Sağlık Bakanlığı da, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) da “acil hali” tanımlamak için çaba harcıyor. Bir kurum acil servis başvurularını nasıl azaltabiliriz çabasında, diğeri gider hesabında. Mevzuatta bir “acil hal” tanımı yapılmış ama bilimsel olarak geçerliliği ölçülmemiş. Herkesin ortak bir görüşü var: Acil servislere acil olmayan hastalar başvuruyor. Peki, hastayı değerlendirmeden bu acil olmayan hastaları tanıyabilir miyiz?
Sağlık Bakanlığı, SGK anlaşması olsun olmasın, acil servislere başvuran tüm hastalara bakılmasını istiyor. Hem de hastadan hiçbir ücret talep edilmeksizin. Bu yanlış mı? Hayır. Sosyal bir devletin, vatandaşının acil sağlık sorunlarını gecikmeksizin karşılamaya yönelik bir uygulaması. Ancak, sorun nerede karşımıza çıkıyor? Acil bir durumu olsa da olmasa da, yapılan başvurular acil servislerde içinden çıkılamayacak bir noktaya geldi. Vatandaş kendisine tanınan bu hakkı sonuna kadar zorluyor. Haksız da sayılmaz. Kendisi için gereken sağlık bakımını istediği saatte alabiliyorsa, bundan daha güzel ne olabilir? Bakılmazsa veya gecikilirse şikâyet merciini de öğrendi. Nasılsa hekimin bir itibarı da kalmadı.
“Kim haklı?” diye düşünürsek, Sağlık Bakanlığı haklı; vatandaşın acil sağlık hizmetine ücretsiz bir şekilde ulaşmasını sağlamaya çalışıyor. Vatandaş haklı; bu hak tanınırsa neden kullanmasın? Ayrıca, hızlı ve ücretsiz sağlık hizmeti aldığını düşünüyor. Acil sağlık çalışanı da tepkisinde haklı; bu kadar yükü az sayıda çalışan kaldıramaz. SGK haklı; sağlık giderlerini dengelemek zorunda. Özel sağlık işletmeleri de haklı; SGK’dan alınan para ile işletmeyi çevirmek imkânsız.
Soruna biraz da bilimsel yönden bakmakta yarar var. Acil ve acil olmayan hasta tanımını yapabilmek için çok sayıda çalışma mevcut. Mart ayında yayınlanan sistematik bir derleme, acil servis hastalarının ne kadarının acil olmadığını tanımlamayı amaçlamış (Am J Emerg Med 2011;29: 333-345). Çalışmada toplam 39 yayının analizi yapılmış. Özetle:
– Acil olmayan acil servis başvurularının evrensel bir tanımı yok.
– Acil olmayan durumu ayırt etmek için kullanılan hiçbir yöntemin geçerliliği ve yeniden üretilebilirliği yok.
– Tıbbi, sosyal, çevresel gibi birçok faktör kararda etkili olduğu için acil olmayan hasta grubu iyi tanımlanamıyor. Bu tanım sorunu, kılavuzların oluşmasının önünde bir engeldir.
Öneri: Hata yapma riskinin yüksek olması nedeni ile acil olmayan hastaları değerlendirmeden, acil servis dışına yönlendirmek için hiçbir yöntem kullanılmamalıdır.
Sürekli anlatmaya çalıştığımız gibi hasta acil servise başvuruyorsa, uygun triyaj sonrası bir hekim tarafından değerlendirilmelidir, hekim acil bir durum düşünmüyorsa hastayı taburcu eder, gerekiyorsa da ilgili kliniğe yönlendirebilir. Tetkik ve tedavisi gerekli ise de acil serviste başlanır.
Sorunun çözümü hastanın acil servise gelişini engellemek veya nasıl para alabiliriz, diye yöntem aramak olmamalıdır. Çözüm, birinci basamaktan itibaren hastanın sağlık hizmetine ulaşabilmesini kolaylaştırmak, doğru yere ulaşmaya alıştırmak ve sağlık sorununun uygun süre ve yeterlilikte çözümünü sağlamak olmalıdır.
Acil servise başvuran hastaların önemli bir kısmı yeterli sağlık hizmetini, tetkik ve tedavisini aile sağlığı merkezlerinden alabiliyor olsalar acil servise gitmek için uğraşmayacaklardır. Ancak zamanında ve yeterli düzeyde hizmet bulamıyorlarsa, acil servisler hem tıbbi bakım almak hem de hastaneye giriş için alternatif rolü üstlenmektedir.
Şu an itibariyle aile hekiminin kim ve nerede olduğunu bilen kişi sayısı, parmakla gösterilecek düzeyde. Televizyonda “Ne kadar şanslıyız, hepimizin birer aile hekimi var” diyen, belki de aile hekimine hiç gitmemiş ünlüler, toplumda farkındalık yaratabilir. Ama halkın bu merkezlere gitmesi, bu merkezlerin işlerliği ve etkinliği, halkın güveni ve alışkanlığı ile sağlanacaktır. Aile hekimleri de gerekli görürse hastayı yönlendirecek ve dolayısıyla basamak sistemine geçişte bir adım atılmış olacaktır.
Kısa dönem için sağlıkta yapılması gereken en önemli yatırım, bilgi ve ekipman eksikliğini giderecek şekilde hekimleri ve aile sağlığı merkezlerini desteklemek olmalıdır. Ancak, gün geçtikçe aile hekimlerinin şartları zorlaştırılmaktadır. Bu merkezler, desteklenmeyerek, yok edilen sağlık ocaklarına dönme riski taşımaktadır. Böyle giderse, birinci basamak sağlık hizmeti uzun süredir olduğu gibi, ikinci ve üçüncü basamak kurumlara yük olmaya devam edecektir. Yük müdür yoksa kolay elde edilmiş performans puanı mı, o da ayrı bir tartışma konusu!
Acil servislerin iş yükü çok fazla, gereksiz başvurular yok değil. Ama çözüm acil serviste değil; ulaşılabilir, etkin ve ihtiyaca hizmet eden bir sağlık hizmetini acil servis dışında sağlamaktır. Bu sağlanırsa acil hal tanımını yapmak için çaba harcamaya zaten gerek kalmayacaktır.