Buzdağının Ucu: Yenidoğan Çetesi
Son birkaç ay içinde ülkemizde alışılmışın dışında ve normal insanların kabul edemeyeceği olağan dışı olaylar meydana gelmektedir. Yenidoğan Çetesi olarak adlandırılan son olay, toplumu o kadar etkilemiştir ki, Akademik Akıl sitesinde ayın konusu olarak işlenmesi öngörülmüştür. İşin içinde hekimler, hastaneler ve ilgili sağlık personelinin olması konuyu daha trajik hale getirmektedir. Öğrendiğimiz kadarı ile olay, basında sonraki cümleler ile özetleniyor. “Çete, yoğun bakım ihtiyacı olan ve olmayan bebekleri, anlaşmalı hastanelere yönlendiriyormuş. Gereğinden fazla yoğun bakımda tutuyormuş. Bu şekilde her bebek için günlük 7 veya 8 bin lira ücret alıyormuş. Sistem, SGK ve aileleri dolandırmak üzere kurulmuş.” Bilgilerden, yeni doğan bebeklerin doğal veya yapay hastalıkları istismar edilerek haksız kazanç elde etmek amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır. “İnsan nasıl böyle canavarlaşır?” Sorusunu kendimize sormadan geçemeyiz. Olay yargıya intikal ettiği için üzerinde yorum yapmak hukuki yönden uygun olmadığından sosyolojik ve toplumdaki bozulma ile toplumsal barış açısından değerlendirme yapabiliriz. Çünkü öyle bir durum var ki, bazı fertlerin para ve menfaat için her türlü etik dışı ve gayri insani eylemi yapabileceği görülmektedir. Bunun yanında görevini yapmaya çalışan adalet mensubunu engelleme (Savcıyı tehdit) girişimi olduğu belirtilmiştir. Bu makalede toplumdaki bazı olayların, olumsuz değişimlerin göstergesi olması nedeniyle analizi ve çözüm önerileri tartışılmıştır.
Buzdağının Altı Nasıl?
Görüntü, özelinde Yenidoğan Çetesi olayı olsada, bence buzdağının görünen ucu niteliğindedir. Bu itibarla problem daha büyük ve karmaşıktır. Toplumda çok fazla benzer olay olup, bazıları gizlenerek, bazıları dikkatten kaçırılarak gündemden uzak kalmaktadır. Oysa yaşanan olaylar birçok sosyal hastalığın işareti niteliği taşımakta olup göz ardı edilmemelidir. Dikkatten kaçan ve önemsiz gibi gösterilen bu tür olaylar toplumsal barışı tehdit eder nitelikte olabileceği gibi, önlem alınmadığı takdirde telafisi güç çöküntüler yaratabilecektir. Bununla birlikte benzer başka olayların olabileceği öngörüsüyle mutlaka genel değerlendirme yapılmalıdır. Sağlıklı bir toplumsal barış için böyle olayların arkasındaki nedenlerin araştırılarak tespit edilecek sosyal veya psikolojik hastalıkların tedavisi gereklidir. Bu öngörüyü destekler nitelikteki bazı olaylar genel başlıklar altında aşağıda verilmiştir. Benzer örneklerin çoğaltılması mümkündür.
Yiyecek içecek sahtekarlığı: Yiyeceklere uzun vadede insan sağlığını olumsuz etkileyen katkı maddeleri yada kalitesiz ürünler eklenerek satışa sunulması,
Yasaları istismar ve kötüye kullanma: Yasal boşlukların kötü amaçlar için istismar edilmesi veya yasaların dikkate alınmaması
Siyasetçilerin tutarsızlıkları: Topluma iyi örnek olması gereken siyasetçilerin tutarsız davranışlarda bulunarak olumsuz algı oluşturmaları
Merkezi/Yerel yönetimlerdeki hukuksuzluklar: Yönetimin her kademesinde yapılan adaletsiz uygulamalar kötü niyetlileri cesaretlendirebilmektedir.
Çocuk istismarındaki artış: Küçük yaştaki çocukların istismarı ile ilgili artan olay haberlerini izliyoruz.
Kadınlara şiddet ve cinayet olayları: Kadınlara şiddet ve cinayetin gündemde devamlı olarak kaldığı gözleniyor.
Bu cesaret nereden geliyor?
