2020 yılının sonu yaklaşırken yaşadığımız Covid-19 sorunu hayatımızı derinden etkilemeye devam ediyor. Bu durum bazı gerçeklerin farkındalığının artmasına da neden oluyor. Örneğin, daha önce halk nezdinde ismi dahi bilinmeyen birçok bilim insanının adını her gün haberlerde duyuyoruz. Aşı firmalarının ismini öğreniyoruz ve aşı sürecine katkı sağlayan bilim insanlarının içinde Türk kökenli olanların ismini duyunca gururlanıyoruz. Aslında bu durum 1900’lü yılların başını hatırlatıyor. Rekabetlerin kızıştığı, savaş çanlarının çaldığı ve savaş dönemlerinde gazetelerde yer bulan bilimsel içerikli haber sayısı olağanın dışında sayılara ulaştığını görüyoruz; tıpkı günümüzdeki salgın sürecinde toplumun bilimsel gelişmeleri yakından takip ettiği
gibi. Bu bağlamda, bilimsel bilgi ile uğraşı olmayan insanların dahi insanoğlunu ve toplumları derinden etkileyen konularda ışığı bilimde aradığını görüyoruz. Salgın ve savaş gibi durumların dışında acaba bilimi ne kadar takip ediyoruz? Daha özelde, bilimin toplumumuzda karşılığı nedir? Aslında cevap hem basit hem de zordur. Yalın bir bakış açısı ile toplum, işini ve hayatını kolaylaştıran veya bir sorununu çözen her türlü araca çabucak kendini uyarlama eğilimindedir. İnsanoğlunun derin hafızası ve deneyimleri, bu aracın bilim olduğunu söyler.
Her bilim dalında ilerlemenin durakladığı veya sorunların çığ gibi büyüdüğü bir kişi farklı bir vizyonla çıkarak o engelin aşılmasına vesile olur. Kuşkusuz bu başarı, kişinin kendisinde olduğu kadar ona gerekli veri ve deneyimleri sağlayan diğer bilim insanlarının birikimleridir. Özetle, bu kişi insan kulesinin tepesine çıkan ve bayrağı açan kişidir. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda, geçmişten gelen birikimlerin de etkisi ile yetkin bilim insanı sayısı yadsınamayacak kadar fazladır. Özellikle zirvelere çıkmış olan bu bilim insanları, içinden çıktıkları toplum ve gençler için bir rol model olmuşlardır. Daha da önemlisi, gelişmiş ülkelerin birçoğunda model olan bu kişiler ön plana çıkarılmaktadır. Bugün İtalya’da nükleer fizik alanında çalışan genç insanların önünde Enrico Fermi, Pakistan’da yüksek enerji fiziği alanında çalışan gençler için Abdus Salam gibi örnekler bulunmaktadır. Ülkemizin gurur kaynağı olan Aziz Sancar ise daha şimdiden ilkokul çağındaki birçok öğrenci tarafından bilinmektedir. Özellikle bilim ve sanat ile uğraşıp saygınlık kazanmış her bireye toplum nezdinde özel bir değer atfedilmesi, o toplumu ilerletecek ve medeniyetini zenginleştirecektir.
Ulusumuzun tarihsel olarak ciddi bir kültür, bilim ve sanat mirası olmakla birlikte, tarihte yaşanan travmatik zamanlar nedeni ile 1900’lü yılların bilimsel hızına kendimizi geç uyarlayabildik. Bazı bilim alanlarında gerek yeterli sayıda ve gerekse nitelikli insan potansiyelimizin olmadığı zamanlarda ortaya çıkıp büyük işler başarmış bazı bilim insanlarımızı tanıma fırsatımız olmadı. Bu kişilerden birisi de Prof.Dr. Behram N. Kurşunoğlu’dur. Ölümü üzerine, Amerika’daki çalışma arkadaşları tarafından özel yazıların kaleme alındığı kuramcı fizikçi Behram Kurşunoğlu, kendi zamanının ötesinde işler çıkarmış ve ulusumuz tarafından yeterince tanınmamıştır. Bu nedenle bu yazıda, kendisi hakkında yazılan ve yakın arkadaşları tarafından kaleme alınan yazıları derleyerek merhum Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu’nu tanıtmak istiyorum.
25 Ekim 2003 tarihinde Miami / Florida’da bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini kapayan merhum Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu, 14 Mart 1922 tarihinde Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Soğanlı köyünde doğdu. Prof. Behram Kurşunoğlu, Albert Einstein’ın İzafiyet (Görelilik) Teorisi üzerine çalışmalar gerçekleştirerek Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi adıyla yeni bir teori ortaya koyan, bilim camiasında tanınmış bir kuramcı Türk fizikçidir.
Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu, Trabzon Lisesinden bakalorya derecesini aldı ve İstanbul Üniversitesinden 1945 yılında mezun oldu. MEB bursu ile Edinburgh Üniversitesinde (İngiltere) astronomi üzerine çalıştı. Ağustos 1945’te Londra’ya gelişi, Hiroşima’nın bombalanması haberiyle aynı zamana denk geldi. Bu süreçte gazetelerden öğrendikleri ile Los Alamos projesinde ABD nükleer programına katkıda bulunan fizikçilerden çok etkilendi. Kısa süre sonra çalışma alanını fiziğe çevirdi ve 1949’da Edinburgh Üniversitesinden lisans derecesi aldı. Hocaları arasında Max Born ve Edmond Whittaker gibi ünlü nükleer fizikçiler vardı. Aynı yıl, Paul Dirac ve diğerleriyle birlikte çalıştığı Cambridge Üniversitesi’ne (İngiltere) kaydoldu. Albert Einstein’ın ve Erwin Schrödinger’in Birleşik Alan Teorisi üzerine yaptığı çalışmalara hayran kaldı. Einstein ve Schrödinger ile yaptığı kapsamlı yazışmalar sonrası, 1951’de kendi önermesini yayınladı. Bu çalışma aynı zamanda doktora teziydi.
Behram, 1952’de Cornell Üniversitesine Hans Bethe yönetiminde doktora sonrası araştırmacı olarak gitti. Burada proton bremsstrahlung ve nükleer yapı için Tamm-Dancoff yöntemi üzerinde çalıştı. 1953’te, Princeton Üniversitesinde bir kolokyum verdi. Orada Einstein ile üç saatlik bir toplantı yapması, üzerinde çalıştığı Birleşik Alan Teorisi‘nin inşasına olan bağlılığını pekiştirdi. Aynı yıl, proton ve nötronların ve daha ağır çekirdeklerin yük dağılımlarını belirlemek için çekirdeklerden yüksek enerjili elektron saçılımının kullanılmasını önerdi. 1956’da Robert Hofstadter, kendisine 1961 Nobel Fizik Ödülünü kazandıran bu araştırma yöntemini kullanmaya başladı.
Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu, 1954’te doktora sonrası eğitimini tamamladıktan sonra Miami Üniversitesine konuk fizik profesörü olarak katıldı. Bir yıl sonra askerliğini yapmak için yurda döndü. Genelkurmay Başkanlığında danışmanlık yaptı ve Türkiye Atom Enerjisi Komisyonunun kurucu üyesi oldu. 1958 yılında Birleşmiş Milletler Bilim Komisyonunda da görev aldı. Aynı yıl Amerika’ya dönerek 1958-1964 yılları
arasında çeşitli üniversitelerde dersler verdi.
Yaptığı çalışmalarla genç yaşta fizikçiler arasında saygınlık kazanan Behram Kurşunoğlu, 1965 yılında Miami Üniversitesindeki Teorik Araştırmalar Merkezi’nin kurulmasına katkıda bulunmuş ve 1992 yılında kapanıncaya kadar bu merkezde çalışmalarını sürdürmüştür. Bu tarihten sonra bir araştırma kuruluşu olan Global Foundation’ın yöneticisi olmuştur. 1964 yılından başlayarak düzenli olarak Coral Gables konferans serisini ölümüne kadar organize etmesiyle tanınırlığı artmıştır. Ayrıca nükleer gücün barışçıl amaçlar için kullanılmasına yönelik çeşitli etkinlik ve eğitimlerin düzenlenmesine katkıda bulunmuştur. Birçok kitap yayınlamış olup İngilizce olarak basılan Modern Kuantum Teorisi isimli kitabı en bilindik ve kemikleşmiş eserlerinden biridir.
1972 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Bilim Ödülü’nü ve 2000 yılında ise Amerika Atatürk Derneğinden Atatürk Özel Ödülü’nü aldı. Bu ödül ömrü boyunca Atatürk’e olan hayranlığından dolayı onu çok bahtiyar etti. Miami Üniversitesi rektörünün yaptığı bir konuşmada, “ABD müttefiki Türkiye’ye Marshall Planı kapsamında büyük parasal yardım yapsa da daha büyük yardımı Türkiye ABD’ye yapıyor. Bu da Dr. Kurşunoğlu ve Dr. Veziroğlu gibi beyinlerdir.” sözleriyle Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu’nu onurlandırmıştır.
