Hastanede yatarak tedavi gören ya da sağlık kuruluşlarına ayaktan başvuran hastalarda çok sık karşılaşılıyor olmasına karşın, hekimlerin “ağlayan hastaya yaklaşım” konusuna gereken ilgiyi göstermemiş olması üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi gereken bir konu gibi görünüyor. Bu konuda genel geçer bir düşünce ileri sürmek mümkün olmamakla birlikte ilk akla gelenler, hekimlerin ağlayan hastaya psikolojik destekte bulunmayı görevleri gibi görmüyor ya da ağlayan kişiye yapabilecekleri hiçbir şeyin olmadığını düşünüyor olabilecekleridir.
Azımsanmayacak sayıda hekim ne yazık ki hastaların psikososyal sorunlarının (dolayısıyla ağlamasının) kendisini ilgilendirmediğini, kendisinin sorumluluğunun hastanın bedensel hastalıklarını iyileştirmek olduğunu ve psikolojik durumunu bir an önce toparlamanın hastanın sorumluluğu olduğunu düşünmektedir. Bu tür yaklaşıma sahip hekimlerin ağlayan hastaya ilgisiz ve duyarsız davranması kuşkusuz şaşırtıcı bir durum değildir. Günlük uygulamalarda hastaların her türlü psikososyal sorununu psikiyatriste ya da psikoloğa havale edildiği azımsanmayacak oranlarda görülmektedir. Oysa hasta-hekim ilişkisinde hastanın ağlamasının tanısal bir anlamı olabileceği gibi, her iki tarafı ve ilişkiyi etkileyen yönleri de bulunmaktadır. Ağlayan hastada bir ruhsal rahatsızlık (bir depresif bozukluk ya da anksiyete bozukluğu) olup olmadığı ya da yakın zamanda psikososyal bir sorun yaşayıp yaşamadığı mutlaka araştırılması gereken bir konudur. Bir ruhsal rahatsızlık söz konusu olmasa bile ağlaması hastanın hastalığı ile ilgili uyum sorunu yaşıyor olabileceğini düşündürmelidir. Yine hastanın ağlaması hasta-hekim ilişkisinin niteliği konusunda da ipucu verir. Günlük uygulamalarda hekimin kendisine anlayışla yaklaştığı algısına sahip hastaların daha kolay ağladıkları görülmektedir. Diğer yandan ağlayan hastadan hekimin hiç etkilenmediğini de düşünemeyiz. Bu etkilenmeden kurtulmak için hekimlerin çoğunun hastanın ağlamasını durdurmaya çalıştığı gözleniyor olmakla birlikte bazen hekimlerin hastaları ile birlikte ağladıkları da görülebilmektedir.
Hastaya psikososyal destek vermenin hekimlerin sorumluluğu olduğunu düşünen fakat hastanın ağlamasına beklenen ilgiyi göstermeyen hekimlerin ise bunun kişisel nedenlerini araştırması gerekmektedir. Gözlemler, en sık görülen nedenin ne yapacağını ve hastaya nasıl psikososyal destek vereceğini bilememe olduğunu göstermektedir. Diğer yandan, bazı hekimlerin de hastanın ağlaması nedeniyle kendisinin sınırlı gücü ile yüzleşmenin verdiği yetersizlik ve çaresizlik hissine kapıldığı da görülmektedir. Bu hislere kaplan hekim ise hastanın ağlamasına katlanamamakta, hasta ağladığında huzursuzluk ve rahatsızlık hissederek hastanın ağlamasını bir an önce durdurmaya çalışmaktadır. Empatiden uzak “korkacak bir şey yok, dert etme bunları sen”, “kendini boşuna üzüyorsun”, “bak, sağlığın için kendini üzmemen lazım” “bu hastalığı yenmen için güçlü olmalısın” benzeri yaklaşımlarla hastanın ağlamasını durdurmaya çalışmanın psikolojik destek anlamında hiçbir yararı bulunmamaktadır. Ağlayan hastanın duygusunu yaşamasına izin verilmeli, hastaya her koşulda yanında olunduğu hissettirilmeli, empatik bir yaklaşımla hastanın ağlama nedeni anlaşılmaya çalışılmalı, rahatlaması ve yatışması sağlanmalıdır.
Ağlama esas olarak duygusal bir boşalımdır. Hastalar yakınlık hissetme, çaresizlik hissi, üzüntü, engellenme, öfke, yalnızlık, korku gibi çok farklı nedenlerle ağlayabilmektedirler. Ağladıktan sonra birçok insan rahatladığını hisseder, fakat bazı durumlarda ağlayan kişi rahatlamak bir yana daha kötü olduğunu söyleyebilir. Deneyimler, ağlama süreci içinde kendisine sorunu karşısında destek olacağını düşündüğü birilerinin varlığını hissettiğinde ağlayan kişinin rahatladığını göstermektedir. Ancak anlaşılmadığını, kendisini derin bir çaresizlik duygusu içinde ve yalnız hissettiğinde rahatlama oluşmamaktadır. Bu da ağlayan hastaya yönelik hekimin yaklaşımının ne kadar önemli olduğunu kanıtlamaktadır. Diğer yandan ağlamaya yüklenen anlam da etkili olmaktadır. Eğer hasta küçük düştüğünü, karşısındaki insanın kendisini ayıplayabileceğini düşünürse ağladığından dolayı rahatsızlık hissedecektir. O nedenle hekimler, hastalarda bu tür düşünce ve duygular yaratabilecek davranışlardan uzak durmalıdırlar.