Belirtilen eylemleri normal insanların yapmayacağı aşikardır. Maalesef şahsi menfaatini her şeyin üstünde gören ve kolay yoldan haksız kazanç sağlamayı meslek edinen hastalıklı bireyler çoğalmıştır. Dolayısıyla bahsedilen etik dışı işler hemen her meslekte bulunan bu tür insanlar tarafından sık olarak yapılmaktadır. Bu bağlamda cevap verilmesi gereken soru; “Bu cesaret nereden geliyor?” olmalıdır. Toplum barışı için bu kadar yasa ve yaptırım, eğitim-öğretim, etik ve kültürel değerler yanında mahalle baskısı sınırlamaları olmasına rağmen, Yenidoğan Çetesi benzeri olaylar azalmıyor ise bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Sonuçta bu tür davranış sahiplerini cesaretlendiren veya caydırıcılığı azalan etkenlerden söz edilebilir. Bazı cesaretlendirici etkenler aşağıda özetlenmiştir.
• İşlenen suçların cezasız kalması: Söz konusu suçları işleyenlerin karşılığında gerekli cezayı almaması nedeniyle nasıl olsa, yasalar yetersiz, ispatlayamazlar veya af çıkar gibi cesaretlendirici etkenler ile hareket etmeleri,
• Şahsi menfaatlerin her şeyin önüne geçmesi: Son yıllarda her şeyin parayla ölçüldüğü ve şahsi menfaatlerin önde tutulduğu anlayış hakim olmaya başlamıştır. Bu anlayış benzer davranış sahiplerini cesaretlendirmektedir.
• Sağlık, eğitim-öğretim, asayiş gibi hizmetlerin parayla verilmesi: Sosyal devlet anlayışında yasal güvence altına alınarak ücretsiz verilmesi gereken sağlık, eğitim- öğretim ve asayiş gibi hizmetlerin parayla veriliyor olması bireylerin paraya olan yönelimlerini arttırdığı için bu hizmetler kötüye kullanılabilmektedir.
• Hukuki boşluklar ve yasaların yaptırım gücünün zayıflaması: Yasalardaki boşlukların şüpheli/suçlu lehine yorumlanarak işlenen suçtan hak edilen cezayı almamaları nedeniyle yasaların yaptırım gücünün zayıflaması. Sonuçta yaptırıma dayalı caydırıcılık azaldığı için suça teşvik artacaktır.
• Devlet aklının etkisinin azalması: Devlet aklı bazı olumsuzlukları önceden öngörüp gerekli önlemleri almayı düşünmelidir. Bu öngörü eksik olunca, proaktif yönetim yerine reaktif yapı egemen olur. Böyle bir anlayışta ise olayların önünde değil arkasından gidileceği için önlemler gecikecektir.
• Toplumdaki vurdum duymazlığın artması: Maalesef herhangi bir olumsuz olay durumunda bireyler “görmedim, duymadım” anlayışıyla uzak kalmayı tercih etmektedirler. Sokakta saldırıya veya tacize uğrasanız görgü şahit bulamıyorsunuz. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışının etkili olması caydırıcılığı azaltıp suça teşvik etmektedir.
• Suçluların rehabilitasyonundaki eksiklikler: Bahsedilen veya diğer suç işleme eğilimlerinin hastalık olarak görülüp tedavi edilerek topluma kazandırılmasında eksikliler mevcuttur. Hapsetmenin tedavi olmayıp sadece kişiyi toplumdan tecrit ettiği gerçeği unutulmamalıdır.
Neler yapılmalı?
Özelinde “Yenidoğan Çetesi” olayı olarak ortaya çıkan buzdağının altındaki gerçeklerin detaylı analiz edilerek sorunlar belirlenmeli ve uzun vadeli kalıcı önlemler geliştirilmelidir. Konunun derinliğine incelenmesi gerektiği için bazı öneriler kısa olarak aşağıda verilmiştir.
• Suçların en kısa zamanda cezalandırılacağı algısı oluşturulmalıdır.
• Toplumun menfaati ile şahsi menfaatin ödünlemişi iyi anlaşılmalıdır.
• Sağlık, eğitim-öğretim, asayiş gibi hizmetler ücretsiz veya az ücretle verilmelidir.
• Yasaların yaptırım gücü sağlanmalıdır.
• Suçların önlenmesinde devlet aklı işlevi (proaktif) sağlanmalıdır.
• Toplumdaki vurdumduymazlığı azaltıcı önlemler geliştirilmelidir.
• Suçluların tedavisi için özel programlar geliştirilip uygulanmalıdır.