Behram Kurşunoğlu, Albert Einstein ve Erwin Schrödinger ile birlikte Birleşik Alan Kuramının geliştirilmesinde yer almıştır. Genç yaşlarda Einstein ile mektuplaşan Behram Kurşunoğlu, 1953 yılında Cornell Üniversitesine gittiğinde Einsten ile görüşmüş ve ileri sürdüğü Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi üzerinde fikir alışverişi yapmışlardır. Oppenheimer ve Edwvard Teller’in yanı sıra, o dönem yaşayan en
meşhur fizikçi Paul Dirac’ın en yakın arkadaşları arasında yer almıştır.
1963 yazında Argonne Ulusal Laboratuvarını ziyaret ederken, Morton Hamermesh, Katsumi Tanaka ve Sydney Meshkov ile Miami’de grup teorisinin temel parçacık fiziğinde kullanımı üzerine artan ilgiye paralel olarak bir kış konferansı düzenlemeyi kararlaştırdılar. Bunun sonucunda, Ocak 1964’te Yüksek Enerjide Simetri İlkeleri üzerine beş adet Coral Gables Konferansının ilki gerçekleşti ve çok sayıda önde gelen bilim insanı bu konferans sayesinde bir araya geldi. 1965 ve 1966’da, J. Robert Oppenheimer’ı Coral Gables Konferansına davet etti. Oppenheimer, prestijini Behram’ın seçkin ziyaretçiler için bir düşünce kuruluşu ve genç doktora sonrası araştırmacılar için bir eğitim alanı olarak işlev görecek olan Teorik Çalışmalar Merkezini kurmasına yardımcı olmak için kullandı. Bu merkez, Behram Kurşunoğlu’nun liderliğinde, yılda 10 kadar doktora sonrası araştırmacı ve önemli sayıda bilimsel ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. 1992’de emekli olana kadar müdür olarak görev yaptı.
Behram Kurşunoğlu, 1969’da o dönem yaşayan efsane fizikçi ve hocası olan Paul Dirac’ı Cambridge Üniversitesinden Miami Üniversitesine getirdi. Dirac, Florida Eyalet Üniversitesine geçmeden önceki üç yıl boyunca Miami Üniversitesinde bulundu ve devam eden yıllarda 1984’teki ölümüne kadar Coral Gables Konferanslarını ziyaret etmeye ve katılmaya devam etti. Merkezde ve konferanslarda Dirac’ın varlığı, seçkin bilim adamlarının Coral Gables konferansına ilgisini artırdı. Kendini bilimlerin birliği fikrine adamıştı ve Teorik Çalışmalar Merkezini disiplinlerarası çalışmaların bir kalesi haline getirmeye çalıştı. 1970’lerde ve 1980’lerde kimya, biyoloji, lazerler ve sinirbilim alanında önde gelen isimleri merkeze davet etti. 1971’de Yale
Üniversitesinden kısa süre önce emekli olan Lars Onsager’i ve buzda elektriksel iletkenlik sorunları üzerinde çalışan yetenekli bir doktora sonrası araştırmacı grubunu çalıştığı kurumuna kazandırdı.
Oppenheimer’ın 1967’deki ölümünden sonra Behram, Edward Teller’i bilimsel konseyin üyesi olarak görevlendirdi. Teller’in varlığı, merkezin nükleer enerjiye odaklanmasına ve enerji üretimi / kullanımı, çevre üzerindeki etkileri ve sorunların ekonomik yönleri dahil olmak üzere küresel sorunların incelenmesini teşvik eden Global Foundation isimli vakfın kurulmasına yol açtı. 1977 yılında vakfın ilk konferansı olan Dünyanın Kabul Edilebilir Nükleer Enerji Geleceği Uluslararası Bilimsel Forumu’na Teller, Bethe, Nikolai Basov, Eugene Wigner ve Hofstadter gibi önde gelen isimler ve hükümet ve özel şirketlerden birçok davetli katıldı. 1979 yılında da Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu; Teller, Wigner, Bethe ve Hofstadter’den oluşan bir heyete, nükleer enerjinin kullanımı ve Three Mile Island reaktör kazası hakkında ABD Bilim ve Teknoloji Komitesi önünde rapor verilmesine liderlik yaptı. 1983’te Behram Kurşunoğlu’nun yönetiminde, Teorik Çalışmalar Merkezi Miami Üniversitesinde Nükleer Savaş / Nükleer Barış kursunu açtı ve bu kurs fizik ve siyaset bilimi bölümleri ile işbirliği içinde, büyük ve coşkulu öğrenci gruplarına verildi. Kurs, 1985 yılında öğretim üyeleri için Nükleer Kış Okulu açılmasına vesile oldu. Bu kurs serisi 1991 yılına kadar sürdü.
Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu’nun diğer bilimsel başarıları arasında dört farklı nötrino varlığının tahmini (1959), temel parçacıklar için iç ve dış simetrilerin genelleştirilmesi önerisi (1964), süpersimetri kavramını ortaya çıkaran birleşik hadron ve lepton teorisi (1968), birleşik alan teorisine zayıf ve güçlü etkileşimler getiren bir orbiton postülası (1975) ve birleşik alan teorisi (1976) kullanılarak nötrinoların kütleselliğinin tahmini bulunmaktadır. Werner Heisenberg ve diğer fizikçilerin büyük beğeni toplayan Modern Kuantum Teorisi isimli kitabı 1962’de yayınladı.
Bu başarılara ek olarak, Kurşunoğlu Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı (1962–64), Max Planck Fizik ve Astrofizik Enstitüsü (1961, Münih, Almanya) ve Harwell’deki İngiliz Atom Enerjisi Kurumu (1961) danışmanıydı. Behram Kurşunoğlu, sadece önde gelen bilim adamlarını merkeze çekmek için değil, aynı zamanda evlerinde ve yatlarında konferans ziyafetleri düzenleyerek yerel hayırseverlerin desteğini de sağlıyordu. Çalışma arkadaşlarından Arnold Perlmutter, Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu’nun hayatta iki temel güçlü vizyonundan bahsetmektedir. Özetle Perlmutter şunları söylemektedir: “Birincisi, Behram’ın yer çekimi, astrofizik ve parçacık fiziği ile ilişkili sorunların çözümü için Birleşik Alan Teorisi’ne dayalı kendi önerdiği kuramı vardı. Daha sonraki çalışmasında, kozmolojik sabitle ilgili bir temel uzunluk parametresine dikkat çekti ve teorisinin hem kısa hem de uzun menzilli çekici ve itici etkileşimleri kapsama kapasitesine sahip olduğunu gösterdi. Bu çalışmanın evrenin genişlemesi üzerinde derin etkileri vardı. İkinci vizyonu ise hümanist yapısı ile ilişkiliydi. Medeniyetimizin karşı karşıya olduğu bilimsel, politik ve ekonomik sorunları araştırmak için kendi zamanının en büyük zihinlerinden bazılarını sakin bir tartışma atmosferinde bir araya getirebiliyordu.“
Prof.Dr. Kurşunoğlu’nun en büyük gayreti, ileri sürdüğü Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi‘nin bilim camiasınca kabul görmesi üzerine olmuştur. Teorisinin kendisi yaşarken kabul göreceği ümidini taşımıştır. Genel olarak çalışma alanları Birleşik Alan Teorisi, Nükleer Fizik ve Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi’dir. Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi hakkında kendi açıklamaları özetle şu şekildedir: “Evrende temel ve manyetik yükler bulunmaktadır. Orbitron teorisi taşıyan bu teori, evrendeki kurumsal çalışmalarımı içine almaktadır. Kainatın meydana gelişini izah eden Büyük Patlama (Big Bang) isimli popüler teori yerine, ilmi temel ve deneylerle ortaya çıkardığım teorim her şeyin başı olan bu konuyu ilmen izah etmektedir. Evrenin yaratılmasında ilk 2–3 saniye içinde, evrenin büyük kısmını teşkil eden 1080 parçacık meydana geldi. Zamanın başlangıcından önce evreni kaplayan zaman öncesi güçlerin alanı vardı. Milyarlarca sene sonra bu alan çok yüksek kütle çekimi sebebiyle çöktü ve bir atomdan trilyonlarca kere küçük “mikroblackholes” denilen siyah mikro kara delikler ortaya çıktı. Aklın alamayacağı kadar büyük yer çekiminde meydana gelen mikro kara delikler hemen hemen “0” boyuta yakın ve protonun 1 milyon kere trilyon misli ağırlıkta yeni parçacıklar. Bu deliklerin yarısı maddeden, yarısı ise değişik yapılı karşı maddeden meydana geliyordu. Bu kara deliklerden zaman öncesinde başlayan büyük bir ışıma evrene dağıldı. Madde ile karşı maddenin çarpışması her şeyi ortadan kaldıran patlamalara sebep oldu. Madde ile karşı madde birbirinden parçalanma neticesinde ayrılınca yeni parçacıklar, zamanla yıldızlar, gezegenler ve karşı gezegenler yaratıldı.”
Prof.Dr. Behram Kurşunoğlu’nun Yayınladığı Eserler
Makaleler
1951−On Einstein’s Unified Field Theory (Phys. Rev. Lett.)
1952−Gravitation and Electrodynamics (Phys. Rev.)
