Aşağıdaki iki ayrı haber başlığını aklınızda tutun. Yazının devamında aralarındaki büyük farkı göreceksiniz.
“Açık öğretimde dijital dönüşüm! Basılı kitaplar, yüz yüze eğitimler ve büro hizmetleri yerine tüm hizmetler artık dijitalde! Üstelik yapay zekâ ile tüm hizmetler tek tıklama uzaklıkta!”
“Açık öğretimden yurdun dört bir yanında vatandaşlara uygulamalı modern tarım ve yenilenebilir enerji eğitimleri!”
Açık öğretim nedir, ne işe yarar, amacı nedir, hangi ihtiyaçtan doğmuştur?
Açık öğretim uzaktan eğitim teknolojilerinden ibaret değildir. Açık öğretim, toplumun dezavantajlı gurupları başta olmak üzere tüm kesimleri için eğitimde fırsat eşitliğini tesis etmeyi amaçlar. Esasen kimseyi geride bırakmadan birlikte ve adil bir şekilde gelişimi hedefleyen bir toplumsal harekettir açık öğretim.
Türkiye’de açık öğretimin sorunu yeterince dijitalleşmemiş olma sorunu değildir. Aksine, dijitale fazla sıkışarak insansızlaşma, vatandaştan uzaklaşma, yerelleşememe, dezavantajlı guruplara yeterince odaklanmama, yerel dokudan kopma sorunudur. Tam da bu yüzden yıllardır şöyle dijitalleşiyoruz böyle akıllı sistemler oluşturuyoruz dedikçe öğrencinin ilgisi azalıyor ve kurumsal kimlik görünmez hale geliyor. Öyle ki dijital uçurumun üst tabakasında kalanların yararlanabileceği bir siber kariyer üniversitesine dönüşme yolunda ilerliyor. Oysa açık öğretimin asıl varoluş sebebi, toplumun her kesimine ön koşul ve şartları ortadan kaldırarak eşit ve erişilebilir eğitim fırsatları sunmaktır. Açıklık bunu gerektirir. Açık öğretim ancak çok kanallı (yüz-yüze dersler, yüz-yüze danışmanlık hizmetleri, basılı kaynaklar, çevrimiçi dersler, tv ve radyo dersleri vb.) bir yapıyla mümkündür. Çukurova’nın pamuk tarlalarında çalışan mevsimlik işçiyi de köydeki çiftçiyi de ev kadınını da engelli vatandaşları da operasyondaki askeri de yollardaki şoförü de cezaevindeki tutukluyu da hesaba katmalı açık öğretim.
Önce basılı kitapların, ardından yüz-yüze derslerin, şimdi de büroların kapatılması gündemde… Anlaşılan alandaki akademisyenler ve yöneticiler de dahil çoğumuz açık öğretimin asıl varoluş sebebini iyi anlamamışız. Açık öğretim bürolarının dijitalleşme ve otomasyon gerekçesiyle işlevsizleşmesi tartışılmaktadır. Bunun açıklaması olarak da “öyle dijitalleşeceğiz ki öğrenci yapay zekadan yararlanarak istediği sorunun cevabını tek tuşla alabilecek” deniyor. Sorun tam da burada zaten. Açık öğretimin nihai amacı teknoloji erişimi yüksek vatandaşlara kariyer fırsatları sunmak değildir. Bu yaklaşım, tıpkı köylerde yaşanan ulaşım sorunlarına karşı köy hatlarını tamamen kapatıp şehir merkezinde son teknoloji ulaşım çözümleri aramaya benzemektedir. Yani, merdiveni daha en başta yanlış evin duvarına dayamış oluyoruz. Açık öğretimin amacı diğer tüm üniversitelerden daha teknolojik, daha kişiselleştirilmiş eğitim sistemi oluşturmak değildir. Bu yaklaşım toplumun yaklaşık %30’u dijital uçurumla boğuşurken geriye kalan %70’e daha da ileri teknolojilerle ikinci üniversite ve kariyer programları sunma çabasından öteye gidemez. Var oluş sebebine uygun olarak, açık öğretimin derdi ülkenin her bir köşesindeki vatandaşa nasıl erişebilirim, onlara eğitim yoluyla nasıl temas edebilirim olmalıdır. Derinlikli ele alınırsa esasen açık öğretim meselesi ulusal bir strateji meseledir. Bu nedenle, açık öğretimin üniversitelerin ayrı ayrı yürüttüğü uygulamalar olmaktan çıkarılıp bir ulusal açık üniversite çatısında birleştirilmesi de sık sık gündeme gelmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de açık öğretimi tartışmak üzere tüm paydaşların yer alacağı bir dizi ulusal arama konferansına ihtiyaç olduğu açıktır. Bu da bizi ulusal açık öğretim vizyonuna götürecektir.
