Prof. Dr. Semra Dündar hoca vefat etti.
Semra Hoca’yı rahmetle anıyoruz.
Bu vesile ile Ali Menteş hocayı da rahmetle anıyoruz.
Çağrışım yapan iki unutulmaz isim.
Rahmetli Ali Menteş hoca vefat ettiğinde kendisini konu alan yazımda “Adam gibi adam” demiştik.
Semra Hoca için de aynı yargıda bulunmak, işin özü ve özetidir;
“Adam gibi adam”.
Her iki hocamız da “İnsan gibi insan”.
İnsan gibi insanların yerini doldurmak zordur.
Semra Hoca gibi insanların fikirleri, bilimsel çalışmaları ve mücadeleleri yeni jenerasyonlar için örnektir ve kalıcıdır.
Prof. Dr. Semra Dündar, Hacettepe Üniversitesi’nin bilimsel çalışmalarının da öncülerindendi.
Semra Hoca’nın kadın ve erkekler için, insan bağlamında yol gösterici 19.01.2004 tarihli köşe yazısını, hatırasına saygı olarak tekrar yayınlamak istiyorum.
Acaba bütün erkekler Sayın Prof. Dr. Hikmet Akgül gibi mi düşünüyor?
15 Aralık tarihli Medimagazin’de Sayın Prof. Dr. Hikmet Akgül’ün, “Eğitim Sürecinin Kökeni” başlıklı yazısını lütfen okuyun. Prof. Dr. Hikmet Akgül diyor ki, “yuvayı dişi kuş yapar gibi popülist söylemlerle kadını yüceltmeye(!) çalışan mesaj dolu konuşmalar ve ardından üreme sağlığı konusunda eğitilmemiş kadına kürtaj dolu uygulamalar” …ve ilave ediyor, “…yetkiyi elinde tutan … ve fetvalarla kadını güdümlü ev yöneticisi yapan erkek egemen bir toplumda ilk atılması gereken adım kadın-erkek (insan) birlikte eğitilerek, aile kökenli bir toplumsal yapı kurma projesi olmalıdır. Eğitim süreci anne-babanın eğitiminden başlamalıdır.” Ayrıca eğitilmiş kadınların toplumdaki sayısının çok az olduğunu, %80’i okula hiç gitmeyen kızların çağa uygun bir yuva dizayn edemeyeceklerini vurguluyor. Böyle bir yazının bir erkek tarafından yazılmış olduğunu görmek beni çok mutlu etti. Çünkü kadınların da erkekler kadar okutulması gerektiğini, bunun yetmediğini eğitimin sadece kadınlara değil erkeklere de yönelik olmasını vurguluyor. Halbuki biz daima dergi ve kitaplarda kadınların eğitilmesinin önemini okumaya alışığız. Erkekler analarından %100 kusursuz doğdukları için! Hiç onların eğitilmesinden söz edilmez. Televizyonlarda bile, belirli bazı durumlarda erkeklerin karılarını dövebilecekleri (eğer kadın erkeğin sözünü dinlemezse önce uyar, devam ederse azarla, yine devam ederse vur) söylenir (erkekler işte böyle eğitilir). Sebebi basit, çünkü erkek mükemmeldir, o ne derse doğrudur, onun sözünün dışına çıkılamaz, onunla tartışılamaz. Kadın en yüksek eğitimi almış olsa dahi söz hakkı olmamalıdır. Çünkü erkeklerden hiç aptal, geri zekalı, ruh hastası çıkmaz. Yuvayı da dişi kuş yapmalıdır, erkek kuşun katkısı olmamalı ve yuvayı devam ettirmek için hiç gayret etmemeli, hatta baltalamalıdır, kadına değersiz olduğunu hissettirmelidir. Ondan sonra da o yuvadan ruh sağlığı yerinde yavrular çıkmalıdır. Bir toplum işte böyle geri kalır ve kendini geliştiremez, çağı yakalayamaz. Sakat yavrulardan da sakat yavrular doğar. Aslında durumun böyle olması erkekleri memnun eder, egolarını tatmin eder. Genellikle erkekler eğitilmeye yanaşmazlar ve kendilerinin eğitilmelerine gerek olmadığını, kadınların yuvayı yapacağım diye çırpınışını seyrederler; çırpına çırpına kadında takat kalmaz ve sonunda isterik bir ruh hastası olur çıkar. Diyeceksiniz ki “Prof. Dr. Hikmet Akgül bir tıp profesörüdür, elbette ki böyle düşünecek” Beni güldürmeyin, her tıp profesörü (geçtim diğer erkekleri) böyle mi düşünüyor? Cesaret edip söylüyor, hatta yazıyor? Onun için önce erkek eğitilmeli, sonra sıra kadına gelmelidir. Her şeyi en iyi bilmeleri gerekenlerin kendileri olduğunu düşünenler onlar değiller mi? Saygılarımla. Prof. Dr. Semra Vesile Dündar