1953−Derivation and Renormalization of the Tamm-Dancoff Equations (Phys. Rev. Lett.)
1953−Expectations from a Unified Field Theory (Phys. Rev. Lett.)
1953−Unified Field Theory and Born-Infeld Electrodynamics (Phys. Rev. Lett.)
1954−Tamm-Dancoff Methods and Nuclear Forces (Phys. Rev.)
1956−Transformation of Relativistic Wave Equations (Phys. Rev.)
1957−Proton Bremsstrahlung (Phys. Rev.)
1957−Correspondence in the Generalized Theory of Gravitation (Rev. Mod. Phys)
1961−Complex Orthogonal and Antiorthogonal Representation of Lorentz Group (J. Mat. Phys.)
1963−Brownian Motion in a Magnetic Field (Phys. Rev.)
1964−New Symmetry Group for Elementary Particles. I. Generalization of Lorentz Group Via Electrodynamics (Phys. Rev.)
1967−Space-Time and Origin of Internal Symmetries (Phys. Rev.)
1967−Unitary Representations of U(2,2) and Massless Fields (J. Mat. Phys.)
1968−Dynamical Theory of Hadrons and Leptons (Phys. Rev.)
1970−Theory of Relativistic Supermultiplets. I. Baryon Spectroscopy Electrodynamics (Phys. Rev. D)
1970−Theory of Relativistic Supermultiplets. II. Periodicities in Hadron Spectroscopy (Phys. Rev. D)
1974−Gravitation and magnetic charge (Phys. Rev. D)
1975−Erratum: Gravitation and magnetic charge (Phys. Rev. D)
1976−Consequences of nonlinearity in the generalized theory of gravitation (Phys. Rev. D)
1976−Velocity of light in generalized theory of gravitation (Phys. Rev. D)
Kitaplar
1962−Modern Quantum Theory.
1967−Symmetry Principles and Fundamental Particles.
1973−Fundamental Interactions in Physics and Astrophysics
1973−Impact of basic research on technology
1975−Progress in Lasers and Laser Fusion
1980−Recent Developments in High-Energy Physics
1981−Gauge Theories, Massive Neutrinos and Proton Decay
1982−A Global view of energy
1983−Energy for Developed and Developing Countries
1987−Paul Adrien Maurice Dirac: Reminiscences about a Great Physicist
1996−Global Energy Demand in Transition: The New Role of Electricity
2012−Progress in the Neurosciences and Related Fields
2012−Global Warming and Energy Policy
1964−2002 yılları arasında düzenlenen Coral Gables Konferanslarının ve enerji üzerine düzenlenen çeşitli konferansların bildiri kitaplarında çok sayıda editörlük yapmıştır.
KAYNAKLAR
A. Perlmutter, S. Meshkov, Behram Kurşunoğlu, Physics Today, 57(12), 79, 2004.
A. Perlmutter, The Life and Work of Behram Kurşunoğlu, The Launching of La Belle
Epoque of High Energy Physics and Cosmology, 442, 2005.
https://www.biyografya.com/biyografi/16860
3 yorum
Güzel bir yazı tesekkur ederiz…Keşke değerli hocamız fırsatı olup Amerika’da yaptıklarının onda birini de kendi ülkesinde yapsaydı.! Birkaç ta Turkiye’den öğrenci yetiştirseydi de gururlansaydık.Allah rahmet eylesin.
Böyle bir bilim adamının Çaykaralı, Trabzonlu ve Türkiyeli olması elbette büyük bir övünç kaynağı. Fakat Murat Gerçeklioglu hocanın da ifade ettiği gibi keşke Behram Kurşunoğlu ve Aziz Sancar hocalar gibi çok önemli beyinlerin ülkemizde çalışmasına ve önemli katkılarda bulunmasına önayak olunsaydı. …Maalesef ülkemizde gerçek bilim adamlarına gereken değer verilmiyor….Türkiye de en değerli iki meslek var; Siyaset ve Tıp…. Rahmetli “Parsadan Bey” ne güzel ifade etmiş: Bu millet bir şeye ilgi duyması için “YA KORKACAK YADA UMACAK”. Türk Üniversiteleri içinde 200 milyon TL ile en çok bağış alan üniversite “*** ÜNİVERSİTESİ”…..Bu durum rahmetli PARSADAN Beyefendiyi haklı çıkarıyor…Allah Tüm ölmüş bilim ve ilim adamlarımıza rahmet etsin….
Yazara teşekkür ederim. Yurt dışında üretken çalışan bilim insanlarının Türkiye’de benzer seviye de çalışabilmeleri zordur: İlgili çarklar uyumsuzdur.