Anadolu Üniversitesi’nin de üyesi olduğu Uzaktan Eğitim Veren Avrupa Üniversiteleri Birliği-EADTU üyeleri tarafından Haziran 2024’te The pan-European Open University kuruldu sessiz sedasız. Yani Avrupa’nın uzaktan eğitim veren üniversiteleri bir araya gelip Avrupa Açık Üniversitesi’ni kurmaya çalışıyor. Türkiye’de ise bu ulusal mesele hala döner sermaye, büroların kapatılması, sınavlar, hocalara verilen katkıların kesilmesi ve “dijital dönüşüm” ezberlerinin ötesine geçememektedir.
Uzaktan eğitim teknolojileri elbette açık öğretim için güçlü bir araçtır. Elbette hızla gelişen ve değişen teknolojilerden (sanal gerçeklik, yapay zekâ, analitikler, büyük veri vb.) en iyi şekilde yararlanmak gerekir. Ama bunlar açık öğretimin varoluş sebeplerinin önüne geçmemeli, onları gölgede bırakmamalıdır. Bu teknolojiler araç olmaktan çıkıp sistemin amacı haline gelmemelidir. Kaldı ki bu amaç da sadece lafta kalmaktadır. Bu düzeyde bir mega sistemin gerçekten dijitalleşmesi ancak geliştirici ekipler ve uygulama ekosistemi ile mümkündür (İngiliz Açık Üniversitesinin dijitalleşme yatırımlarına ve FutureLearn platformuna bakın).
Açık öğretim uygulamalarındaki sığ bakış açısı alandaki tezlerde, makalelerde ve projelerde de kendini göstermektedir. Nereye baksanız hangi teknolojinin bilmem neleri değiştireceğine ilişkin görüşlerden öteye gidemeyen yayınlar görürsünüz. Hatta veri toplama zahmetine bile katlanmadan yapılmış çalışmaları paketleyen literatür taramaları daha da revaçtadır. Sanki açıköğretim vatandaşın yükseköğretime erişim sorunlarının tamamını çözmüş de geriye yapay zeka entegrasyonu kalmış. Bu teknolojilerin entegrasyonu milyonlarca öğrenci verisini ilgilendirdiği için çok dikkatli ve uzun soluklu projelerle yürütülmelidir. En acil sorunumuz “tek tıklamayla” eğitim kalmış değil yani. Tek tıklamayla olan eğitimden de ne hayır gelecekse artık… Bazıları bu yazıyı “değişime direnç” olarak yorumlayabilir. Ancak buradaki görüşler, dijital teknolojilerden uzak birinden değil doğrudan yapay zekâ teknolojileri ve bu teknolojilerin eğitime entegrasyonu üzerine araştırmalar yapan bir açık ve uzaktan öğrenme doçenti ve eğitim teknolojileri profesöründen geliyor. Bir yönüyle bu yazı bir öz-eleştiridir aynı zamanda.
Açık öğretimin tarım teknolojisi programından mezun olan çiftçilerden örnek bilimsel tarım uygulamaları, açık öğretim öğrencilerinden yenilenebilir enerji girişimleri, açık öğretimin dijital uçurumla mücadeleye katkıları, cinsiyet eşitsizliğiyle başa çıkmada açık öğretimin rolü, açık öğretimde özel eğitim işbirliği ve bire-bir danışmanlık hizmetleri, mevsimlik işçi gençlerin meslek ediniminde açık öğretimin yarattığı dönüşüm, açık öğretimin dezavantajlı guruplara ulaştırılması stratejileri, açık öğretim programlarından yararlanan vatandaşların topluma katkıları… gibi sizlerin de kolayca örnek verebileceği daha birçok asıl önemli konuda araştırmalar, uygulamalar ve projelerle ilgilenmeli açık öğretim.
Tekrar söylüyorum: açıköğretim sadece eğitim teknolojilerinin bir uygulama alanı değil, esasen “herkes için yükseköğretim” anlayışıyla toplumsal gelişim hareketidir. Bunu içselleştirmeyen hiç kimsenin açık öğretime faydası dokunmaz. Aksine, yarım yüzyılda inşa edilen, dünyanın en iyi sistemlerinden birinin adım adım silinmesine seyirci kalır. Çünkü zaten bu sistemin tüm bu bileşenlerinin asıl amaçlarının farkında bile değildir. Ona göre sistemin yeterince dijital ve kişiselleştirilmiş olması tüm sorunları çözecektir. Öyleyse, YouTube, Khan Academy, MIT OpenCourseWare, Coursera, edX, Udemy, FutureLearn, Alison, Academic Earth, Berkeley Free Video Lectures, Codecademy ve Google Dijital Atölye gibi platformlar zaten en ileri teknolojilerle herkese açık eğitimler sunmaktadır. O zaman bunlardan birine parasını ödeyip tüm sistemi kapatmak daha mantıklı olacaktır bu anlayışa göre… Ama açık öğretim bundan çok daha fazlasıdır.
