Aslına bakarsanız bu, cevabı belli bir soru. Evet, hastalar değişti! Hastalar artık daha talepkâr ve her şeyi hak olarak görüyorlar. Doktoru kendisine hizmet etmek üzere görevlendirilmiş bir memur gibi görenlerin sayısı eskisine göre çok arttı. Bir de buna “Dr. Google” eklenince, hastalar artık çok biliyorlar. Sınır tanımıyor, kolayca “haksızlığa uğradım” duygusuna kapılıyorlar.
Hastaların değişmesi doğal olarak hasta-hekim ilişkisine de yansıdı. Artık eskisine göre daha çok sorun yaşanıyor. Ciddi bir statü kaybı yaşadığı hissi içinde olan hekimler yeni oluşan hasta-hekim ilişkisinden hiç memnun değiller. Kendilerinin de içselleştirdiği hekimi toplumun gözünde özel bir yere yerleştiren bakış açısını artık görmemeye başlamak hekimleri de değiştirmeye başladı. Çağın dayattığı, hastaya müşteri olarak yaklaşılması anlayışının diğer yüzü olan hizmeti verenin de bu alışverişten memnun olması gerektiği anlayışını daha çok benimseme yolundalar. Hastadan maddi bir beklenti içerisine girmeden, kendisini hastasına karşı yükümlü hissettiren, hastasının acısını dindirmeyi sorumluluk bilen ve merhamet hissine dayalı hizmet verme felsefesi giderek kayboluyor.
Bu değişimin nereye varacağı ya da nereye varması gerektiği şansa, özellikle de sağlık hizmetine alınıp satılan bir meta gözüyle bakanlara bırakılmamalıdır. Hekimlerin tepkisel karşı duruştan sıyrılıp, sağlığı bir hak olarak gören anlayış içinde yeni bir hasta-hekim ilişkisi oluşturmanın yollarını bulmaları gerekiyor. Kuşkusuz bunun ilk aşaması, değişimin dinamiklerini görmeye çalışmak.
Bu değişimin tartışma götürmez nedenlerinin başında küresel ve ulusal düzeyde yaşanan sosyokültürel değişimler geliyor. Ülkemizde “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında yerleştirilmeye çalışılan sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve sağlık çalışanlarının emeklerinin değersizleştirilerek ucuzlatılması politikaları belki de ülkemizde yaşanan değişimin asıl dinamosu. Buna sağlık politikalarını belirleyenlerin ve yöneticilerin kışkırtma denebilecek yaklaşımlarının eklenmesi değişimi hızlandırıcı ve çatışmaları körükleyici etki yapıyor. Türk insanının “kolayca hakkının yendiği duygusuna kapılma” ve “her şeye hakkı olduğunu düşünme” gibi karakter özellikleri de çatışmaların daha kolay ve gürültülü yaşanmasına neden oluyor. Medyanın sağlık ve sağlık hizmetleri ile ilgili haberlerini veriş tarzı da sorunu karmaşıklaştırıcı ve bazen de kışkırtıcı rol oynuyor.
Toplum içinde geleneksel hekim tasarımının değişmesi de bu değişimi etkileyen etmenlerden bir başkası. Hastalar eskisine göre daha bilgili, hekim karşısında kendilerini daha eşit hissediyorlar. Geleneksel hasta-hekim ilişkisinin getirdiği hekimliğin “büyüsel”, hekimin ise “şifacı” yönünü yitirmesi, hekim sayısının artması, hekimin âdeta “sıradanlaşması”, başka mesleklerin ve işlerin de insanlara sosyal ve ekonomik statü kazandırması, parası olanın istediği sağlık kurumundan istediği hekimden hizmet alabilmesi, hekimlerin söylediklerinin artık sorgulanabiliyor olması halkın hekim tasarımını gözden geçirmesine neden oluyor.
Hastalardaki değişimi etkileyen diğer etmenler arasında teknolojinin gelişimi ile bilgiye ulaşımın artması, sağlık hizmetlerinin giderek daha fazla teknolojiye bağımlı hâle gelmesi, hasta hakları ve hasta özerkliği kavramlarındaki gelişmeler, ülkemiz insanının kutuplaşmaya yatkınlığı, sağlık okuryazarlığı düzeyinin düşük olması ve ülkemizde hâkim olan toplulukçu kültürün etkisi sayılabilir.
Evet, değişim var ve ne yazık ki kaçınılmaz. Bu nedenle sağlık çalışanlarının değişimin niteliklerini çözümleyerek yeni bir hekim tasarımı ve hasta-hekim ilişki modeli oluşturması gerekmektedir. Bu çerçevede ilk adım, var olan değişimin oluşturduğu hasta-hekim ilişkisinin etkilerinden sıyrılmaktır. Bu etkiden sıyrılmak için hekimler statü ve güç kaybı algısı ve hissi, “hastayı hizaya getirmek” isteği, “hak ettiğim saygıyı göremedim” hissi, kişiselleştirme, genelleştirme, “her şeyin hesabını sorma” hissi, “haklılığım kabul edilsin” hissi, “ben böyle hastaya bakmam” hissi gibi duygu ve düşünceler ile baş etmesi gerekmektedir.
Geleneksel ilişkide hasta tarafından atfedilen tanrısal gücün verdiği güçten kurtularak bilgiye, bilgiyi profesyonelce kullanmaya, sınırlılıkları iki tarafın da kabullendiği ve verilen hizmetin yarattığı duygulara dayalı güce dönüşmesi daha nitelikli bir hasta-hekim ilişkisinin oluşmasını sağlayacaktır.