağlanmalıdır. Sevk zincirinin uygulanmaya başlanması (olması gerektiği gibi) üniversite hastanelerine daha karmaşık olguların gelmesine yol açacağından SGK tarafından yapılacak ödemelerde gerekli düzenlemelerin yapılması ısrarla talep edilmelidir.
Performans hesaplamalarında yalnız gelirler değil, giderler de dikkate alınmalıdır. Gelir arttırmanın yanında giderin azaltılması da teşvik edilmelidir. Kötü hekimlik uygulamalarının ve hasta memnuniyetsizliğinin o hastanenin marka değerini düşürdüğü dikkate alınmalı, işlemin yapılmış olması kadar işlemin başarılı sonuçlanıp sonuçlanmadığı ve hasta memnuniyeti de göz önüne alınmalı, bunları değerlendirecek nesnel ölçütler geliştirilmelidir.
Araştırma görevlilerinin durumu gözden geçirilmeli, eğitim hastanelerinde hizmet ve eğitimin iç içe geçtiği göz önüne alınmalı, asistan tarafından yürütülen öğretim üyesinin danışman ya da sorumluluğunu taşıdığı işlemlerin performans açısından anlamı belirlenmelidir.
Ödeneklerin nasıl kullanılacağı konusunda genel kabul gören bir yol belirlenmeli, keyfi uygulamalar önlenmeli, ödenek verimli kullanılmadığında ilgililerin hesap vermesi ve bunun sorumluluğunu taşımaları sağlanmalıdır.
Her türlü maliyeti düşürmenin yolları aranırken, giderler tek tek gözden geçirilmeli, rektörlerin döner sermaye almasını sağlamak için gerekmediği halde üniversite hastanelerine eleman almalarının yolu engellenmelidir. Asistan, uzman ve öğretim üyesi sayıları hizmetin ve olanakların gerektirdiği sınırlarda tutulmalı, tüm çalışanlardan en üst düzeyde verim almanın yolları bulunmalıdır.