İngiliz Açık Üniversitesi dünyanın ilk modern açık üniversitesi ve alanın öncüsü olarak kabul edilir. Bundan 10 yıl önce, 2015 yılında tasarruf tedbirleri kapsamında ve dijital dönüşüm vizyonuyla yerel ofislerin kapatılması kararı aldı. Deneyimli ofis personellerinin ve öğrencilerin uyarıları ve protestolarına rağmen kapatmalar gerçekleşti. Yerel ofislerin kapanmasından sonra yapılan araştırmalar İngiliz Açık Üniversitesinin yerel halktan desteği kaybettiğini, yüz yüze etkileşimin yarattığı bağın yerini herhangi bir teknolojinin almadığını göstermiştir. Yıllar sonra, BBC’nin Temmuz 2023 tarihli haberi İngiliz Açık Üniversitesi’nin milyonlarca poundluk yatırımla yüz-yüze eğitim verecek merkezlere sahip yeni sürdürebilir yeşil kampüs kurmaya çalıştığını bildiriyor. Bu önümüzde duran, ders çıkarabileceğimiz çok iyi bir örnektir. İngiliz Açık Üniversitesi yönetimiyle bu konuların görüşülmesi, fikir alınması iyi olur sanki. Benzer süreçleri Kanada Athabasca Üniversitesi gibi birçok üniversite yaşadı. Dahası, bu kapatmalardan doğrudan etkilenecek öğrencilerin, büro personellerinin, açık öğretim hocalarının görüşleri alındı mı, alınacak mı bilmiyorum.
Açıköğretim, toplumun her katmanına dokunmalı, yerel dokudan kopmamalı ve insan etkileşimini canlı tutmalıdır. Gerçek bir açık öğretim, kapalı dijital sistemlere hapsolmak yerine, hayatın içine yayılmalı, ülkenin dört bir yanında kendini göstermelidir. Açık öğretim büroları aksine güçlendirilmelidir. Bu amaçla yakın bürolar birleştirilerek bölgesel kampüslere dönüştürülmelidir. Açıköğretimin tüm sınavları, uygulamaları, etkinlikleri, topluma hizmet projeleri, halk eğitim şenlikleri bu açık kampüslerde yürütülmelidir. Türkiye’de yüzlerce kurumun merkezi sınavları, eğitim faaliyetleri, toplantıları bu merkezlerde gerçekleştirilebilir. Yakalaşık yarım asırda gelişen, kurumsallaşan, deneyim kazanan, yerel dokuyla iç içe yaşayan, onların birçok sorunuyla bire bir ilgilenen, ülkenin en güvenilir sınavlarının yürütülmesinde önemli rol üstlenen, tıpkı bir güvenlik anahtarı gibi herhangi bir sınav görevlisinin yerini anında alabilecek olan uzmanlardır büro personelleri. Bu kişiler değeri sonradan daha iyi anlaşılacak beşerî sermayedir açık öğretim için.
Geleneksel masa başı işlerin yapay zekâ ve otomasyon sistemleriyle ortadan kalkmaya başlaması, toplumun daha da yerelleşmesini ve her bir vatandaşın kendi yaşam ekosistemini inşa etme becerilerine sahip olmasını gerektirecektir. Diğer bir ifadeyle, masa başı kamu hizmetleri otomasyona taşınırken dijital vatandaşlık, 21. yüzyıl becerileri, toplumsal entegrasyon, üretkenlik, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir modern tarım, geri döşüm uygulamaları, yerinde üretim, akıllı şehir uygulamaları, e-sağlık, uzaktan çalışma sistemleri ve yapay zekâ destekli sistemler gibi alanlarda ön-koşulsuz herkesin yararlanabileceği daha kapsamlı, uygulamalı ve çok disiplinli eğitimlere ihtiyaç olacaktır. Beşerî sermaye, diğer tüm sermayelerden çok daha öncelikli olduğu için, toplumun her ferdinin kendini geliştirmesi gerekecektir. Tam da bu amaçla açık yükseköğretim geleceğin toplumsal yapısı için hayati önem taşımaktadır. Açık öğretim bürolarının bölgesel açık kampüslere yükseltilmesi ülkenin ihtiyaç duyacağı insan profilinin güçlü, güvenilir ve deneyimli bir sistemle güçlendirilmesini sağlayacaktır.